TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla, 81 ilden öğrenciyle çevrim içi ortamda buluştu.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un da katıldığı görüşmede, bayramlarını kutladığı çocuklara “Büyük ve güzel ülkemizin her şehrinden bu dijital buluşmaya gelerek ekranda bin çiçek açtıran sevgili çocuklar” diye seslenen Şentop, “mesafeleri kül eden” büyük ve değerli bir birlikteliği hissettiğini söyledi.
Şentop, dünyanın ilk ve tek çocuk bayramı 23 Nisan buluşmasında yüz yüze ve bir arada bulunamamanın zor olduğunu ifade etti.
Küresel salgın döneminde, birçok toplantı ve buluşmanın zorunlu olarak ekranlardan yapıldığını belirten Şentop, “Buna alıştık mı?” sorusuna kolayca “evet” demenin pek mümkün olmadığını ancak şartlar iyileşinceye kadar dünyanın bu yöntemi uygulamaya devam edeceğini söyledi.
Önceki 23 Nisan kutlamalarında bir öğrencinin TBMM Başkanlık koltuğuna oturup düşüncelerini, duygularını aktardığını anımsatan Şentop, “İnşallah bu salgın dönemini atlattıktan sonra hem sizinle hem dünyanın her yerinden gelip ülkemizde rengarenk bir çocuksu bahar havası oluşturan misafir çocuklarımızla şimdiden özlediğimiz 23 Nisanları yeniden kutlayacağız.” diye konuştu.
Mustafa Şentop, bugünün ve bayramın, tarihi bir anlamı olduğuna da işaret ederek, şunları kaydetti:
“Geçtiğimiz 20. yüzyılın ilk çeyreği, bütün dünya ile birlikte bizim için de çok zor zamanların yaşandığı yıllardı. O zamanki devletimiz olan Osmanlı İmparatorluğu; Balkanlar’da, Ortadoğu ve Kafkasya’nın çeşitli bölgelerinde, Çanakkale’de, kısacası birçok cephede olağanüstü savaşlar veriyordu. Bu arada Birinci Dünya Savaşı da bütün dünyayı etkileyen ağır ve kanlı bir savaş olarak 10 milyondan fazla askerin ve yaklaşık 6.5 milyon sivilin ölümüyle sonuçlandı.
Osmanlı Devleti içine girdiği çok sayıda savaşın etkisiyle iyice zayıflamıştı. Bu zor günlerde emperyalist düşman ülkeler devletimizi parçalamak, varlığımıza son vermek için gereken bütün çalışmayı yapıyordu. Bu olumsuz atmosfer içinde 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı. Ama hemen arkasından Fransa, İtalya, İngiltere’nin de içinde bulunduğu devletler Anadolumuzun çeşitli bölgelerini işgal ettiler.”
Tarihin hiçbir döneminde esaret yaşamamış milletin, işgallerden hemen sonra yurt çapında örgütlenerek direnişe geçtiğini anlatan Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün Kuvayımilliye olarak andığımız bu bağımsız ruh, kendi imkanlarıyla silahlanarak bir yandan düşmana çeşitli zararlar verirken, bir yandan da anlaşma gereği silahlarını teslim eden düzenli ordumuzun yeniden toparlanması için onlara zaman kazandırdı. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a giderek milli mücadele ruhunu resmi planda başlatan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve onun yakın silah arkadaşlarının, Amasya ve Erzurum’da, Sivas’ta ilan ettikleri ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ stratejisi ile düşmana karşı kesin bir tavır ortaya koyuldu.
Akabinde Ankara’da 23 Nisan 1920’de, yani bundan 101 yıl önce, aziz milletimizin bağımsızlık iradesinin sembolü ve karargahı olan Büyük Millet Meclisimizin açılışıyla milli mücadelemiz taçlandı. Birinci Meclis ya da Kurucu Meclis olarak tanımlanan bu Meclisimiz bir cuma günü Hacı Bayram Veli Camisi’ndeki namazdan hemen sonra, halkımızın ve hazır bulunan milletvekillerimizin coşkulu ve yüksek duygulu atmosferi içinde dualarla açıldı. Meclisimizin ilk Başkanı Mustafa Kemal Atatürk idi.”
