Şentop, bir televizyon programında katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Yurt dışı seyahatlerine yönelik eleştiriler hatırlatılan Şentop, ziyaretlerinin, hükümet ve yürütmenin diplomatik çalışmalarına destek mahiyetinde olduğunu belirtti. Parlamenter diplomasinin önemini dile getiren Şentop, “Yaptığımız resmi ziyaretler, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen yapılıyor. Bunu yurt dışına çıkmayan, çıktığı zaman da turistik seyahat yapanların anlayabilmesi çok mümkün değil. Benim seyahatlerim kişisel değil resmi. Kişisel yaptığım seyahatler oldu, tamamı biletini alarak yaptığımız seyahatler.” diye konuştu.
Seçimin hangi tarihte yapılacağına ilişkin tartışmalara değinen Şentop, hac mevsimi ve okulların tatili gibi durumların söz konusu olduğunu dile getirerek seçim tarihi konusunda “makul bir ayarlama” yapılabileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı ya da TBMM tarafından seçimlerin yenilenmesi kararının alınabildiğini aktaran Şentop, “Bu karar, TBMM tarafından alındığı takdirde, Meclis seçimin tarihini de belirleyebilir ama cumhurbaşkanı tarafından alındığında seçim, cumhurbaşkanının bu kararı aldığı, ilan ettiği günden 60 gün geçtikten sonraki ilk pazar günü oluyor. Meclis kendisi belirleyebiliyor. Belirlenmemişse onun için de aynı süre geçerli olacak.” dedi.
Cumhurbaşkanı tarafından seçimlerin yenilenmesi kararının verilmesi halinde oy verme gününün 60 gün sonra mı yoksa 90 gün sonra mı olacağı tartışmasını değerlendiren Şentop, şunları kaydetti:
“Süre, Milletvekili Seçimi Kanunu’na göre 90 gün, Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu’na göre ise 60 gün. Burada bir kural çatışması var. Hukukta kurallar çatışması olduğu zaman çözümü için üç temel prensip var. Bunlardan biri sonraki kanun önceki kanunu ilga eder. Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu sonraki kanundur dolayısıyla bu kanuna göre amel edilmesi, hareket edilmesi gerekir. Bu konuda teknik olarak hukukçuların tartışacağı bir husus yok. Hukukçu olmayanlar olabilir, iki farklı şey gibi gözükebilir ama bunun çözümü hukukta var.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığı tartışması
Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı seçildiğini, buna imkan veren Anayasa’nın 101. maddesinin Nisan 2018’de yürürlükten kalktığını anımsattı.
Erdoğan’ın yürürlükten kalkan maddeye göre bir kez seçildiğine dikkati çeken Şentop, şöyle devam etti:
“Nisan 2018’de yeni bir madde yürürlüğe geldi. O madde ‘İki kez seçilebilir’ diyor. O maddeye göre bir kez seçildi. İki defa seçilmeyi yeniden yürürlüğe koymuş. Bu hükmün yenilenmesi bütün vatandaşlara olduğu gibi Sayın Cumhurbaşkanı’na da tekrar aday olma ve seçilme hakkını iki kez tanımıştır. Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesi kararı alınırsa ikinci döneminde alındığı takdirde tekrar aday olabilir, bunda bir tereddüt yok. Arkadaşların yanıldıkları husus sadece iki maddeyi yan yana koyarak bakmaları. Halbuki bunun arkasından işleyen bir sistem var. Nedir o? Anayasa değişikliğini yapan kanun var. Bu kanun aynı hüküm olmakla beraber bu hükmü tekrar yürürlüğe koyuyor ve herkese iki defa seçilme hakkı tanımış oluyor. Hukukta yazan kelimenin kendisi değil o kelimenin hukuk tekniklerine göre yorumlanmış şekli hukuk kuralıdır, norm budur.”
