Turkcell’in katkılarıyla hazırlanan Anadolu Ajansı Teknoloji Masası’nın bu ayki toplantısı, TEKNOFEST Yönetim Kurulu ve Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar’ın katılımıyla TEKNOFEST Adana’da yapıldı.
- TEKNOFEST Adana’da üçüncü gün etkinlikleri
Bayraktar, TEKNOFEST’in bir festivalden çok daha fazlası olduğunu vurgulayarak, TEKNOFEST’in dünyayı dönüştüren, teknolojiyle bir anlamda geleceği iyilik, adalet ve hürriyet değerleriyle inşa edecek bir kuşağın inşası olduğunu söyledi.
TEKNOFEST’i bir hayal olarak ortaya koyduklarında, millet tarafından ilk yılında büyük rağbet göreceğinin, bu kadar sahip çıkılacağının öngörülemeyeceğini anlatan Bayraktar, “Hem gençliğimiz hem de milletimiz, adeta yitik bir sevdasına kavuşur gibi TEKNOFEST’e sahip çıktı. Bilim ve teknolojide yüzyıllar boyu oluşmuş, yitirdiğimiz öz güveni yeniden kazanmak için, havacılıkta akamete uğramış serüvenimizin yeniden doğuşuyla beraber TEKNOFEST hayata geçti. Daha adil, müreffeh ve bağımsız bir Türkiye ile dünyayı inşa edecek nesilleri yetiştirmek için TEKNOFEST sosyal bir misyonla kurgulandı. Alandaki bütün etkinlikler ücretsiz.” ifadesini kullandı.
Bayraktar, Türkiye’nin en ücra köşelerinden buraya gelme imkanı olmayan on binlerce gencin ulaşımını ve festival deneyimini de üstlenecek şekilde programlar düzenlediklerini belirterek, “Özdemir Bayraktar anısına ‘Bir Çocuk Gelsin Bir Uçağa Dokunsun’ TEKNOFEST ziyaret programı düzenleniyor. Festivalin mottosu da bu. Bir çocuk gelsin, bir uçağa dokunsun, belki ülkemizin uzay programını inşa edecek.” diye konuştu.
“Teknoloji en büyük dönüşüm rüzgarı”
Teknolojinin hayattaki en büyük dönüşüm rüzgarı olduğuna işaret eden Bayraktar, teknolojinin bütün dünyayı değiştirip dönüştürdüğünü söyledi. “Nasıl ve neden teknoloji?” sorusuna cevap vermek gerektiğini anlatan Bayraktar, “Dünyada en ileri, en yeni teknolojilerin uygulamalarında insanlığın faydasından ziyade, yapay zekayı düşünecek olursak, bugün yapay zeka teknolojisi bütün insanlığa büyük hizmet sunabilecek, sağlık ve eğitim alanlarında ve bunun yanında insanlık için çok daha geniş zenginlik yaratabilecek bir alan. Teknolojinin kötü bir uygulaması olarak bir soykırımda en fazla sivili, en etkin biçimde öldürmek için kullanılıyor maalesef.” ifadesini kullandı.
Teknolojiyi geliştirirken gençlere “teknolojiyi sadece kendinizi zenginleştirmek, müreffeh kılmak için değil, kendinden öte aileni, ailenden öte yaşadığın çevreyi, çevrenden öte cemiyetini, cemiyetinden öte toplumunu, toplumundan öte milletini, milletinden de öte insanlığın faydasını düşünerek geliştirmeleri gerektiğini” söylediklerini anlatan Bayraktar, gençlere “Ne yapıyorsan dünyanın en iyisini yapmaya çalış, dosdoğru bir ahlakla ve düsturla yap ve insanlığın faydasına yap. Bugünden, bugünün yarışlarına değil, yarının yarışlarının ne olabileceğini öngörerek, bugünden yarının yarışlarına hazırlan, dosdoğru bir düsturla insanlığın faydasına, dünyanın en gelişmiş teknolojisini üret, insanlığa ve milletine büyük fayda sun.” tavsiyesinde bulundu.