TBMM Başkanı Şentop, Osmanlı Devleti’nin küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin o günden bugüne çok badireler atlattığını belirterek, bugün de farklı güçlerin, düşmanların, terör başta olmak üzere değişik saldırılarının sürdüğünü belirtti.
“Türkiye, kabuğunu içinden kıran bir ülke”
Bugün, 101 yıl öncesine göre hemen her alanda yeni dünya gerçekliği içinde güçlü şekilde varlığını koruyan, bölgesinde ve dünya siyaseti içinde etkisi olan bir Türkiye olduğunu vurgulayan Şentop, “Sevgili çocuklar; biliyorsunuz yumurta, dışından gelen bir güçle kırılırsa canlılığı sona erer. Ama yumurta içinde gelişen güçle, bir civcivin vuruşlarıyla çatlayıp kırılırsa, bu canlılık belirtisidir. Savunma, ulaşım, eğitim, sağlık gibi alanlar başta olmak üzere; bugün Türkiye’miz, kabuğunu içinden kıran bir ülke olarak, küresel güç dengeleri içinde kendine mahsus tutumuyla yükselmeyi sürdürmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin adalet ve iyilik, merhamet ve yardım, insan onuru ve değerler başlıklarıyla çeşitli krizlerin, savaşların, adaletsizliklerin içinden geçen dünyada çok farklı ve onurlu bir yerde durduğunu dile getiren Şentop, şöyle devam etti:
“Mesela Türkiye’nin göçmen insanlar için yaptıkları, dünyanın süper güçleri denilen devletlerin tümünün yaptıklarından daha fazladır. Bazı devletlerin bu çaresiz, savaştan kaçan insanlara yaptıkları, mesela denizdeki botlarını batırmak, kimliklerini alıp denize atmak, aç susuz bırakmak, denizin ortasında çoluk çocuk demeden ölüme terk etmek gibi akıl almaz, vicdansız uygulamalara bakıp sonra kendi ülkemin yaptıklarına bakınca, bu toprakların mensubu olmaktan gerçekten gurur duyuyoruz. Bugün nerede bir felaket olsa sivil yardım kuruluşlarımız ve Kızılayımızın bayrağını orada görüyoruz. Dini, dili farketmiyor. İnsan için, insanlık için koşuyoruz.”
Salgının ilk günlerinde dünyaya ulaştırılan sağlık malzemeleri ile yakın zamanda zayıf ülkelere gönderilen aşıların Türkiye’nin dünyaya nasıl baktığının işareti olduğunu söyleyen Şentop, “Biz merhamet ve iyilik medeniyetinin bayrağını geçmişte olduğu gibi bugün de yükseltmeye devam ediyoruz.” dedi.
Şentop, savaşlar ve felaketlerin büyüklerin eseri olduğunu ancak acı faturasını öncelikle çocuk ve kadınların ödediğini ifade etti.
Çocukluğu, başkenti anne olan büyük ve değerli bir ülke olarak nitelendiren Şentop, “Her şeye rağmen çocuklar dünyaya gelmeye devam ettikçe umudun hep var olacağına inanıyorum.” diye konuştu.
“İnşallah bu günler geçecek”
Şentop, Lev Tolstoy’un, büyüklere “Çocuk gibi olun” dediğini belirterek, şöyle konuştu:
“Yazar bunu söylerken derin bir gerçekliği işaretliyordu: Çocuk gibi olmak. Yani sevginin, masumiyetin, saf olanın içinde yer almak. Bitmeyen hırstan uzak olmak. Hayatın içinde, sokaklarda, okullarda sizler olmayınca her yer bomboş geliyor bize. Sizin kuşlar gibi cıvıldamanız ortalıktan çekilince hayat ve onun anlamı daralıyor. Bu salgın günlerinde evlerde sıkıldığınızı çok iyi biliyorum. İnşallah bu günler geçecek ve yeniden hayatın içinde sizlerle buluşacak, eski normal ve güzel günlere geri döneceğiz.”
Geleceğin mimarlarının çocuklar olduğunu vurgulayan Şentop, çocuklardan dikkatlerini iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini, haklı ile haksızı birbirinden ayırabilme yönünde yoğunlaştırmaya çalışmalarını istedi.
