Kurtulmuş, İstanbul Medeniyet Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yıl Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, yeni eğitim öğretim yılının öğrenciler, akademisyenler, Türkiye’nin eğitim sistemi ve millet için hayırlı olmasını diledi.
İnsanı ilgilendiren her alanla ilgili tarih boyunca yaşanan sıkıntılardan büyük sorunların yaşandığı bir dönemden geçildiğini belirten Kurtulmuş, sorunların çözümü için yeni, alternatif, güçlü paradigmaların, birtakım ilmi, fikri ve medeni perspektiflerin ortaya konulmasının zaruri olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, bugün dünyadaki en önemli problemlerden birinin çevre felaketleri, küresel ısınma, iklim değişiklikleri ve buna bağlı olarak insanlığın bütün kıtaları kapsayacak şekilde derin birtakım tabiat olaylarıyla karşı karşıya kalması olduğunu dile getirdi.
Dünyanın en büyük endüstrileri ve kuruluşlarının çevreyi koruyormuş gibi yaptıklarını ama esas meselenin dünyanın bu hale gelmesindeki etkenler olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bugün dünyada hakim olan medeniyet algısının en temel probleminin insanın dünya ve kainatla ilişkisini ayarlayamaması olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, insanoğlunun sanayileşmeyle başlayan süreçte kainatın sahibi gibi davrandığını, kapitalistlerin dünyanın nimetlerinden en üstün şekilde yararlanarak kendileri için büyük bir zenginlik kurmak amacıyla kainatı talan ettiklerini belirtti.
Göç, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi birçok meselenin temelinin, bugünkü hakim medeniyet değerlerinin yanlış bakış açılarının sonucu olduğunu aktaran Kurtulmuş, bugün yeryüzündeki göç ya da gelir adaletsizliği meselesine sebep olan temel hususlardan birisinin, insanlar arasında bir hiyerarşinin varlığını kabul etmek olarak özetlenebilecek, “kendini üstün görme” psikolojisinin bir sonucu olduğunu söyledi.
“Netanyahu ile Hitler arasında insanlara bakış bakımından zerre miskal fark yoktur”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, herkesi her gün derinden yaralayan İsrail’in devam ettirdiği soykırımların arkasında da bu düşüncenin olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Biz Netanyahu’yu Hitler’e benzetirken sadece laf olsun diye söylemiyoruz. Netanyahu ile Hitler arasında insanlara bakış bakımından zerre miskal fark yoktur. Hitler de ‘Biz soylular, seçkin insanlarız.’ diye bakıyor, diğerlerini köleleştirmesi gereken insanlar olarak görüyor. Bugün de aynı şekilde Netanyahu, sadece Filistinlilere karşı değil Lübnanlılara, Araplara, Acemlere, Türklere, Kürtlere, Sünnilere, Şiilere zulümler yapıyor. Hatta sadece Müslümanlara karşı değil, Hristiyanlara karşı bile üstün olduğuna inandığı için bu zulümleri ortaya koyuyor. Çünkü diğerleri, kendisiyle eşit bir yaşam hakkına sahip değildir. Nasıl faşizm böylesine sapkın bir ideolojiyi ortaya koyduysa, siyonizm de aynı sapkın ideolojiyi ortaya koymuştur. Şurada yanılırız, çok açık söylüyorum. Bu adamlar yanlış, kötü adamlar, onun için böyle oluyor değil. Bu zihniyet yanlış bir zihniyet. Yani ‘Biz üstün, diğerleri bizden aşağıdır.’ zihniyeti, modern insanın en büyük yanılgısı olan seçkin insanlar ve ırklar yanılgısı, zaman zaman insanlığı böyle büyük sorunlarla karşı karşıya getiriyor. Dün Hitler vardı, bugün Netanyahu var. Eğer bu algı değiştirilemezse yarın başka bir zalimin çıkması kaçınılmazdır. Dolayısıyla bugün beyaz insanı ya da bazı ırkları üstün kabul ederek yeni bir şekilde dünyaya bir teklifte bulunmak, çözüm önermek mümkün değildir.”
İnsanlığın ve modern çağların en büyük yanılgılarından birinin “ebedilik hastalığı” olduğunu dile getiren Kurtulmuş, Batı medeniyetinin ortaya çıkardığı ebedilik hastalığının, bu sistemi, varlığı, gücü ilelebet devam ettirebilmenin bir sonucu olduğunu ifade etti.
Kurtulmuş, bu sorunları bugünkü hakim medeniyetin değerleri, ön kabulleri ve onların yapmış olduğu birtakım genel çerçeve içerisinde çözmenin mümkün olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Dünya, sadece bir ülkenin, hükümetin ya da herhangi birilerinin yanlışı dolayısıyla bu noktaya gelmiş değil. Topyekun bir paradigma iflas ettiği için bu noktaya gelmiştir. Buradan yeni bir çıkışa, söze, teklife ihtiyaç var. Bunu yapacak olanlar da ancak alternatif olarak düşünebilme becerisine, kabiliyetine, geçmişine ve birikimine sahip olan medeniyet havzalarıdır. Hiç şüphesiz ne kadar zor şartlar içerisinde olursak olalım, Türkiye’nin böylesine önemli bir medeniyet havzasını temsil ettiğini, böylesine büyük bir potansiyel güce sahip olduğunu ve bunun için de çalışmalarımızı her alanda geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda da Türkiye’nin geldiği noktada önemli fırsatlarımızın, imkanlarımızın olduğu kanaatindeyim.”
