TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 10 Ocak İdareciler Günü dolayısıyla TBMM Tören Salonu’nda düzenlenen “Valiler Buluşması”nda yaptığı konuşmada, TBMM’nin, devlet kurmuş bir meclis olduğunu dile getirerek, bu Meclisin, milli mücadeleyi en zor şartlarda gerçekleştirdiğini ifade etti.
TBMM’nin, Cumhuriyet’in kuruluşunda İstiklal Harbi’ni vermesi ve 15 Temmuz gecesi milli iradeye sahip çıkmasıyla iki kez “gazi” olduğunu bildiren Kurtulmuş, milli iradenin tecelligahı, milletin karar merci, demokrasinin merkezi olan TBMM’de valilerle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
10 Ocak İdareciler Günü dolayısıyla bütün idarecilerin gününü tebrik eden Kurtulmuş, bugün aynı zamanda 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olduğunu anımsatarak, gazetecilerin gününü kutladı.
Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya ve yaşanılan döneme dikkati çeken Kurtulmuş, bu geniş coğrafyada ortaya çıkan herhangi bir hadisenin, doğrudan Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısına tesir ettiğini söyledi. Kurtulmuş, Türkiye’nin hem dünyadaki gelişmeleri yakinen takip etmek hem de bölgeye sirayet eden gelişmeleri bilmek gibi bir sorumluluğunun bulunduğunu vurguladı.
“Terör örgütleri, yeni uluslararası ilişkilerin ne yazık ki bir aparatı haline dönmüştür”
Yaşanılan dönemde karşılaşılan önemli konulardan birisinin de “insanlığın tecrübe etmediği yeni savaş türleri” olduğunu aktaran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ticaret savaşları, ekonomik savaşlar ve vekalet savaşları en büyük tahribatı bu bölgede yapmaktadır. ‘Vekalet savaşları’ adını verdikleri şey, aslında emperyalizmin yeni oyun sahnesidir. Kurguladıkları, ellerine silah verdikleri, arkalarına siyasi, istihbari ve askeri destek verdikleri terör örgütleri vasıtasıyla bu geniş coğrafyayı, Asya’dan Afrika’nın kuzeyine ve güneyine kadar olan coğrafyayı ve Orta Doğu’yu, terör örgütleri vasıtasıyla kendilerince dizayn etmeye çalışmaktadırlar. Bu vekalet savaşlarının kirli araçları olan terör örgütleri, yeni uluslararası ilişkilerin de ne yazık ki bir aparatı haline dönmüştür. Bu, insanlık tarihi boyunca hiç yaşanmamış yeni bir durumdur, buna karşı da Türkiye olarak son derece ciddi, son derece uyanık tedbirler almak durumundayız. Allah hepinizden razı olsun, bu mücadelenin tam da göbeğinde yer alıyorsunuz.”
Terör örgütlerinin özellikle halklar arasındaki savaş ve çatışmanın unsurları olarak kullanıldığına dikkati çeken Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Ortaya çıkarılan DEAŞ diye bir örgütün Orta Doğu coğrafyasında ne iş yaptığına bakarsak bu söylediğimin ne kadar ciddi bir hakikat olduğu ortadadır. Bölgede halkların yer değiştirmesi, göç, iç savaşlar ve etnik yer değiştirmelerin en önemli sebeplerinden birisi olarak terör örgütleri kullanılmaktadır. Dolayısıyla Türkiye olarak burada verdiğimiz mücadeleyi sadece terör örgütlerinden müteşekkil bir mücadele olarak göremeyiz. Diyoruz ya, son terörist kalmayıncaya kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz… Ama bunun bir adım ötesine geçmek, terörün arkasındaki bütün sebepleri ortadan kaldırana kadar bu mücadeleyi sürdürmek zorundayız. Bu terör örgütlerine verilen destekler, terör örgütlerinin arkasındaki siyasi saikler de tamamıyla ortadan kaldırılmadan Orta Doğu coğrafyası başta olmak üzere bu bölge maalesef terörün hareket alanı olmaktan kurtulmayacak, bölge kaos ve fitneden uzaklaşmayacaktır. Onun için bu noktada terör örgütlerinin arkasındaki bütün sebepleri ortadan kaldıracak kararlılığı Türkiye, ortaya koyabilecek bir güçtedir.”
“Sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye oluşturmak için bütün gücümüzle gayret edeceğiz”
Türkiye’nin, bu çatışmalar devam ederken, ayaklarını sağlam bir şekilde yere basması gerektiğini belirten Kurtulmuş, “Bu bölgede güçlü bir ülke olacağız. Cumhuriyet’imizin ikinci asrına girdiğimiz, Türkiye Yüzyılı olarak adlandırdığımız önümüzdeki dönem, Türkiye hem bölgesel gelişmeleri hem küresel güç denklemlerini yeniden etkileyebilecek, oluşturabilecek ülkelerden birisi olacaktır. Bunun için sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye oluşturmak için bütün gücümüzle gayret edeceğiz, mücadele edeceğiz.” dedi.
Kurtulmuş, Türkiye’nin en önemli meselelerinden birisinin de içeride birlik ve beraberliği mutlaka sağlaması olduğunu aktararak, “Halkımızın bütün fertleri arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin, bu ülkenin 85 milyon vatandaşının tamamını özgür ve eşit yurttaşlar olarak kabul ederek, vatandaşlarımızın hepsine devlet adına el uzatacak olan sizlersiniz, gönlünü açacak olan sizlersiniz, sofralarını vatandaşlarımızla paylaşacak olan sizlersiniz. Onun için bu dönemde tarihi bir sorumluluğun sahibi olduğunuzu bir kere daha hatırlatmak istedim.” diye konuştu.
“Bizim için Selçuklu neyse Osmanlı odur, Osmanlı neyse Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz odur”
Türkiye’nin devlet geleneğinin, “siyaset felsefesi”, “siyaset ahlakı” ve “devlet tecrübesi”ni barındırdığını anlatan Kurtulmuş, “Bizim için devlet, sadece isminden müteşekkil bir araç değil. Devlet, milletin müşahhas bir şekilde örgütlenmiş şeklidir ve ezelden ebede kadar uzanacak bir devamlılığı sağlamak zorundadır. Onun için bu topraklarda bizim kurduğumuz devletler, Anadolu’ya gelmeden evvel kurduğumuz devletlerin tamamı, bir süreklilik içerisinde bir öncekinin devamı şeklinde gelmiştir.” ifadesini kullandı.
Türk devlet tarihinin bir bütünlük, devamlılık arz ettiğini söyleyen Kurtulmuş, “Bizim için Selçuklu neyse Osmanlı odur, Osmanlı neyse Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz odur. Bu devletlerin hiçbirisi, bir diğerinin rakibi, alternatifi değil, bir öncekinin devamıdır. İnşallah Türkiye Cumhuriyeti Devleti de kıyamete kadar, ebediyen yaşayacak ve devlet-i ebed müddet fikri böylece bu topraklarda kökleşecektir.” dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” cümlesinin hakikatini, herkesin hayatı boyunca yapacağı işlerine aksettirmesi gereken temel bir şiar olduğunu vurguladı.
Devlet kapısının hacet kapısı olduğunu da dile getiren Kurtulmuş, “Siz, devletin halka uzanan eli, siz devletin halka açılan sofrası, siz devletin halka açılan gönlü olacaksınız. Böyle devam ettiğiniz zaman vatandaş da rahat bir şekilde devletin kapısını çalacak. O hacet kapısından dilediğini elde etmeye gayret edecektir.” dedi.
Devlet-millet kaynaşmasının valiler üzerinden çok güçlü bir şekilde yaşandığını dile getiren Kurtulmuş, bu temel şiarlardan ödün verilmediği ve daha da geliştirildiği sürece Türkiye’nin önünün açık olacağını belirtti.