Bayraktar, dünyadaki yüksek teknoloji kapitalist ekosistemine bakıldığında birinci cümlenin “Kendi girişimini zenginleştir, ondan sonra da insanlığa fayda sağlasın” olduğunu aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Düşünün ki sosyal medya, aslına bakarsanız muhteşem bir imkan insanlar için. Yüksek teknolojiyle geliştirilmiş, dünyayı siber fiziksel ağlarla sarmış olan internet üzerinden çalışan bir teknoloji. Dünyanın en ücra köşesindeki insanla fikir alışverişinde bulunmanızı, duygusal paylaşımlar yapabilmenizi sağlıyor ama firmaların içerik görüntüleme oranlarını artırma hırsı toplumları kutuplaştırıyor. Bu da bu yeni teknolojinin insanoğlunun bu sosyal evrim sürecine ayak uyduramamasından kaynaklanıyor. O hırslarla kamçılandığında teknoloji, bütün toplumlarda, dünyanın her yerinde kutuplaşma olduğunu görüyorsunuz. Yan yana olan iki insan birbirine düşman oluyor ve bir fikri sabit üzerinde iyice derinleşiyor.”
Sosyal medyanın, hangi içeriklerden hoşlanılıyorsa o yönde içerikleri kullanıcıların önüne çıkardığını belirten Bayraktar, “Biz birbirimizle konuşabilecekken bırakın konuşmayı, fikirlerimiz de iyice sabitleşmiş, körü körüne bunlara inanır hale gelmiş ve düşman olmuşuz. Teknolojinin bu şekilde uygulaması, makinanın ve tekniğin bir şekilde medeniyetimizin iyilik, merhamet, adalet ve hürriyet duygularıyla dizginlenmemesi bir anlamda böyle sonuçlar doğuruyor. Bir anlamda toplumlar da bunun deneyi olmuş oluyor.” dedi.
“TEKNOFEST kuşağı tekelleşmeye itirazı temsil ediyor”
Bayraktar, TEKNOFEST kuşağının bütün bunların hepsine ve tekelleşmeye olan bir itirazı temsil ettiğini vurgulayarak, “TEKNOFEST kuşağına biz hep şunu aşılıyoruz. Dünyada bütün kurgu, ‘nasıl olur da ben girişimimi en hızlı şekilde, en büyük yatırımı alıp en zengin hale getirebilirim.’ Dijital teknoloji imkanları öylesine imkanlar sunuyor ki dünyanın en ücra köşesindeki en imkansız yerlerde bile yazılım yazan bir çocuk, çok düşük bir yatırımla bunu zekasıyla gerçekleştirebiliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Teknoloji imkanlarının, zenginliği ve refahı yayması gereken dönüşümler olduğunu ancak tam tersine bir tekelleşme görüldüğünü anlatan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“5-10 tane dünya devi, tekeli değil de binlerce, on binlerce, yüz binlerce firma, girişim olması gerekirdi. Tam tersi bir görüntü ortaya çıkmış durumda. Bir arama motoru, bir işletim sistemi, neredeyse bir sosyal medya. Bir anlamda, bu Orta Çağ’daki feodalizme de benzetiliyor. Tekno-feodalizme mi gidiyoruz? Tekno-kapitalizmden serbest piyasadan, rekabetten ve yayılı refahtan bir anlamda feodal beylikler mi yeniden doğuyor? Bu girişim ekosistemi, hükümetlerden, devletlerden, toplumlardan çok daha güçlü ve her şeyin üstünde yapılar mı doğurmuş oluyor? Köklerine baktığınızda hepsinin ufacık takımlar olduğunu görüyorsunuz ama oyun bu şekilde oynandığında insanlığın faydasına değil de sadece bir grup elitin faydasına bir sonuç ortaya çıkıyor. Dolayısıyla TEKNOFEST kuşağı aslında bütün bunların hepsine birer itiraz.”
“Dünyanın bu düştüğü çukurdan yeniden inşa edilmesi gerekiyor”
Bayraktar, dünya şu anda barışı, huzuru, insicamı koruyacak bütün müesseseleriyle bir anlamda yıkılmış durumda olduğuna dikkati çekerek, teknolojik aletlerin içinden bombalar çıktığını dile getirdi.
