Törene TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ve bazı milletvekilleri katıldı.
Tören, Birinci Meclis’te ilk konuşmayı yapan Sinop Mebusu Şerif Bey’in konuşmasının ses kaydının dinletilmesi, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
TBMM Başkanı Şentop, burada yaptığı konuşmada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk binasının yüceliğinin, fiziksel özelliğinden ziyade tarihin en zor döneminde, milletin istiklal ve istikbal mücadelesine karargah ve merkez olmasından kaynaklandığını vurguladı.
Bu yüce kurum ve onun ilk üyelerinin, Milli Mücadele’nin ve milli iradenin atan kalbi, işleyen beyni, söyleyen dili olduğunu belirten Şentop, şöyle konuştu:
“Haklı bir mücadelenin meşru bir şekilde yönetildiği bu muazzez mekanın manevi ruhuyla, aydınlık geleceğimizin teminatı sevgili çocuklarımızı ve gençlerimizi muhabbetle kucaklıyor, milletimizin ve soydaş akraba toplumların ve kalbi Türkiye ile atan bütün dostlarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı en içten dileklerimle tebrik ediyorum.
Hiç kimseden icazet almadan Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış, yangın yerine döndürülmüş Anadolu topraklarında kendi meclisini kurma iradesini göstermiş, birçok mensubu, Meclis Başkanı bizzat cephede savaştığı için ‘gazi’ sıfatını hak etmiş ilk Meclisin varisleri olarak kurtuluş ve kuruluş mücadelesine omuz veren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu çatı altında görev yapmış milletvekillerimizin aziz hatırasını hayırla yad ediyorum.”
Şentop, 2021’in “İstiklal Marşı Yılı” ilan edilmesi nedeniyle istiklalin ruhunu kelimeleriyle bugüne taşıyan Burdur milletvekili ve milli şair Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve minnetle andı.
Yıkıcı ve ağır buhranların ertesinde, işgal ve istila tehdidi en çetin haliyle yaşanırken, 101 yıl önce toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, dünya nimetlerine sapmadan, yılgınlığa ve yoksulluğa aldırmadan, maddi heybete dayanmadan muvaffak olmanın, Hakk’a ve imana sarılarak kurtulmanın timsali olduğunu vurgulayan Şentop, şöyle devam etti:
“101 yıl önce bu mütevazı Anadolu şehrine, Ankara’ya gelenler, Büyük Millet Meclisi’ne yolu düşenler, şüphesiz ki göz kamaştırıcı bir ihtişama tesadüf edemezlerdi. Fakat 101 yıl önce bu binada bir araya gelen heyet, gözleri kamaştırmanın değil, gönülleri harekete, istiklal iradesini hayata geçirmenin gayretindeydi.
Öyle bir gayret ki Meclis’in Kayseri’ye nakli müzakere edilirken kürsüye çıkıp ‘Biz buraya kaçmaya değil, ölmeye geldik.’ diyen 90 yaşındaki Diyap ağanın sesi, ölüm kusan düşman toplarını bastıracak bir kararlılıkla gürlüyordu. Öyle bir gayret ki ‘Mali durumumuz tam bağımsızlık istemeye müsait değildir.’ diyenlere karşı, ‘Hiçbir devlet, haysiyetimizden daha büyük değildir.’ iradesi bu kürsüden dalga dalga yayılarak çelikleşiyordu. Öyle bir gayret ki Ankara’nın soğuğunda, sırtında paltosu dahi olmadan vazifeye sarılan merhum Akif’in yüreğindeki hürriyet ateşi, ‘Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal” mısrasıyla bir milletin müşterek arzusunu ilan ediyordu.”
“Milli Mücadele’nin niteliğini ve mahiyetini ortaya koyan hakiki bir tanıklık ve belgedir”
Şentop, Gazi Meclis tarafından kabulünün 100. yıl dönümü idrak edilen İstiklal Marşı’na değinerek, “100 yıl önce bu salonda, bu sıralarda oturan milletvekillerinin coşkulu alkış ve tezahüratıyla İstiklal Marşı’mız olarak kabul edilen bu metin, Milli Mücadele’nin niteliğini ve mahiyetini ortaya koyan hakiki bir tanıklık ve belgedir.” dedi.
