Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, İstiklal Marşı’nın 100. yılı dolayısıyla Birinci Meclis Binası’nda düzenlenen törene katıldı.
Burada bir konuşma yapan Şentop, bir medeniyet toplumu olarak milletin, fiziki bir varlık kadar, ruhi bir varlık olduğunu belirtti.
Devletin ise bu ülkü birliği yapmış insan topluluğunun ruhundan doğmuş en büyük millet kurumu olduğunu ifade eden Şentop, millet olma ruhundan doğmuş ve yakında 100 yaşına girişinin kutlanacağı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de özünde, milletin hürriyet ve adalet için örgütlenmiş hali olduğunu kaydetti.
Liderler ve devlet adamlarının da bu örgütlenmenin büyük mimarları olduğuna vurgu yapan Şentop, milli ruhu inşa ve ihya edenlerin, toplumun içinden çıkmış büyük şairler, bilginler, sanatçılar olduğuna işaret etti.
Şentop, fikir ve sanat insanlarının, manevi planda devletlerin kurucuları, mayasını karan ve özünü üreten büyük insanlar olduklarının altını çizerek, şöyle konuştu:
“Çağımızın büyük şair ve düşünürü Sezai Karakoç, milli marşımız İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif için kaleme aldığı kitabında, yeni devletimiz kurulurken Akif’in de şiiriyle bu kuruluşa katıldığını, şiirleriyle adeta devleti kuran millet ruhunu inşa ettiğini belirtir. Karakoç’a göre Akif, ‘faniliğin kaçınılmaz bir gereği olarak sona eren Osmanlı çağının’ son kahramanlarının şairi olduğu kadar yeni devletimiz Türkiye’nin ilk kahramanlık ruhunu da şiirleriyle anıtlaştırmıştır. Akif, Çanakkale şehitlerine ve İstiklal Marşı şiirleri ile bir bitişi yeni bir başlayışa bağlamayı başarmıştır. Cumhuriyet döneminin kıymetli düşünce adamı ve eğitimcisi Nureddin Topçu da Akif’i ‘yüksek ahlak sahibi, fazilet ve hamiyet kahramanı, büyük bir adam’ olarak görüp onu adeta kendine rol model almıştır. Yine son yarım asırdır Türk şiirine ve düşünce hayatımıza çok büyük ve kıymetli katkıları olan İsmet Özel’in de Akif ve İstiklal Marşı üzerinden adeta yeni bir milli mücadele içinde olduğunu, İstiklal Marşı Derneği adıyla bir dernek kurup yayınlar yaptığını da biliyor, takip ediyoruz.”
“Mücadelenin destanını yazmıştır”
Şentop, 100 yıl önce Akif’in, toplumu kaybetmek üzere olduğu “milliyet” bilincine çağırdığını, mikro ırkçılığa, bölgeciliğe, bölücülüğe karşı uyardığını belirterek, “Esir olmadan, köle olmadan, hür ve bağımsız yaşayabilmek için düşmana karşı koyabilme gücünde olmak şart olduğuna göre bu güç nereden, nasıl temin edilecekti? Akif, ‘toplu vurdukça sineler onu top sindiremez’ diyerek milli birliğin düşman toplarından bile daha büyük bir güç olduğu müjdesini aşılıyordu.” dedi.
Akif hakkında onlarca kitap, binlerce yazı yazıldığını, sayısız derginin özel sayı çıkardığını, yakın dostu Süleyman Nazif’ten Orhan Okay’a, Nazım Hikmet’ten Cemil Meriç’e kadar nice kıymetli insanın Akif’i hep saygıyla anıp takdir ettiğini hatırlatan Şentop, şunları kaydetti:
“Çünkü Cemil Meriç’in de ifade ettiği gibi Akif, zekası, sezişi ve imanıyla her namuslu insanın yol arkadaşı ve düşünce tarihimizin kilometre taşlarından biriydi. Şairliği bireysel bohemliğe indirgeyip şiirler yazan bazılarının aksine Akif, şiirin şuurlu ruhtan doğuşunu göstermiş, içinde yaşadığı zamanı ve mekanı idrak etmiş ve doğrudan milletimizin esarete karşı koyma mücadelesinin destanını yazmıştır. Milli Mücadele’deki büyük ve ancak mücahitlere yakışır gayretlerini yüz yıl sonra şükranla andığımız gibi gelecek yüzyıllarda da nesillerimiz Akif’i ve Akifleri saygı ve minnetle hatırlayacaklardır. İstanbul’daki Meclis-i Mebusan, 16 Mart 1920 günü işgal güçlerinin silahlı saldırısına uğrayınca iki gün sonra 18 Mart’ta Meclis’in daha güvenli bir yerde çalışmalarını sürdürmesi kararı alınmış ve sadece 40 gün sonra, 23 Nisan 1920’de Ankara’da coşkulu bir törenle yeniden açılmıştır.