Medeniyetin ana unsuru olacak, bir arada yaşamayı sağlayacak güven duygusunu dahi yıkacak inanılmaz olaylar yaşandığına değinen Bayraktar, “Bir anlamda dijital, canlı yayınlanan bir soykırımda bu gerçekleşiyor. Dünyanın bu düştüğü çukurdan ve yıkıldığı yerden yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bu itirazın toplumla ve o dünyayı inşa edecek gençlerle birlikte doğru değerlerle ki biz bunu şöyle adlandırıyoruz, medeniyetimizin adalet, iyilik, merhamet ve hürriyet değerleriyle harmanlanmış bir teknogirişim ekosisteminin yeniden inşa edilip bütün dünyaya yeni bir yolun olabildiğini göstermesi gerekiyor.” dedi.
“TEKNOFEST yeni bir dünyanın inşasını müjdeliyor”
Bayraktar, TEKNOFEST rüzgarının adeta bir iklim gibi her yıl yaşandığını belirterek, bu yıl 10’uncu TEKNOFEST’in düzenlendiğini ve adeta Alice Harikalar Diyarı gibi ayrı bir dünya olduğunu söyledi.
TEKNOFEST’te, dünyada olan biten her şeyden bağımsız bir şekilde geleceğe dair büyük bir umut ve coşku olduğunu vurgulayan Bayraktar, şu değerlendirmede bulundu:
“TEKNOFEST yeni bir dünyanın inşasını müjdeliyor. TEKNOFEST Türkiye’yi kuşattığı gibi ülkemizin sınırlarını da aştı ve dost ve kardeş coğrafyalarda da TEKNOFEST düzenlemeye başladık. Bundan sonra da inşallah genişleyerek devam edecek. Can Azerbaycan’da ilk defa yurt dışında TEKNOFEST düzenledik. Yakın komşularımızdan daha uzaktaki gönül coğrafyamızdan talepler gelmeye başladı çünkü bu festivalin estirdiği dönüşüm rüzgarının toplumlar ve gelecek adına ne ifade ettiğinin mesajı oralara dahi ulaşmış oldu. TEKNOFEST kuşağı, daha adil, daha müreffeh, iyilikle, merhametle, adaletle harmanlanmış, yeni dünyayı insanlığın faydasına teknolojiyle beraber harmanlayıp inşa edecek yeni bir kuşak projesi.”
TEKNOFEST’in sosyoekonomik statüden bağımsız olarak toplumun her kesimine ulaşabilen bir etkinlik olduğunun altını çizen Bayraktar, “Burada en ücra köylerden getirilmiş çocuklar var. Çünkü biliyorsunuz insan en büyük değer. Bizim inancımızda da insan eşref-i mahlukat. Yani yaratılmışların en şereflisi. Dünyaya baktığınızda ne görüyoruz? Bir tarafta tanrısı para olanlar diğer tarafta da tanrısı olmayanlar. İki yol arasında dünya seçim yapmak zorunda. Hayır bunun arası var. İnsanoğlu çok kıymetli. Yapay zekadan da makinelerden de kıymetli, hatta metayı satın alan paradan da kıymetli. Dolayısıyla insanların değeri, sahip olduğu varlıklarla veya sadece gösterebildikleri yüksek kapasiteli fonksiyonlarla değildir. Kendinden menkul bir değeri var insanoğlunun.” diye konuştu.
İnsanlığın bir değer yıkımı yaşadığına dikkati çeken Bayraktar, “Dünyanın değer eksenli olarak yeniden inşa edilmesi gerekiyor. TEKNOFEST kuşağı ve TEKNOFEST de bir anlamda bu soruyu, bu problemi adres gösteriyor.” dedi.
Bayraktar, teknolojinin hayatın tek alanı olmadığını ancak geleceği inşa eden dünyadaki en büyük dönüşüm alanın da teknoloji olduğunu vurguladı.