Muhalefetin 6 Nisan sonrasındaki seçime olumsuz baktığı dile getirilerek “Cumhurbaşkanı dışında Meclisin seçimlerin yenilenmesi kararı alabilmesi için Meclis Başkanı olarak bir uzlaşı turunuz olur mu?” sorusu üzerine Şentop, “Taraflar pozisyonlarını açık ve net ifade ettikleri için burada bir uzlaşma arayışına gerek yok. Böyle bir durumda kararın parlamento tarafından alınmasıyla Cumhurbaşkanı tarafından alınması arasında bir fark yok bize göre. Yani sonuç itibarıyla bunda ısrar etmenin bir faydası yok. Parlamento tarafından alınmasının hukuken sonucu etkileyecek bir tarafı yok. Bu bakımdan buna lüzum yok. 6 Nisan öncesi-sonrası seçim kanununda yapılan değişikliklerle ilgili bir konu. Bu, tamamen siyasi bir karardır, diyeceğimiz bir şey olamaz.” ifadelerini kullandı.
TBMM Başkanı Şentop, “Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesi kararı aldığında Meclis nasıl çalışacak? Burada ‘fesih’ kelimesi doğru bir tabir mi?” sorusuna, “Hayır, yanlış. Bizde parlamentonun devamlılığı esastır dolayısıyla parlamento, yeni parlamento seçilip göreve başlayana kadar devam eder. Seçim sonuçlarının kesinleşmesine kadar parlamentonun devamı söz konusudur. Seçime 1-2 ay kala belki parlamento çalışmaları tatil edilebilir, o ayrı bir şey ama diyelim icap etti, mühim bir konu var, toplanması gerekiyor, parlamento toplanır ve karar alabilir. Dolayısıyla parlamentonun faaliyetlerini durdurması söz konusu olamaz.” dedi.
Başörtüsüne anayasal güvence teklifi
Başörtüsüne anayasal güvence teklifine de değinen Şentop, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Uzun süreçler oldu, 28 Şubat’ta yeniden başladı. Bu mağduriyeti yakın ailemde de yaşayan biriyim. İki kız kardeşim, kuzenlerim, bu nedenle son sınıflarda okullarını bırakmak zorunda kaldılar, okullarından atıldılar. Fakat bu sorun 2012’den itibaren toplumsal bir uzlaşmayla çözüldü. Türkiye bu konuda yeni bir anlayış seviyesine geldi. Siyaset de bu konuda bir mutabakat sağlamış oldu ve o tarihten beri okullarda da kamuda da başörtüsüyle ilgili bir sorun da yok. Tek tük yaşanan münferit olaylar var. Konu, Sayın Kılıçdaroğlu’nun vermiş olduğu bir kanun teklifiyle yeniden gündeme geldi. ‘Bu konuda bir hukuki düzenleme yapılmalı.’ dediler ve bunun kanun olması gerektiğine dair öneride bulundular. Bunun üzerine konu yeniden tartışıldı, ‘Bir hukuki düzenleme yapılması gerekir mi?’ diye ama bütün siyasi partilerde, toplum kesimlerinde sorunun kalıcı olarak çözülmesi konusunda bir mutabakat var. ‘Bu, kanun değişikliğiyle mi çözülmeli yoksa anayasa değişikliğiyle mi?’ konusu da aşağı yukarı anlaşılmış, mutabık kalınmış bir konu. Daha önce kanunla yapılmış ama daha sakıncalı olan konu şu, kanunla bir serbestlik, özgürlük verilmez. Verilecekse tanınacaksa bu anayasa ile yapılır. Çünkü kanunla bir özgürlüğü, serbestliği tanıdığınızda, bir başka Meclis kompozisyonunda bu serbestlik yine kanunla ortadan kaldırılabilir. Bunun kalıcı çözümünden bahsediyorsak o zaman bunun anayasa değişikliğiyle yapılması gerekir. Açıklamaları dikkate alırsak genel olarak buna sıcak bakıldığını görüyorum. Ben şahsen 400’ün üzerinde oyla Meclisten geçebileceğini düşünüyorum.”
Şentop, oylamanın 360 ile 400 arasında kalması durumunda teklifin referanduma götürülmesi gerektiğini, seçim takvimi de daraldığı için halk oylamasının, milletvekilliği ve cumhurbaşkanı seçimleriyle birlikte yapılmasının makul olduğunu ifade etti.