“Türk milleti olarak önümüzdeki en önemli ödevlerden birisi yeni bir dünyanın kurulması için mücadele etmektir”
Dünyanın şu anda İkinci Dünya Savaşı öncesindeki şartlara sahip olduğunu, dünya sistemi yeni bir dengeye kavuşana kadar da bu türbülansların devam edeceğini dile getiren Kurtulmuş, “Biz içeride birliğimizi, dirliğimizi, devlet-millet kaynaşmasını en üst seviyeye çıkaracağız. Bizlerden kaynaklanan eksik, ihmal, kusur hiçbir şey olmadan hep beraber daha güçlü bir noktaya doğru ilerlemeye gayret edeceğiz. İçimizdeki farklılıkları bir zenginlik vesilesi bilerek, demokrasiyi adalet ve özgürlük prensipleriyle bütünleştirerek yolumuza devam edeceğiz. Hiç şüphemiz olmasın ki Türk milleti olarak bizim önümüzdeki en önemli ödevlerden, en önemli sorumluluklardan birisi de yeni bir dünyanın kurulması için gece gündüz 24 saat mücadele etmektir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Uluslararası sistem büyük bir vahşete kılını kıpırdatmadan seyirci kalmaktadır”
İsrail’in Filistin’de, Gazze’de yaptığı zulmün, sadece faşist İsrail yönetiminin insanlığa ödettiği ağır bedellerden ibaret görülemeyeceğini söyleyen Kurtulmuş, şu ifadelere yer verdi:
“Bu geldiğimiz noktada, evet doğrudur, Netanyahu ve çetesi insanlık suçları işlemektedir, katliam boyutlarını çoktan aşan bir soykırım icra etmektedir. Ama ondan daha önemlisi insanlık camiası ve uluslararası sistem böylesine büyük bir vahşete kılını kıpırdatmadan, hiçbir tedbir almadan sadece seyirci kalmaktadır. Burada yeni bir küresel siyasal mimarinin inşa edilmesi insanlığın önündeki en temel ödevlerden birisidir. İnsanlar arasında bir hiyerarşiyi kabul eden, Ukrayna’da insanlar öldürüldüğünde bunu bir savaş suçu olarak kabul edip Filistin’de bebeklerin kundaklarında kurşunlanmasına seyirci kalan, ses çıkarmayan, hatta ve hatta bunu İsrail’in meşru müdafaa hakkı olarak gören zihniyet, yeryüzünde nasıl adaleti sağlayacak? Bu anlamda insanlar arasında hiçbir hiyerarşi kabul etmeyen, her bir insanı yaratılışta eşit haklara sahip olarak gören bir medeniyete ihtiyacımız var. İşte o medeniyet de bizim medeniyetimizdir. Biz bu medeniyetin değerleri üzerinden küresel sistemi yeniden inşa edecek bir kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”
“Meclisimiz, tüm mazlum milletlere de umut olmuştur”
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da yaptığı konuşmada, dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Valiler Toplantısı’nın birinci gününü gerçekleştiklerini anımsattı. Bugün de 81 il valisiyle birlikte “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözünün tecelli ettiği Gazi Meclis’te bulunmanın onurunu yaşadıklarını söyleyen Yerlikaya, Meclisin milletin var olma mücadelesini en zor şartlar altında yönettiğini vurguladı.
Yerlikaya, “Meclisimiz sadece aziz milletimize değil tüm mazlum milletlere de umut olmuş bir Meclistir. Cumhuriyet’imizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, yüreği vatan aşkıyla yanan Mehmetçiklerimizin sevk ve idaresi, kurtuluş planları, Ankara’da yanan bağımsızlık ateşinin tüm yurda yayılması bu Meclisimiz sayesinde oldu.” diye konuştu.
15 Temmuz’da milletin birlik ve beraberliğine kast eden FETÖ’cülerin ilk hedeflerinin başında Meclis’in geldiğini hatırlatan Yerlikaya, “O gün Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde millet olarak istiklalimize ve istikbalimize canımız pahasına sahip çıktık. Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışanlara tarihi bir ders verdik.” dedi.
Konuşmaların ardından TBMM Başkanı Kurtulmuş, İçişleri Bakanı Yerlikaya ve TBMM Genel Sekreteri Talip Uzun, bakan yardımcıları ve valililerle hatıra fotoğrafı çektirdi.