TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TBMM Başkanlık İstanbul Ofisi’nde düzenlenen basın toplantısında, gündemi değerlendirdi.
Dün sona eren İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkeleri Parlamento Birliği (İSİPAB) 16. Konferansı’nı gerçekleştirdiklerini hatırlatan Şentop, 16. toplantının Tunus’ta yapılmasının söz konusu olduğunu ancak salgın sebebiyle gerçekleştirilemediğini hatırlattı.
TBMM Başkanı Şentop, Tunus’taki siyasi gelişmeler neticesinde de toplantının orada yapılamayacağının ortaya çıktığını, teşkilatı canlandırmak, harekete geçirmek için bazı ülkelerin de önerisiyle toplantıya Türkiye’nin talip olduğunu ve gerçekleştirildiğini aktardı.
Konferansla beraber Türkiye’nin İSİPAB Dönem Başkanlığını da aldığını hatırlatan Şentop, ilk gün icra ve genel komite toplantılarının düzenlendiğini, ikinci gün ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle genel kurulun açılışının yapıldığını anlattı.
Birçok ikili görüşmenin yapıldığı konferansa teşkilatın üyesi 32 ülkeden katılım olduğunu dile getiren Şentop, böyle bir teşkilatın aktif olarak çalışmasını gerekli gördüklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Salgın döneminde şüphesiz fiziki toplantılar oldukça zorlaştı ancak sorunlar devam ediyor. Yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Ortak tavırlar belirleme mecburiyeti hasıl oluyor. Bunun için mutlaka bir toplantı gerçekleştirmek gerekiyordu. Burada iki önemli adım atıldı. Birisi atıldı, diğeri atılacak. Birisi şu, siyasi ve dış ilişkiler komitesi var. Bu daimi bir komite. Komitenin altında, Müslüman azınlıkların insan haklarıyla ilgili sorunlarını çalışmak üzere bir alt komite oluşturuldu. Bu komite Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde, dünyanın her yerinde, bunların insan haklarıyla ilgili sorunlarını resen inceleyecek veya kendisine yapılan bu konuyla ilgili başvuruları değerlendirecek, bu konularda raporlar yayınlayacak. Belki muhtemelen düzenli raporlar, en azından yıllık, belki aylık raporlar şeklinde bir izleme heyeti, komitesi oluşturulacak.
Diğeri de başka uluslararası toplantılarda İslam ülkelerinin en azından ortak gündemleri olan konularda birlikte hareket etmelerini sağlayacak sekreterya bünyesinde bir yapı oluşturduk. Birçok toplantıda bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Her ülkenin kendisine göre bir gündemi var ve o gündemlerin hiçbirisi genel, uluslararası toplantılarda başarılı olmuyor, sonuç alıcı şekilde gündeme getirilemiyor. Çünkü destek bulamıyor. Onun yerine ortak gündemimiz olan konularda özellikle yoğunlaşmak suretiyle bunları genel olarak dünya kamuoyunun gündemine taşıyacak şekilde çalışma yürütecek sekreterya içerisinde bir birim oluşturduk, karar aldık, oluşturacağız.”
“21. yüzyıldan itibaren dünyada uluslararası konjonktür değişti”
Mustafa Şentop, 21. yüzyıldan itibaren dünyada uluslararası konjonktürün değiştiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“20 .yüzyılın ikinci yarısından itibaren 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada oluşan iki kutuplu bir paradigma vardı. Her ülke bloklardan birisine mensuptu. Uluslararası ilişkiler alanında her ülkenin ayrıca bir gündem, tavır belirlemesi, politika oluşturması gerekmiyordu. Tabi oldukları blokun genel çerçeveleri içerisinde herkes tarafını belirliyor, tavrını koyuyordu. Kolay bir dünyaydı nispeten. Ancak bu iki kutuplu dünya yıkıldı. Bu paradigma çöktü. Artık dünyada çok kutuplu veya kutupsuz, şüphesiz bazı ülkelerin öne çıktığı, etkili olduğu ama o anlamda kesin, katı hatları, çerçeveleri olan kutuplardan oluşan bir dünya yok. Dolayısıyla her ülkenin her duruma, olaya göre yeniden bir politika geliştirmesi, tutum belirlemesi gerekiyor. Hatta öyle bir noktaya geldik ki artık genel tavır, tutumların ötesinde günlük olarak her olay karşısında yeniden bir tavır, tutum değerlendirmesi gerekiyor. Bu bakımdan bazı ülkelerle bazı konularda birlikte hareket ediyorsunuz ama bir başka konuda daha önce birlikte hareket ettiğiniz ülkelerden ayrışarak ayrı bir tavır, tutum belirleme mecburiyetiniz var. Böyle bir dinamik bir uluslararası ilişkiler döneminden geçiyoruz.”
“Yeni bir dönem, yeniden şekillenme söz konusu”
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, böyle bir dönemde o 20. yüzyılın artık çökmüş, geride kalmış paradigmalarıyla dünyaya bakmanın söz konusu olmadığına işaret ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Daha önce böyle demiştiniz de bugün böyle böyle oluyor, daha önce bununla aranız bozuktu da şimdi niye böyle oluyor gibi değerlendirmeler artık tarihte kalmış, eskimiş, bugün işimize yaramayacak, kendilerinden istifade edilemeyecek yaklaşımlardır. Yeni bir dönem, yeniden şekillenme söz konusu. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni başkanın seçilmesinden itibaren bölgemizde de farklı arayışları var birçok ülkenin. Bu bağlamda İslam İşbirliği Teşkilatı’nın parlamenter asamblesinin aktif hale getirilmesinin büyük faydaları olacağını düşünüyoruz. Bu süreç içerisinde ülkelerin ağırlıklı olarak aralarındaki yakınlıkları, mutabık oldukları, müttefik oldukları konuları, değerleri öne çıkararak aralarındaki ilişkilere bakmaları, aralarındaki görüş farklılıklarını, ihtilaflı noktaları da arka plana atarak meselelere yaklaşmak, ilişkileri görüşmek, değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Bunu yaptığımız takdirde bir müzakere ve diyalog ortamı olur. Görüş farklılıklarını konuşabileceğimiz bir ortam olur ama ihtilaflar, görüş farklılıkları üzerinden birbirimize yaklaşırsak o zaman hiçbir şey konuşamaz hale geliriz. İhtilaflarımızı, görüş farklılıklarımızı da değerlendiremeyiz. Biz bu gözle bakarak hem bu toplantıyı yaptık hem de ikili görüşmeler çerçevesinde birçok ülkeyle yeniden Türkiye ve aralarındaki ilişkileri değerlendirme imkanı bulduk.”