Milletvekilleri, işgal güçlerinin saldırı ve engellemelerini de aşarak Ankara’ya ulaşmak için yollara düşmüşlerdi. Sebilürreşad dergisini Ankara’da çıkarması için Mustafa Kemal Paşa tarafından Ali Şükrü Bey aracılığıyla davet edilen Mehmet Akif de bir gün gecikmeyle 24 Nisan günü Ankara’ya ulaşabilmişti. Savaş yöneten Gazi Meclis’te Biga ve Burdur mebusu olarak görev almış, Anadolu’yu görevli olarak dolaşıp milli mücadele ruhunu canlı tutmuş ve en önemlisi yeni devletimizin adeta kurucu metni olarak kahraman ordumuza ithafen İstiklal Marşını yazmıştır.”
“Türkiye’nin temeline kalbini koydu”
Horasan Erenleri’nin Türkiye’deki büyük temsilcilerinden ve Ankara’nın manevi sahibi Hacı Bayram-ı Veli’nin “Nagehan bir şara vardım/Ol şarı yapılır gördüm/ Ben dahi bile yapıldım taş ü toprak arasında” dizelerini hatırlatan Şentop, “Mehmet Akif de ondan 500 yıl sonra yine Ankara’da kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline kalbini koymuş, ona ruh ve mana harcı katmıştır. Vatanımızın kırlarını, köylerini, kentlerini birbirine bağlayan görünmez bağ, büyük ideal birliği ve millet ruhudur.” ifadelerini kullandı.
Bu ruhun, Ankara’da yüce Mecliste tecelli edip, milletin ortak büyük ülküsünü ve var olma kararlılığını, altında toplanılan bir sancak gibi dünya göklerine yükselttiğini vurgulayan Şentop, şu değerlendirmede bulundu:
“Ankara şehri, işte bu yeniden kuruluşta, ‘Esarete hayır’ deme kahramanlığının karargahı olmuş ve bu tarihi rolüyle başkent olma şerefine erişmiştir. Bugün İstiklal Marşı’nın TBMM tarafından milli marş olarak alkışlarla kabul edilişinin 100’üncü yılını idrak ediyoruz. Devletimizin adeta şiirden yapılmış bayrağı olan İstiklal Marşı’nı ve kahraman şairi Mehmet Akif Ersoy’u 2021 yılı boyunca başta Meclisimiz olmak üzere bütün devlet kurumlarıyla ve milletçe anıyoruz, anacağız. Mutlu bir örtüşme olarak 2021 yılı aynı zamanda Bilge Tonyukuk Anıtı’nın dikilişinin de 1300’üncü yılıdır. Orhun Anıtları’nın özeti gibi olan ve Bilge Kağan’ın bizzat yazdığı ‘Türk Oğuz Beyleri, millet, işitin, üstte mavi gök çökmese, altta kara yer delinmese senin ilini, töreni kim bozabilir’ cümlesindeki sesleniş, İstiklal Marşı’mızda ‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’ biçiminde ifadesini bulmuştur.”
“Malazgirt’in 1000’inci yılı şanla kutlanacak”
Şentop, 2021’in Türkiye’nin önerisiyle UNESCO tarafından Selçuklu dönemi Türk aydınlarından üç büyük şahsiyet için anma yılı ilan edildiğini anımsatarak, bu yılın büyük Türk şairi Yunus Emre’nin vefatının 700’üncü, Ahmet Yesevi müritlerinden hünkar Hacı Bektaş Veli’nin vefatının 750’nci ve Türk esnaf teşkilatlanmasının kurucu öncüsü Ahi Evran’ın da doğumunun 850’nci yıl dönümü olduğunu aktardı.