“BM’nin yapısı, insanların yaradılışta eşitliği prensibi üstüne oturmamıştır”
Bugün en çok konuşulan konulardan birinin mevcut küresel sistemin sorunlarını çözme yeteneğini kaybetmesi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Birleşmiş Milletler, bugünkü yapısıyla hiçbir şekilde, dünyadaki hiçbir sorunu, çatışmayı, gerilimi çözebilme imkanına sahip değildir. Çünkü BM’nin yapısı, insanların yaratılışta eşitliği, ulusların da egemenlikte eşitliği prensibi üstüne oturmamıştır. Beş tane ülkenin niçin dünyayı yönettiği, veto hakkını kullandıkları zaman onların istemediği hiçbir konuda karar alınamayacağını hangi vicdan ve akıl sahibi, mantıklı bir şekilde izah edebilir?” diye konuştu.
Kurtulmuş, Filistin meselesiyle ilgili şunları söyledi:
“Ne yazık ki İsrail’in bu kadar saldırgan olmasının arkasındaki temel neden ne İsrail’in askeri gücüdür ne Amerika ve Batı ülkelerinin bölgeye getirip yığmış olduğu askeri güçtür ne İsrail’in uluslararası bilim çevrelerindeki üstünlüğüdür ne siyonizmin uluslararası finansta ve uluslararası medyada hakimiyetidir. Bunlar var tamam ama en büyük işleri bölge ülkelerinin ve İslam ülkelerinin çaresizliği, dağılmışlığı ve iradesizliğidir. Bu iradesizliği ve çaresizliği ortadan kaldırmak zorundayız. Onun için burada parantez açarak şunu söylüyorum, böylesine bir ortamda kim Arap-Acem, Türk-Kürt, Şii-Sünni, Müslüman-Hristiyan diye sözüne başlıyor ve bir ayrımcılık yapıyorsa biliniz ki İsrail’in ekmeğine yağ sürüyordur. Dolayısıyla bölge halklarının tamamının birleşmek ve bütünleşmek mecburiyeti vardır.”
Bu çerçevede kurumların geç de kalsa bazı reaksiyonlar göstermiş olmasını önemli bulduklarını kaydeden Kurtulmuş, “En son Arap Birliğinin, Lübnan’a karşı yapılan İsrail’in bu saldırgan tecavüzleri karşısında sesini yükseltmesi, geç de olsa önemli bir adımdır. İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere bütün bölge ülkelerinin daha fazla sesini yükseltmesi ve artık somut adımlar, sonuçlar alacak adımların atılması gerektiğini ifade etmek isterim.” değerlendirmesinde bulundu.
“Toplumun bütün farklı kesimleri Filistin halkının yanındadır”
Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğüyle, devletin bütün kurumları, millet ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bu konuda yekvücut olmuş dünyadaki ender ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Allah’a çok şükür, bundan dolayı da gerçekten fevkalade büyük bir övünç içerisinde olmamız gerekir. Toplumun bütün farklı kesimleri Filistin halkının yanındadır. Şimdi Lübnan halkının, hükümetinin yanındadır. Bütün bölge halklarının bu Siyonist canavarın karşısında kendilerini koruma hakları olduğunun da bilincindedir. Bu vesileyle ümit ediyorum ki Filistin’de, Orta Doğu’da yaşananlar, çözümü hızlandıracak ve çözümün de alternatif, yeni düşüncelerin de aranmasını sağlayacak fevkalade güçlü uyarıcılardır.” ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, yeni fikirler üretilmesi bakımından bilim insanlarına büyük görevler düştüğü gibi topluma ve gençlere de büyük sorumluluklar düştüğüne işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü.
“Bugün eğer İsrail’e karşı dünyada ciddi birtakım sesler yükseliyorsa, bunda en büyük pay hiç şüphesiz başta Batı ülkeleri olmak üzere dünyanın başka taraflarındaki insaf ve vicdan sahibi insanların sokaklara çıkarak, hükümetlerine rağmen Filistin halkının yanında yer almalarıdır. Biz, başından itibaren ‘insanlık cephesi’ diye yeni bir cephenin kurulduğunu, yeni bir cephenin bütün insanlığa hak ve adalet ekseninde öncülük yapabilecek bir atılımı gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu cepheyi kuvvetlendirmek hepimizin ödevidir. Nerede olursak olalım, hangi sorumluluğun altında olursak olalım hepimizin ödevi insanlık cephesini güçlendirmek ve kuvvetlendirmektir. Ümit ediyorum ki, bu vesileyle ortaya konulan, artık insanlığın taşıyamadığı ağır sorumluluklar yeni bir uyanışa, güçlü bir uyanışa vesile olur.”
Dini, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun, gönlünde ve zihninde insaniyetten pay bulunan herkesi aynı safa davet etmek ve aynı mücadelenin paydaşı kılmak mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Kurtulmuş, “Bunu yapacak akıl da bilgi de birikim de insan gücü de Türkiye’de mevcuttur. Her alanda bu mücadeleyi gerçekleştireceğiz ve ümit ediyorum ki bundan da sonuç alacağız. Sadece bizim için değil, bütün insanların hayrına olacak, medeniyet değerlerini, küresel medeniyet değerleri haline getirecek çalışmaları gerçekleştirip insanların önüne sunacağız.” diye konuştu.
Programdan notlar
Törende, üniversitenin Türk Musikisi bölümünün akademisyenleri müzik dinletisi sunarken, okulun tanıtım videosu izletildi.
Programda, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülfettin Çelik de konuşma yaptı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, üniversitede çeşitli projelerde dereceye giren öğrencilere plaketlerini verdi.
Tören, Kurtulmuş ile akademisyenlerin aile fotoğrafı çektirmesiyle sona erdi.