TBMM’nin ev sahipliğinde, Parlamentolar Arası Birlik (PAB) ile ortaklaşa düzenlenen Küresel Parlamenter Göç Konferansı, kapanış oturumuyla sona erdi.
Oturumda bir konuşma yapan Şentop, TBMM’nin Parlamentolar Arası Birlik ile ortaklaşa düzenlediği göç temalı Küresel Parlamenter Konferansı’nın başarıyla tamamlanmasından memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Konferans boyunca, “Parlamentolar ve Göç ve Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakatlar: Daha Güçlü Uluslararası İş Birliği ve Ulusal Uygulama Nasıl Sağlanır?” sorusuna cevap aramaya çalıştıklarını aktaran Şentop, bugünün uluslararası küresel mutabakatları ve kamuoyunu ilgilendiren, ”göç konusunda sorumluluk ve adil yük paylaşımı, göçmenlerin güncel durumu, düzensiz göçle birlikte oluşan sınır aşan suçlarla mücadele ve zorunlu göçe kalıcı çözüm oluşturmak” gibi önemli meseleleri ele aldıklarını aktardı.
Şentop, mülteciler konusunda olan biteni uzaktan seyrederek, sadece belli fonların uzaktan devreye sokulması suretiyle dayanışma gerçekleştiğini düşünmenin yanlış ve aldatıcı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Belirlenen uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde mültecileri usulüne uygun ve adil bir şekilde ülkelerimize kabul ederek ancak dayanışmayı gerçekleştirmiş oluruz. Bu şekilde Türkiye başta olmak üzere belli ülkeler üzerindeki ağır göç yükünün hafifletilmesi ve adil külfet paylaşılmasının sağlanması gerekir. Külfet paylaşımının sadece maddi yardımlarla sınırlı kalmaması gerekir. Bu çerçevede her ülkenin ulusal stratejisine göre belirlediği ancak dünya genelindeki mülteci nüfusuna oranla çok küçük kalmış olan yıllık yeniden yerleştirme oranlarının da artırılması gerekir. Düzenli göçe ilişkin çerçevenin belirlenmesi, düzensiz göçle mücadele açısından da belirleyici bir rol oynamaktadır. 2018 yılında kabul edilen Küresel Göç Mutabakatı, bu anlamda bizler için önemli bir yol haritası oluşturuyor. İlk panelimizde de ele aldığımız üzere, söz konusu mutabakatın uygulama alanının genişletilmesinde son derece önem vardır.”
“Göçmenlerin haklarına yönelik ihlallerin de önüne geçilmesi gerekir”
Düzensiz göçle mücadelede bir diğer önemli unsurun sınır güvenliğinin güçlendirilmesi olduğuna dikkati çeken Şentop, “Bu anlamda ciddi bir göç baskısı altında olan ülkemiz, son yıllarda doğu sınırına çok büyük yatırımlar yaptı ve yapmaya devam ediyor. Tabiatıyla düzensiz göçle mücadelede sınır güvenliği sağlanırken, göçmenlerin haklarına yönelik ihlallerin de önüne geçilmesi gerekir.” diye konuştu.
Bu bağlamda denetleyici mekanizmaların hayata geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Şentop, “Yine aynı şekilde, göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretiyle mücadelenin üzerinde önemle durulması ve organize suçlara karşı uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi hayati önem arz etmektedir. Göçmen ve mültecilerin bulundukları ülkelerde topluma uyum sağlamaları, eğitim, sağlık gibi temel haklardan eşit derecede faydalanmaları gibi hususlar da üzerinde önemle durulması gereken diğer konulardır. Şüphesiz, 8 yıldır dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan, düzensiz göçle mücadele alanında ciddi bir tecrübe edinen ve göç sorununun nasıl ele alınması gerektiği noktasında referans ülke olan Türkiye, bu alandaki tecrübe paylaşımına her zaman açık olduğunu bu konferans vesilesiyle bir kez daha göstermiştir.” ifadelerini kullandı.
“İnsanlık dışı uygulamalara imza atılıyor”
Göç ve mülteci konusunun insanlığın ortak meselesi olması gerekirken, birçok devletin bu sorunu görmezden gelmeye devam ettiğini söyleyen Şentop, “Özellikle son dönemlerde şahit olduğumuz gibi daha ileri gidilerek geri itmelerle insanlık dışı uygulamalara imza atılıyor. Eşitlik ve ayrımcılık yasağı kağıt üstünde kalıyor. Ön yargılar, yabancı düşmanlığı ve çifte standartlar ise zihinlerdeki yerleşik kodlar olarak ortaya çıkıyor. Bu anlamda, göçmenlere yönelik bu insanlık dışı uygulamalara karşı da sesimizi yükseltmemiz, bu noktada ortak mücadele etmemiz ve farkındalık oluşturmamız son derece önem kazanmaktadır. Göçmen karşıtlığı ile beraber, aynı zihinsel ve kültürel kodlardan beslenen ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı sonucu yaşanan ayrımcılığın bütün hukuki yollarla engellenmesi hepimiz için önemli bir insanlık ve vicdan görevidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Şentop, özellikle son yıllarda karşı karşıya kalınan geri itme hadiselerinin maalesef Avrupa’da yaygın bir uygulama haline geldiğini vurguladı.
TBMM Başkanı Şentop, ”Bazı ülkeler, bugün göçe kaynaklık eden ülkelere müdahale ederek, onların kaynaklarını tamamen sömürerek, yurtlarını talan ederek, bütün altyapı ve üstyapılarını ortadan kaldırarak vaktiyle bu ülkeleri yaşanmaz hale getirmişlerdi. Bugün yerlerini ve yurtlarını terk edip her tehlikeyi göze alarak sınırları aşıp göç yollarına düşen bu insanların dramının en önemli sorumlusu esasen bu ülkelerdir. Bu ülkeler, bugün de sebep oldukları bu yıkımların sorumluluğunu almak yerine, göç yükünü ve bedelini çevre ülkelerin sırtına yüklemeye çalışmaktadırlar. Bu durum insani, vicdani, ahlaki, hukuki ve sürdürülebilir değildir.” diye konuştu.
“Bitti böyle bir dünya”
“Bazı ülkelerin sadece görevlerinin ve yükümlülüklerinin bulunduğu, bazı ülkelerin ise sadece haklarının ve menfaatlerinin bulunduğu bir dünya yok” diyen Şentop, şunları belirtti:
“Bitti böyle bir dünya. Bütün ülkelerin hakları ve menfaatleri olduğu gibi yine bütün ülkelerin görevleri ve sorumlulukları vardır. Bu gerçek artık kendisini dayatacak kadar güçlü, zorla kabul ettirecek kadar etkili hale gelmiştir. Bu konferansın, burada yapılan konuşmaların, bilgi ve deneyim paylaşımlarının göç sorununun insan onur ve haysiyetine yakışır bir şekilde ele alınması için daha somut adımların atılmasına vesile olacağını ümit ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, konferansımızın dünyamızın refahı ve istikrarına, ülkelerimizin ve halklarımızın sağlık, huzur ve barış içinde hayatlarına devam etmelerine katkı sağlamasını temenni ediyorum.”
Şentop, gelecek dönemde de benzer etkinliklerle göç konusunun üzerinde durmaya devam etmeyi umduklarını belirterek, “Ülkenize döndüğünüzde TBMM’den, Türkiye’den selamlarımızı iletmenizi rica ediyorum.” sözlerine yer verdi.