Bu yıl vesilesiyle Ahi Evran, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve Mehmet Akif’le ilgili yapılacak kıymetli çalışmaların, Cumhuriyetin ilanının 100’üncü yılına yaklaşırken, onu nice yüzyıllara taşıma azim ve kararlılığının da bir yansıması olacağına işaret eden Şentop, şunları kaydetti:
“2021 yılı için bir diğer anma ve kutlama konusu da Sultan Alparslan komutasındaki Türk ordusunun 1071’de kazandığı Büyük Malazgirt Zaferi’nin 950’nci yıldönümü oluşudur. Bu büyük zaferle Anadolu ve Rumeli ebedi yurdumuz olmuş ve onun her karışını güzelim evlerle, konaklarla, çarşılarla, köprüler, kervansaraylar, darüşşifalar, medreseler, ulu camiler ve bin bir çeşit vakıf eserleriyle donatmışızdır. Çünkü Alparslan’ın ordusu, Üstat Necip Fazıl’ın ‘ardından çil çil kubbeler serpen ordu’ dediği ordunun ta kendisidir. Bu sebeple Malazgirt Zaferi’nin 950’nci yılı da eserler verilerek, filmler, belgeseller çekilerek, bilimsel ve sanatsal çalışmalarla kutlanmalıdır. Bizler, ben ve benim kuşağımdan insanlar o tarihte hayatta olmayacağız belki, fakat bundan 50 yıl sonra 2071’de çocuklarımız ve torunlarımız Malazgirt Zaferi’nin 1000’inci yılını da şanla şerefle kutlayacaklardır inşallah. Bu sebeple 2021 yılı, bize bugünleri bahşeden, bu dili, bu vatanı, bu kimliği bize miras bırakan atalarımızın saygın şahsiyetlerini bilimsel, sanatsal ve kültürel etkinliklerle anmak için bir fırsat yılıdır.”
Şentop, milli kültürel mirasın çocuklara ve gençlere aktarımının milli ve vatani bir görev olduğunun altını çizerek, “Tabii bu aktarımın, bakım ve onarımla yer yer yenilemeyle yaşaması için onu canlı tutacak unsurları sağlamayla ve mümkünse üstüne bir şey eklemeyle; mutlaka bir katkı sunmayla, kısacası ‘dirilişci’ bir anlayışla yapılması gerekir.” dedi.
“Fotokopi makinesi mantığı ile olamaz”
“Kültürel mirasın kuşaktan kuşağa, yüzyıldan yüzyıla aktarımı, bir fotokopi makinesi mantığı ile olamaz. Üzerine hiçbir şey koymadan aktarırsanız, aktarılan miras gittikçe zayıflar, sönükleşir, anlamını ve işlevini yitirir ve sonunda silinip yok olur.” diyen Şentop, şunları kaydetti:
“Diriliş, ölümsüz ruhun daima yeni zamanlarda, Akif’in veciz ifadesi asrın idrakiyle yenilenmiş biçimlerle filizlenip boy vermesi, Yunus’un ifadesiyle her dem yeniden doğmasıdır. İşte Mehmet Akif Ersoy’un şahsında andığımız ilim ve gönül insanlarımızın, sanatçılarımızın, şairlerimizin, büyük önemi buradan kaynaklanmaktadır. Biliyor ve inanıyoruz ki Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügat’it Türk, Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig eserleri gibi Manas, Köroğlu, Sarı Saltık Gazi destanları gibi Dede Korkut, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli gibi dilimizi, milli ülkümüzü, medeniyet düzeyine yükselmiş kültürümüzü hem yapan hem yaşatan metinlerin altın zincirine Mehmet Akif’in Safahat’ı da eklenmiştir. Her yüzyılda yüce milletimizin evlatlarından daima yeni alimlerin, ilmin ve sanatın her alanında büyük düşünürlerin, şairlerin, sanatçıların çıkacağına ve milletimizin devletiyle ebediyen hür ve bağımsız yaşayacağına inancım tamdır. Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.”
Sergi açılışı yapıldı
Şentop, konuşmasının ardından İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. yılı anısına hazırlanan “İstiklal Sergisi”nin açılışını yaptı.
Törende, Bursa Devlet Tiyatrosu tarafından “Mehmet Akif” isimli oyun sergilendi.