Başarır ve Türkkan’ın dokunulmazlık dosyaları
Mustafa Şentop, Meclis’teki 1798 dokunulmazlık fezlekesi arasından CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ve İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ile ilgili hazırlanan dokunulmazlık fezlekelerinin komisyon gündemine alınmasıyla ilgili soru üzerine şunları söyledi:
“Bu, komisyon başkanının takdirindedir. Komisyonun üçte birinin toplantı gündemiyle ilgili de öneri verme imkanı vardır. Böyle bir durumda komisyon başkanı muhtemelen bazı belli kriterlerle hareket etmiş olmalıdır. Ben de arkadaşlarımızla görüştüm. Onların ifade ettikleri husus, öngörülen veya iddia edilen suçlar arasından ‘hangi kriterlere göre seçilir’ diye bir değerlendirme yaptıklarını söylediler. Bir şehit ailesine yani bizim kutsallarımıza yönelik bir küfür mevzu bahis olduğu için böyle bir düşünce olduğu söylendi. Daha önce de bir HDP’li milletvekiliyle ilgili polise tokat atmayla ilgili bir şey vardı. O zaman da birçok müessir fiil dosyaları vardı ama bu farklı bir konu diye öne alınmıştı.”
Şentop, AK Parti’nin anayasa değişikliği teklifi için diğer siyasi partilerden randevu istediği gün Başarır ve Türkkan’ın dosyalarının görüşülmesiyle ilgili de “Sırf bu anayasa değişikliği görüşmesini sabote etmek için yapılacak bir şey olduğunu zannetmiyorum. Öyle düşünülmüş bir husus değildir.” ifadesini kullandı.
“50+1 ile seçilecek ama dediği olmayacak”
Meclis Başkanı Şentop, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun “Cumhurbaşkanı imza yetkisini altılı masa liderleriyle paylaşacak.” sözleri hatırlatılarak, “Davutoğlu’nun bu çıkışı nasıl yorumlanmalı? Mevcut anayasal şartlarda böyle bir yönetim mümkün mü?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Yürütmeyle ilgili bütün görevler ve yetkiler cumhurbaşkanında toplanmıştır. Dolayısıyla birilerinin bu konuda ‘biz de yetkiliyiz’ demesi mümkün değil. Anayasada ve anayasaya bağlı olarak mevzuatta bir devlet yapısı oluşturulmuş. Bu yapının dışında ayrı bir yapı oluşturursanız, ikincil, tali, paralel bir yapılanma oluşturmak anlamına gelir. Sorumluluğu Anayasa cumhurbaşkanına vermiş, yani davulu ona vermiş, tokmak bizim elimizde olsun… Niçin sizin elinizde olsun? Anayasaya göre mi? Hayır. Mevzuata göre mi? Hayır. Yani ‘Biz öyle karar verdik aramızda.’ demek. Bunun hukuken bir kıymeti, bir anlamı yok. Bir de uygulanabilirliği meselesi ayrı bir mesele. Cumhurbaşkanı halk tarafından yüzde 50+1 ile seçilecek ama bu cumhurbaşkanının dediği olmayacak, onun dışında bir heyetin dedikleri olacak. Bu şekilde bir devlet yönetimi söz konusu olamaz. Bu, bırakın başkanlık sistemini, parlamenter sistemde bile olmayacak bir husustur. Hem hukuken olmaz hem de pratiği yok.”
Şentop, HDP’nin, partinin kapatma davasının seçim sonrasına ertelenmesi talebine Anayasa Mahkemesinin kendi işleyişi ve süreci sonucunda karar vereceğini, Meclis Başkanı olarak bu konuda bir yorum yapmasının uygun olmayacağını belirtti.
Terör örgütü PKK/YPG destekçilerinin İsveç’in başkenti Stockholm’deki provokasyonlarının ardından İsveç Meclis Başkanı Andreas Norlen’in yarın Türkiye’ye yapacağı ziyareti iptal ettiğini anımsatan Şentop, “İsveçli mevkidaşıma ‘DEAŞ’ın Paris’te eylem yaptığı günlerde DEAŞ’lılar İsveç’te bu şekilde pankartlar açsalar ve eylem yapsalar bunu nasıl karşılarsınız?’ diye sordum. O da ‘Ben anlayışla karşılıyorum, anlıyorum’ dedi. Haklılık konusunda bir itirazı yok. Bunun çok çirkin, iğrenç bir eylem olduğunu ifade etti ama bizim beklentilerimiz, somut beklentiler, bunlar gerçekleşmedikçe Türkiye’nin bu konuda adım atması mümkün değil. İtirazını koruyacaktır.” diye konuştu.