Tarihin, milletler ve devletler arasındaki mücadelelerle dolu olduğuna işaret eden Şentop, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kudreti karşısında titrenilen nice hükümdar, nice devlet, günü gelmiş daha güçlü bir hükümdar ve devlet karşısında mağlup olmuş, zeval bulmuştur. Dolayısıyla her güç zevale, her güçlü mağlubiyete mahkumdur. Fakat mağlup edilemeyen yegane güç, imandır. Bazıları imanı, soyut ve şahsi bir dar manaya hapseder. Oysa iman, soyut ve şahsi bir özden, somut ve toplumsal bir hale inkılap ettiğinde mağlup edilmesi imkansız bir güce dönüşür.
En sarih ve veciz haliyle İstiklal Marşı’nda ifadesini bulan Milli Mücadele, işte bu türden bir imanın tezahürüdür. Milletimiz için edebi bir metin olmaktan ziyade, ebedi bir mücadele kılavuzu olan İstiklal Marşı’nda zafere olan itimadın imana dayandırılması bundandır. Bu vesileyle ve bir kez daha, İstiklal Marşı’mızın şairi, Birinci Meclisin milletvekillerinden Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum.”
Şentop, 101 yıl önce bu binada toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yokluğa mahkum edilmek istenen, vatanı işgal, ordusu terhis edilmiş bir milletin, var olma mücadelesinin mücessem hali ve karargahı niteliği taşıdığını vurguladı.
İlk gün Meclise gelebilen 115 milletvekilinin içinde toplumun her kesiminden temsilcilerin olduğunu dile getiren Şentop, köylü, gazeteci, din adamı, asker kökenli milletvekillerinin, Büyük Millet Meclisi sıralarında aynı gaye uğruna ahenkle çalıştığına dikkati çekti.
“Büyük Millet Meclisi, milletin Ankara’da ve zafer yolunda atan kalbi olmuştur”
Şentop, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin Milli Mücadele’nin merkezi olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Denilebilir ki Milli Mücadele’nin merkezi ve karargahı olan Büyük Millet Meclisine asıl ruhunu veren, Birinci Meclis üyelerinin milli tahassüs ve dayanışma hususunda sergiledikleri müşterek tavır ve istiklal-i tam iradesinin tahakkukuna duydukları sarsılmaz inançtır. Büyük Millet Meclisi bu haliyle, milletin Ankara’da ve zafer yolunda atan kalbi olmuş, şahsi veya siyasi ihtilaflar çatışma ve çekişme mevzusu yapılmamıştır.
Birinci Mecliste görev yapan milletvekilleri adeta, Gazi Mustafa Kemal’in Amasya Tamimi ilan edilirken ortaya koyduğu ‘Ortada İttihatçılık, İtilafçılık yoktur. Memleket meselesi vardır.’ yaklaşımını rehber edinmişlerdir. Tam bu noktada şu hususu belirtmek isterim ki Milli Mücadele sadece, vatanını savunan bir milletle yabancı işgalciler arasında bir müsademe, çatışma değildir. Milli Mücadele bir tarafıyla karakterlerin, kişiliklerin savaşıdır. Bu mücadelenin, siyasi kinlerinden yahut ihtiraslarından ötürü vazifeden geri duran, düşmana meyleden gafillerle, her ne pahasına olursa olsun bağımsızlık uğruna hamle yapanlar arasında da cereyan ettiğini bilmeye mecburuz.”
“Cumhuriyet’in kurucu ruhuyla da temelden çelişmektedirler”
23 Nisan’da savaş zamanı açılan Birinci Meclisin, yine savaş zamanı, sadece 8 ay sonra haklılığını hukuk ve meşruiyet zemininde sürdürmek için 1921 Anayasası’nı yaptığını hatırlatan Şentop, şunları kaydetti:
“1921 Anayasası’nın ilk maddesi olarak ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’ maddesi kabul edilmiştir. Egemenliğin sahibi olan millet, idarenin de sahibi olmuştur. Bu durum da gösteriyor ki Milli Mücadele döneminden bize kalan miras yalnızca cesaret değil, aynı zamanda zihniyettir. O zihniyet, meseleler ne denli çetin, vatan ve millet ne kadar zorda olursa olsun çözümün ancak milli iradeye dayanarak bulunabileceğidir.
