İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı dolayısıyla katılımcılar onuruna Beykoz’daki Mecidiye Kasrı’nda gala yemeği veren Şentop, konuşmasına katılımcıları selamlayarak başladı.
“Sizleri Türkiye’de kıtaların birleştiği, medeniyetlerin buluştuğu, tarihin akışının değiştiği, bu kadim ve güzel şehir İstanbul’da ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyorum.” diyen Şentop, dünyada karşı karşıya olunan pek çok sorun olduğunu, artık dünyanın en ücra köşesinde olan bir olay veya tek bir ferdin bir tavrı veya kararının tüm dünyayı etkileyebildiğini anlattı.
Şimdi “eski dünyanın” bittiği, yeni bir dünyanın kuruluş zamanlarının yaşandığı dönemden geçildiğini kaydeden Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşte bu sebeple bizler, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi devletler, daha doğrudan bir ifadeyle İslam dünyası, böyle bir dönemde yeni ve büyük paradigmanın ortaya konulması için yol gösterici olmak zorundadır. İslam medeniyetinin üzerinde birikmiş olan tozu silkelemek zorundayız. Bizler sahip olduğumuz değerler, sabiteler ve paradigma ile tarihin büyük dönemlerinde, geniş coğrafyalarda barış, huzur ve istikrarın teminatı olduk. Sahip olduğumuz yüce değerleri, ulvi hasletleri insanlığın yararına sunmak sorumluluğunu hissetmeliyiz.”
Bu anlayışla Türkiye olarak adil bir dünyanın değerler, inançlar, vicdan ve ahlakla bütünleşmiş bir hukuk anlayışıyla mümkün olabileceğini dile getirdiklerini aktaran Şentop, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle “yeni ve daha adil bir dünya mümkündür” dediklerini ifade etti.
“Dünyada bugün 2 milyar civarında Müslüman yaşıyor”
TBMM Başkanı Şentop, bu vesileyle İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi dönem başkanlığı çerçevesinde yürütmekte oldukları bir faaliyetten katılımcıları haberdar etmek istediğini belirterek, şöyle konuştu:
“Dünyada bugün 2 milyar civarında Müslüman yaşıyor. Bunun yaklaşık 1,5 milyarı Müslüman çoğunluğu olan ülkelerde yaşıyor. 400 milyon Müslüman da dünyanın dört bir yanında Müslüman çoğunluk olmayan ülkelerde bir azınlık olarak yaşıyor. Hiç şüphesiz Müslüman azınlıklarla topluluklar, bulundukları ülkelerin imkan ve fırsatlarından yararlanarak, bulundukları ülkelere siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel anlamda büyük katkılar sağlıyorlar. Bununla birlikte birçok ülkede devlet otoritesinin benimsediği politikalar ve toplumsal algılar sebebiyle çıkan gerilimler nedeniyle Müslümanlar sistematik veya münferit olarak insan hakkı ihlallerine maruz kalıyorlar. Bunun sonucunda fiili ve psikolojik saldırıların hedefi oluyorlar. Küresel düzeyde ırkçılık, nefret söylemi, İslam ve yabancı düşmanlığı yükseliyor.”
Geçen yıl İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Birliği’nin 16. Genel Kurul Konferansı’nda Türkiye olarak bu konuyu gündeme getirdiklerini aktaran Şentop, “Genel kurulda yapılan istişareler sonucunda İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi olmayan ülkelerde Müslümanlara karşı yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, nefret suçlarının ciddi bir şekilde arttığı ve zaman zaman devlet politikası olarak desteklendiği tespiti yapılmıştır.” diye konuştu.
“Müslümanlara yönelik hak ihlallerine karşı mücadelelere destek olmanızı istirham ediyorum”
Şentop, bunun sonucunda Türkiye’nin girişimleriyle sözü edilen konularda çalışma yapmak üzere Müslüman Topluluklar ve Azınlıklar Komitesi kurulduğunu belirterek, bu komitenin İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi olmayan ülkelerdeki Müslüman azınlık ve toplulukların uğradıkları insan hakkı ihlallerini raporlayacağını, bunun için de çeşitli çalışmalar, araştırmalar ve saha ziyaretleri yapacağını dile getirdi.