Teknolojinin insanlığın faydasına olacak bir şekilde geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zira siz bunu adalet duygusuyla merhamet duygusuyla insanlığın faydasına geliştirmediğinizde şöyle sonuçlarla karşılaşıyoruz: Birkaç sene önce dünyayı pandemi vurdu. Gelişmiş ve zengin ülkelerde yoğun bakımlarda insanlara solunum cihazları bulunamadı. Solunum cihazları teknolojik cihazlar ama nispeten temel seviyede bir teknolojiye sahip. Bunlar bulunamaz oldu. İnsanlar öldüler. Zengin dünyada oldu bunlar. Peki sonra neyi gördük? Devlet başkanları firmalara emir verdiler ‘şu cihazları üretin’ diye ama bir türlü cihazlar üretilemedi. Daha fazla insan öldü. Sonra üretemediklerinde ‘ben öleceksem, herkes ölsün’ anlayışıyla cihazların satışını yasakladılar. Daha da fazla insan öldü. Cihazların satışını yasakladıkları gibi sonrasında ‘cihaz üretemiyoruz’ diye parça satışlarını da yasakladılar. Çok daha fazla insanın öldüğünü gördük.”
Solunum cihazları ile ilgili Türkiye’de yapılan çalışmalara değinen Bayraktar, Baykar’ın ASELSAN ve Arçelik ile 15 günde solunum cihazlarını hazır hale getirdiğini anlattı.
Bayraktar, Türkiye’deki bu üretimi Batı dünyasında göremediklerinin altını çizerek, “Başka bir medeniyet anlayışı, işleri yapacak mühendisleri başka bir yere sürükledi. Instagram’da çok fazla beğenilmenizi sağlayacak, sizi güzel gösterecek filtreler yapmanın mühendislere daha fazla para kazandırması sebebiyle insanlar oralara gittiler. Ama günün birinde insanlar nefessiz kalıp ölecek olduğunda da o işi yapabilecek ne mühendis ne de yetişmiş insan bulabildiler. Çünkü benim narsist duygularımı besleyecek, çok daha fazla insanın beni beğenmesini sağlayacak filtreler ve bunların derin mühendisliği çok daha önemli hale gelmiş durumda.” şeklinde konuştu.
Batı’daki teknoloji dünyasında kendilerinin neden anlamlı işler üretemediğinin sorgulandığını belirten Bayraktar, “İnsan hayatı olmayacaksa paranın da bir kıymeti yok. Dolayısıyla TEKNOFEST kuşağı aslına bakarsanız bir anlamda bütün dünyadaki teknoloji ekosistemine örnek teşkil edecek uygulama ve teklif sunmuş oluyor.” ifadelerini kullandı.
Bayraktar, TEKNOFEST bünyesinde gerçekleştirilen birçok yarışma olduğuna değinerek, bu yarışmaların hepsinin ayrı bir anlamı olduğunu söyledi.
“İnsanlık Yararına Teknoloji” yarışmasına vurgu yapan Bayraktar, biraz daha genç kuşağın bu alanlara merak ve ilgi duymasını sağlamak için kızının da bu yıl bu yarışmaya katıldığını dile getirdi.
Bayraktar, “Onlar çocukların giydiği ayakkabıların içine GPS alıcısı yerleştirerek, çocuk kaybolduğunda anne babasına mesaj gönderen bir uygulama yaptılar. Hatta finalist oldu ama derece yapamadılar, hatta çok üzgündü, ‘Ben Adana’ya gelemeyecek miyim acaba?’ diye epey bir ağladı, ben de ‘Daha siz çok ufaksınız, önünüzde yıllar var.’ dedim. Finalist oldu ama derece yapamadı, 12’nci veya 15’inci oldular galiba. Çok ufak bunlar daha. Adana’ya gelmek için de çok ağladı, ‘Bizim projemiz çok güzel.’ diye ve hakikaten de insanların da ailelerin de çok işine yarayacak bir proje çocuğu kaybolursa. İşte onları da düşünmüşler, ‘Saat koysanız, saati çocuğu kaçıranlar bilirler, saati çıkartırlar ama ayakkabıda kimse ailenin, çocuğun yerini takip edebileceği bir cihaz olduğunu düşünemez.’ diye. Şimdi bu yarışma anlamıyla çok güzel.” diye konuştu.
TEKNOFEST kapsamında ilmi ve bilimsel derinliği çok yüksek olan yarışmaların da olduğunu anlatan Bayraktar, “Biyoteknoloji İnovasyon” gibi yarışmalarda doktora seviyesinde, bilimsel seviyede çalışmalar yürütüldüğünü kaydetti.