Dolayısıyla, vatanın, milletin ve devletin iyiliğini gözettikleri iddiasıyla milli iradeye müdahale edilebileceğini düşünenler, bu türden müdahaleleri onaylayanlar veya müdahale imasında bulunanlar, sadece demokrasinin işleyen kurallarıyla değil, Cumhuriyet’in kurucu ruhuyla da temelden çelişmektedirler.”
Şentop, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı 23 Nisan’ın ulusal egemenlik bayramı olarak kutlanmasının yanı sıra dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramı olmasının, millet için iftihar vesilesi olduğunu belirterek, şu bilgileri paylaştı:
“Savaş zamanında bayram olup olmaması uzun uzun tartışılmış ve nihayetinde halkın manevi birliğini ve moral değerlerini yükseltmek amacıyla bayram ilan edilmiştir. İlk olarak 1921’de çıkarılan bir kanunla ‘Hakimiyeti Milliye Bayramı’ olarak kutlanmış, 1922’deki kutlamalara çocuklar da dahil edilmiştir. 1923 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin bugünkü adıyla Çocuk Esirgeme Kurumu’nun katkılarıyla savaş yetimleri ve öksüzleri için yardım toplanmaya başlanmıştır. 23 Nisan 1926’da Hakimiyeti Milliye gazetesinde ’23 Nisan Türklerin Çocuk Günüdür’ başlıklı bir yazı kaleme alınınca çocuklar 23 Nisan’la bütünleşmiştir.”
23 Nisan 1927’deki ilk bayramın Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün himayesinde gerçekleştiğini hatırlatan Şentop, 1929’da ise “Çocuk Haftası” olarak kutlamaların genişletildiğini dile getirdi.
“Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kabulü çocuklara verdiğimiz kıymetin tezahürüdür”
Şentop, 1933’te Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile başlayan çocukların makama kabulü geleneğinin, bugün de çocukların kısa süreliğine devlet kurumlarının başındakilerin yerine geçmesi şeklinde sürdüğüne işaret ederek, geçen yıl ve bu yıl Kovid-19 salgını nedeniyle uygulanamayan bu geleneğe gelecek yıllarda devam edileceğini söyledi.
“23 Nisan’ın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kabulü, devlet ve millet olarak çocuklara verdiğimiz kıymetin bir tezahürüdür. Bugünün çocukları, yarınlarımızın geleceği olarak bizi yönetecek ve elden ele bu meşaleyi devredecek en önemli hazinemizdir.” ifadelerini kullanan Şentop, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bugün bizler dualarla, gözyaşları içerisinde açılan Meclisimizin bir asrı tamamlamasına şahitlik ediyoruz. İnşallah Meclisimizin açılışının, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın daha nice yüzyılları, yine bu binada ilk günkü coşkusu, umudu ve sevinciyle kutlanacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle milletimizin ve hassaten geleceğimizin teminatı olan sevgili çocuklarımızın bayramını tekrar kutluyorum. Mübarek ramazan ayının dünyamıza esenlik ve sağlık getirmesini Cenabı Hak’tan niyaz ediyorum. Meclisimizin ilk reisi Gazi Mustafa Kemal’i ve mücadele arkadaşlarını, kurucu ve kurtarıcı Meclisin bütün vekillerini ve çalışanlarını, kahraman gazilerimizi ve vatanımızı canlarıyla yeşerten şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun.
Şentop, konuşmasının ardından Meclis Özel Defteri’ni imzaladı ve 100 yıl önce Meclise asılan, bugün de camekanda sergilenen Türk Bayrağı önünde beraberindekilerle fotoğraf çektirdi.