Komitenin ilk raporunun hazırlıkları çerçevesinde, Batı Avrupa ülkelerinden Müslümanların yoğunlukta yaşadıkları Almanya ve Fransa, yine Müslümanların azınlıkta olup ciddi hak ihlallerine maruz kaldıkları Myanmar örnekleri üzerinden çalışıldığı bilgisini veren Şentop, komitenin ayrıca bu hafta Bangladeş’i ziyaret edip, Myanmar’dan kaçıp bu ülkeye sığınan Rohingya Müslümanlarının kaldığı mülteci kamplarında incelemelerde bulunduğunu aktardı.
Şentop, ocak ayında Cezayir’de yapılacak 17. Genel Kurul Konferansı’nda bu detaylı raporu sunacaklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Komitenin her yıl hazırlanması planlanan raporunda bu ülkelerde Müslüman azınlık ve toplulukların maruz kaldıkları insan hakları ihlalleri, ihlallere zemin hazırlayan hukuki düzenlemeler, hükümet politikaları, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hususlar ele alınarak, elde edilen bulgular raporlanacaktır. Bu raporların, esasen uluslararası sistemden, insan haklarına ilişkin normların genel olarak materyalist bir anlayış üzerine inşa edilen Batılı insan hakları perspektifi üzerinden yürütüldüğü ve Batı değerleri üzerinden diğer ülkelerin denetlendiği, diğer ülkelere ders verilmeye çalışıldığı, parmak sallandığı günümüzde, yine Batılı ülkelerin Müslümanlar söz konusu olduğunda ikiyüzlü bir tavırla, bizzat kendi değer ve normlarını nasıl görmezden geldiklerini göstermek açısından oldukça kıymetli olacağını düşünüyorum. Bununla birlikte sizlerin de bu raporlardan faydalanmanızı, muhataplarınızla temaslarınızda bu ve benzeri raporları gündeme getirerek, Müslümanlara yönelik hak ihlallerine karşı mücadelelere destek olmanızı istirham ediyorum.”
“Dünyaya acilen yeni bir yol ve örnek sunma mecburiyetimiz var”
Küreselleşen dünyada diğer her şey gibi insan hakları ve hukukun da artık ulusal sınırlara bağlı olmadığına işaret eden Şentop, karşılaştırmalı hukukun giderek hukuk çalışmalarının olmazsa olmazı haline geldiğini aktardı.
Mustafa Şentop, bu nedenle parlamentolar arasındaki işbirliğine paralel olarak insan hakları ve anayasa yargısı alanında da bir etkileşim, işbirliği sağlamanın son derece önemli olduğunu vurguladı.
Bir hayalini paylaşmak istediğini kaydeden Şentop, sözlerini şöyle tamamladı:
“İslam ülkeleri olarak bizler, kendi dünya görüşümüz içinde adalete dayanan, insan haklarını esas alan bir ortak yaklaşımla hareket etmek, bunu hem teori hem pratik olarak insanlığa sunmak mecburiyetindeyiz. Bu çerçevede ortak bir insan hakları sözleşmesi oluşturup, bunu hep birlikte ilan etmek ve uygulama sahasına geçirmek zarureti vardır. Belki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne benzeyen ama onlar gibi siyasi dinamiklerle çalışan değil, sadece hukuk ve adaleti esas alan bir işleyişle dünyaya acilen yeni bir yol ve örnek sunma mecburiyetimiz var. Böyle bir yapı, sahip olduğumuz, insanlığın da yeni dönemde ihtiyaç duyduğu paradigmanın güçlü bir şekilde ortaya konulabilmesi için büyük faydalar sağlayacaktır. Dünyaya hak, hakikat, ahlak prensipleri temelinde bir adaletin herkese huzur, barış ve istikrar getirebileceğini gösterecektir.”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı’nın ilk kongresinin bugün açılışını yaparak, sempozyumunu gerçekleştirdiklerini, yarın da tüzük çalışmalarını ele alıp tamamlayacaklarını bildirdi.
Arslan, yarın sadece İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı’nın değil, aynı zamanda Türk Dünyası Anayasa Yargısı Konferansının da tüzük çalışmalarını yapacaklarını söyledi.