Bayraktar, “Bunun yanında ‘Sağlıkta Yapay Zeka’, düşünün ki radyoloji görüntülerini yapay zeka teknoloji kullanarak kanserin veya farklı hastalıkların erken teşhisi için bilgisayarlarla ileri teknoloji yapay zeka algoritmaları geliştiren yarışmalarımız var. Bunlar da beni çok heyecanlandırdığı gibi şimdi gencecik yüreklere dokunan bu gibi yarışmalar da çok heyecanlandırıyor.” dedi.
Bayraktar, genç kuşaktan gelen coşkunun, bir anlamda safiyane iyilik görüntüsünün kendilerini inanılmaz mutlu ettiğini belirterek, “TEKNOFEST’in böyle bir büyülü ortamı da var. Dünya ne kadar karanlık olursa olsun, geleceğe dair hepimize böyle bir yüksek hızlı şarj istasyonu gibi, bir mevsim gibi bütün o bulutlar dağılıyor ve bir anda dünya güzelleşiyor. Dünya çok daha güzel olabilir, bir tahayyülü TEKNOFEST.” ifadelerini kullandı.
“KIZILELMA insansız savaş uçaklarına geçişi simgeleyen devrimin öncüsü”
Selçuk Bayraktar, uçuş gösterilerinin TEKNOFEST’in ilk yıllarda en renkli tarafı olduğunu ancak yarışmalardan çıkan eserlerin o gösterilerin de ötesine çıkmaya başladığını aktardı.
KIZILELMA’nın 20 yıllık hayalleri olduğuna işaret eden Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Havacılıkta bir anlamda yaşanacak olan o insanlı savaş uçaklarından insansız savaş uçaklarına geçişi simgeleyen devrimin öncüsü bir anlamda. Muharebe sahasında havacılıkta bir devrim olacak, insanlı uçaklardan insansızlara geçilecek, KIZILELMA da bir anlamda bunun öncüsü. Şu anda da üretime, seri üretime başlamış durumdayız. Evet, insansız hava uçakları neredeyse 15-20 yıldır dünyada konuşuluyor ama üretime geçebilmiş, seri üretime geçebilmiş olan pek platform yok dünyada. Bu teknoloji baktığınızda aynen hayatımızdaki diğer dijital teknolojiler gibi, akıllı telefonlar gibi sürekli kendini yenileyip gelişen bir teknoloji. Eski konvansiyonel sistemler gibi değil de bunlar artık yeni çağın dijital oyuncakları diyelim. Telefonları nasıl iki yılda bir değiştirmeniz gerekiyor, değil mi? Bir telefon alıp 10-20 yıl kullanmıyorsunuz artık… Sürekli hızla dönüşen bir yapı görüyorsunuz. İnsansız hava araçları teknolojisi de böyle. Gerek üzerindeki akıllı mühimmat sistemleri gerek içindeki yüksek teknoloji ürünü ki bunların hepsini kendimiz yapıyoruz. Uçuş kontrol sistemlerinden data linklerine, yani veri bağlarına, bunun yanında eyleyicilerden, üzerindeki havayı hareketlendiren eyleyicilerden mekaniklerine, aerodinamiklerine ve hatta motorlarına, jet motoru hariç, jet motorları da geliyor adım adım, en gelişmiş radar ve elektronik, elektro-optik sistemlere kadar Türkiye tarafından tasarlanıyor ve dünyanın en büyük ihracatçısı Türkiye. Baykar dünyanın en büyük insansız hava aracı şirketi, en fazla ülkeye ihracat gerçekleştirmiş. Baykar dünyadaki en büyük ihracatçı, en büyük üretici insansız hava araçları alanında. Türkiye, dünya pazar payının yüzde 65’ine sahip. Dünyada ABD’den bir rapor herhalde çıktı değil mi? Ona göre pazar payında SİHA’larda da en büyük pazar payına sahip ülke.”
Gelecek yıl 10’dan fazla üretilecek
Bayraktar, diğer yandan KIZILELMA ve Bayraktar TB3’in son durumlarına ilişkin bilgi vererek, “KIZILELMA’nın biz üretim prototipini uçurduk. Seri üretime başladık. Önümüzdeki sene 10’dan fazla üretmeyi ve üretimi geometrik bir şekilde artırarak hızlandırmayı düşünüyoruz. Dünyadan çok talep var. Henüz herhangi bir imzaladığımız sözleşme yok. Özellikle kimseyle sözleşme imzalamadık çünkü bizim yaklaşımımız bu şekilde.” ifadelerini kullandı..