Dünyada çocukların da oy hakkı olsaydı bir şeylerin değişip değişmeyeceğini bazen düşündüğünü ifade eden Şentop, “Mesela dondurma, çikolata ve bisiklet fiyatları düşer miydi? Kuşların sesini, çiçeklerin açılışını daha iyi duyar mıydık? Dünya daha güzel bir yer olmaz mıydı? Dünyadaki savaşlara, yani ölüme ayrılan kaynaklar, barış dolu bir hayata ayrılamaz mıydı?” dedi.
TBMM Başkanı Şentop, herkesin, yaptıkları her ne ise onu en iyi şekilde yapması gerektiğini dile getirerek, çocuklardan iyilik, adalet ve hakikatin yanında olmaktan çekinmemelerini istedi. Şentop, şunları söyledi:
“Unutmayınız sizler iyi biri olarak sağlam durup, etrafınızda iyiliğin ve güzelliğin kozasını ördükçe, meydanı kötülere bırakmamış olacaksınız. Daima daha çok iyiliğe, sevince ve güzelliğe ihtiyacımız var. Biz büyükleri lütfen kendi halimize bırakmayın. Bize zaman zaman çocukluğumuzu hatırlatın.
Dünyanın bir tek güzel ve akıllı çocuğu vardır ve bütün anne-babalar o çocuğa sahiptir. Siz aileleriniz için kuşkusuz çok değerlisiniz ama bizim için de öyle. Aziz milletimizin en büyük zenginliği sizin gibi pırıl pırıl genç bir nüfusa, bu tertemiz geleceğe sahip olmaktır. Çocukluk, bir hayaller ülkesidir. Sakın ola hayallerinizi kaybetmeyin. Etrafınızda gördüğünüz, insan eliyle yapılmış her şey ama her şey önce hayal edilmiştir. Gerçekten önce daima hayal vardır ama bu durum hayallerin içinde bir ömür geçirmemiz anlamına gelmez.”
Mustafa Şentop, kurduğu devlet ve toplum yapısı itibariyle kökleri binlerce yıla ulaşan bu büyük milletin, inşallah geleceğinin de büyük, derin ve daha güzel bir varoluşla yaşamaya devam edeceğini söyledi.
“Biz, çok ama çok büyük bir aileyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ‘Biz birlikte Türkiye’yiz.” diyen Şentop, “Allah çocukları, ülkemizden ve yeryüzünden eksiltmesin.” ifadesini kullandı.
Şentop, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehitleri ve gazileri rahmet ve saygıyla andığını belirtti.
Çocukların sorularını da yanıtladı
Başkan Şentop, çocukların şarkı veya şiir okuduğu programda soruları da yanıtladı.
“Cumhuriyetimizin 100. yılında Türkiye’mizi nasıl tarif edersiniz?” şeklindeki soru üzerine Şentop, 100 yıl önce uzun yıllar savaşlarla yaşamış ülkenin yoksulluk yaşadığını, Meclisin açılışından 8 yıl sonra nüfusun 13 milyon olduğunu belirterek, Türkiye’nin hem ekonomisinin, hem nüfusunun büyüdüğünü söyledi.
Şentop, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada sözü etkili bir ülke haline geldiğini dile getirerek, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesi için emek sarf eden herkese teşekkür etti.
Şentop, “Çocukluğunuzda ne olmak isterdiniz? Hayallerinizde hiç siyasete girmek var mıydı? Meclis Başkanı olmak nasıl bir duygu?” şeklindeki sorular üzerine, lisede hukukçu olmaya karar verdiğini ancak babası siyasetle ilgilendiği için siyasetle ilgili düşünceleri bulunduğunu aktardı.
Meclis Başkanı olmayı hayal etmediğini belirten Şentop, “Öyle bir şey yoktu aklımda. TBMM Başkanı olmak çok onurlu bir görev. Böyle bir Meclise 100 yıl sonra başkanlık yapmak benim için hayatımda en kıymetli, en değerli, en onurlu görevdir.” diye konuştu.
Salgın sırasında en çok neyi özlediği sorusuna Şentop, “Çok şey var tabii ama ilk aklıma gelen büyüklerimize, çocuklarımıza, yakınlarımıza doya doya sarılmak. Birbirimizi kucakladığımız günlerin özlemini çekiyorum.” yanıtını verdi.
Şentop, bu bayramın, uzaktan kutlama gerçekleştirilen son bayram olması temennisini de dile getirdi.