KIZILELMA’nın tümüyle Baykar’ın öz kaynaklarıyla geliştirildiğini ve böyle bir platformu geliştirmenin 100’lerce milyon dolarlık yatırım gerektirdiğine işaret eden Bayraktar, kimseden bir kuruş kredi veya hibe veya borç almadan ihracattan elde ettikleri gelirle yatırımları yaptıklarını söyledi.
Bayraktar, “KIZILELMA hızlıca üretiliyor olacak. Şu an üretiliyor. Üretim hızını artırmak da kolay değil. O da ayrı bir yatırım gerektiriyor. Sadece nakdi imkan değil bütün o bir anlamda zinciri de oluşturmanız gerekiyor. O da hızlanarak gidecek. Bayraktar TB3’ün bu yıl sonuna kadar karadan denemelerine devam ediyoruz. Gemi denemelerine başlayacağız. Kara versiyonu üretime başladı. Önümüzdeki yıl da deniz versiyonu üretime başlar.” dedi.
Bayraktar, geçen yıl savunma sanayi ihracatının üçte birini Baykar’ın yaptığını hatırlatarak, “Bu, yüksek teknoloji ürünü insansız hava araçlarıyla oldu. Biz o sayede Bayraktar Akıncı’yı da Bayraktar TB3’ü de KIZILELMA’yı da hiçbir kaynağa ihtiyaç duymadan öz kaynaklarımıza geliştirdik.” dedi.
İnsansız hava araçlarının yanı sıra Baykar’ın uzay girişiminin bulunduğunu ifade eden Bayraktar, “Şu anda 80 kadar mühendis çalışıyor. O kaynakla küresel konulama sistemi inşa ediyoruz. Düşünün ki bu yüksek teknoloji ihracatından gelen kaynakla atmosferin de ötesine bir anlamda çıkan bir teknolojiyi ve dünyada sadece bir firma daha benzer bir alanda çalışıyor. O da bizden daha ileride değil. Kimseden bir kuruş almadan kendi küresel konumlama sistemimizi inşa ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bayraktar, Baykar’ın ürettiği SİHA’larda yerlilik oranının yüzde 93’ten yukarıda olduğunu ve bütün katma değerin Türkiye’de üretildiğini belirtti. Bayraktar, “Tümüyle özgün bir şekilde tasarlanan, yüksek teknoloji ürünü, içinde milyonlarca satır yazılım bulunan, donanımlardan oluşan, işte aero-dinamiklerden oluşan, uçan bir robottan bahsediyoruz. İçindeki sensörlere kadar hepsi Türkiye’de yapılıyor. Hatta elektro optiklerde dünyanın en iyisinden 2 kat daha iyisini yapmayı daha elektro optik görmesini sağlayan teknoloji.” dedi.
Bayraktar, Türkiye’nin bütçesindeki savunma harcamalarının son 20 yılda giderek azaldığına dikkati çekerek, “Yıllar içinde, 20 senede dışarıdan alırken hem ihtiyacı tam karşılamayan hem dışarıya bağımlı olan bir teknoloji kullanılıyordu. Bu teknolojiler 5-10 kat daha fazla fiyatla alınıyordu. Milli teknolojinin de gelişmesi bir anlamda engellenmiş oluyordu. O kaynağın azalıp, eğitime ayrılan kaynağın arttığını görüyoruz. Ama düşünün ki sektörün ürettiği ciro, ihracat cirosu onlarca kat artmış. Dolayısıyla enteresan bir şey görüyoruz burada. Buradaki en kıymetli unsur insan yine.” diye konuştu.
TEKNOFEST insan yetiştirmeyi hedefliyor
TEKNOFEST’in aynı zamanda bir eğitim platformu olduğunu ve insanlara en yüksek donanımı en erken yaşta kazandırmayı hedeflediğini kaydeden Bayraktar, “Dolayısıyla bu yaklaşımın işte milli eğitim açısından da üniversite ve ötesi çalışmaları açısından benzer şekilde devam etmesi gerekiyor. İnsana ve eğitimine yatırmak aslına bakarsanız o yetişmiş insanlar bütün bu değeri yürütüyor.” ifadelerini kullandı.
Baykar’ın dünyaya fikir ihraç ettiğini vurgulayan Bayraktar, yurt dışına yapılan satışın kıymetinin “fikir”den kaynaklandığını dile getirdi.
“Yapay zeka etkileyici bir teknoloji”
Bayraktar, yapay zeka ve Türkiye’nin büyük dil modelini geliştirme çalışmaları hakkında bilgi verdi. Kendisinin de robotik uzmanı olduğunu ve robot uçaklar inşa ettiklerini ifade eden Bayraktar, robotik alanının kurucusunun da bu medeniyetten bir isim olan Cezeri olduğunu hatırlattı.
Bayraktar, son dönemde bilgisayar teknolojilerinde bir kırılım yaşandığına dikkati çekerek, “Bilgisayar teknolojisi, ne zaman böyle çok sofistike bir şeyle önünüze gelse illüzyon gibi, büyü gibi neredeyse insanı büyüleyebilecek şeyler yapıyor. Şunu hiç unutmayın, dönen çarklardan oluşan bir saat gibi bir şey bu ama çok fazla çark var içinde. Birebir benim taklidimi yapabilecek belki yazılımlar çıkacak, duygularımı, her şeyimi, ne söyleyebileceğimi dahi tahmin edecek yazılımlar çıkacak.” dedi.
Yapay zeka ve büyük dil modelleri açısından daha büyük entelektüel kapasite gerektiren işlerin çok daha karmaşık işler olduğunu anlatan Bayraktar, bunlarda son dönemde bir devrim yaşandığını söyledi. Bayraktar, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu gerçekten etkileyici bir teknoloji. Bir yandan biraz böyle rastgele keşfedilmiş bir şey ama açıkçası dünyayı da çok değiştirecek, dönüştürecek bir teknoloji. Ben biraz insanlığın kalemi yeniden keşfetmesine benzetiyorum. Niye bu benzetmeyi yapıyorum çünkü kalemin keşfinden önce biz kulaktan kulağa bilgiyi aktarırdık. Şimdi biz sistematik bir şekilde bilgiyi aktarma kabiliyeti kazandık. Biz de robotik uçaklar yapıyoruz, yapay zekayı yoğun bir şekilde kullanıyoruz. Hangi tarafta kullanıyoruz, uçakları çok daha emniyetli bir şekilde uçurmak için kullanıyoruz. Bunun yanında daha akıllı bir rota otonomisi oluşturmak için kullanıyoruz. Ne demek bu, mesela uçağın motoru bozuldu. İşte nasıl dönüp piste insin, bunu bilgisayar kendi kendine yapıyor. Ama silah angajmanı için kullanmıyoruz. Önüne meteorolojik bir engel çıktı, bunları tanısın ve onlara göre eylem alsın diye kullanıyoruz.”
Yeni nesil otonominin bu dil modelleri ile insanın doğal diline daha yaklaşmasıyla oluşacağını kaydeden Bayraktar, yapay zekanın getirdiği dönüşümde Türkiye’nin konumuna dair ise “Türkiye’nin bu dönüşümünde geri kalmaması gerekiyor. Çünkü bu dönüşüm aracına sahip olanlar, ayrı bir dünya inşa edecekler.” değerlendirmesinde bulundu.
Bayraktar, “Türkiye yapay zeka rüzgarını yakaladı mı” sorusuna, “TEKNOFEST kuşağı en büyük umudumuz. Türkiye iyi bir yerde ama ara açılabilir burada. Büyük bir güç oluşturuyor, doğru. Ben tartışmaları hep ‘Bu teknolojiyle nasıl sonsuz bir güce ya da sonsuza yakın bir güce kavuşuruz da dünyayı domine ederiz’ üzerinden döndüğünü görüyorum.” yanıtını verdi.
“Asıl motivasyonumuz ülkemizin tam bağımsız, güçlü ve müreffeh yarınları”
Baykar’ın farklı alanlardaki yatırımlarına dair bilgi veren Bayraktar, “Biz ülkemizi bağımsız, güçlü ve müreffeh kılacak stratejik alanlara yatırım yapıyoruz, daha çok kimsenin giremeyeceği, yapamayacağı, inşa edemeyeceği alanlara. Eğer şayet bir alan ülkemizin ihtiyacını karşılayacak şekilde zaten mevcutsa biz ona hiç girmiyoruz. Uzayda da seçim yaparken öyle yaptık. Ülkemizin uzayla alakalı çalışmaları var. Haberleşme uyduları var, çok daha karmaşık bizim yaptığımız uydulardan.” ifadelerini kullandı.
Bayraktar, küresel konumlama sistemi (GPS) inşası yoluna gidilmesinde de bu yöntemin izlendiğini belirterek, kimsenin bu alanda çalışma yürütmediğini söyledi. Sivil alanda da kullanılacağını ve dünyada da büyük ihtiyaç olacağını tespit ettiklerini bildiren Bayraktar, benzer şekilde hassas konumlama sistemlerinin Türkiye’yi bağımsızlaştıracak bir uygulama olduğundan seçildiğini vurguladı.
Bayraktar, yörünge transfer aracının da yeni bir kavram olduğuna, dünyada neredeyse hiç üreticisi olmadığına dikkati çekerek, bu araçların bir anlamda uzaydaki minibüs olduğunu ve bir yörüngeden diğerine gidilmesini sağladığını vurguladı.
Bayraktar sözlerine şöyle devam etti:
“Benzer şekilde uzaya çıkış için Türkiye’de fırlatma aracı olsaydı onu kullanırdık elbette ama şu an yok. Bizim inşa edebilecek kaynağımız, kapasitemiz var. Baykar, 5 bin kişilik bir aile. Kaynağımız var, bunu yapabiliriz. Bu yatırımların hiçbiri neredeyse geri dönüşü olmayan yatırımlar. Belki 15- 20 senede kendisini ancak fizibil hale getirebilecek yatırımlar. Fakat olmadığında da çok büyük sıkıntıya gireceğiniz yatırımlar.”
İnternetin ve uzayın Türkiye için neredeyse su ve elektrik altyapısı kadar önemli olduğunu söyleyen Bayraktar, “Karalarımızı koruyabilmek için denizlerde varlığımız olması gerekiyor. İkisini koruyabilmek için göklerde varlığımız olması gerekiyor. İşte görüyorsunuz burada, göklerdeki eserlerimizi. Üçünü birden koruyabilmek için de uzayda varlık göstermek durumundasınız. Dolayısıyla asıl motivasyonumuz bir anlamda ülkemizin tam bağımsız, güçlü ve müreffeh yarınları ve tüm dost ve kardeş coğrafyalarımızın.” ifadelerini kullandı.
Bayraktar’dan gençlere TEKNOFEST mesajı
Bayraktar, TEKNOFEST’i ekranları başında izleyen gençlere yönelik ise şu mesajı paylaştı:
“Dünya her ne kadar buhranlarla, büyük bir karanlığa doğru savruluyor olsa da bir anlamda bütün dünyanın, medeniyetimizin ve milletimizin umudu, buradaki yüksek teknoloji eserleri ile dünyanın geleceğine yön verecek genç kardeşlerim. Onlar bunları yaparken, medeniyetimizin adalet, iyilik, merhamet ve hürriyet değerleriyle kuşanmış bir şekilde bu dünyayı inşa edecekler. Bu yıl 1,6 milyon gencimiz yarışmalarımıza başvurdu. Yine yüz binlerce hatta milyonun üzerinde ziyaretçi ile teknolojinin şampiyonlarının inşa edeceği dünyayı kutlamak için biz bir araya geldik. Ben ülkemin tüm gençlerine ve TEKNOFEST’in uzandığı tüm coğrafyalara TEKNOFEST davetimizi yineliyorum. Daha adil, daha müreffeh, daha güzel ve iyilik dolu bir dünya için genç kardeşlerimi davet ediyorum. Gelin insanlığın bu büyük yıkımdan sonra ihtiyaç duyduğu dünyayı beraber inşa edelim. İnsanlığın, medeniyetimizin faydasına adaletle, iyilikle, merhametle kuşatılmış bir teknolojiyle inşa edelim. Sizleri, tüm gençlerimizi, TEKNOFEST’in kalbinin attığı yer olan TEKNOFEST Akdeniz’e, Adana’ya, Şakirpaşa’ya bekliyorum.”