Akıncı, yaptığı yazılı açıklamada, böbrek taşının erkeklerde kadınlara göre üçte bir oranında daha yüksek görüldüğünü kaydetti.
Böbrek taşına ilişkin değerlendirmede, tedaviden önce taşın şekline, büyüklüğüne ve oluşumuna göre planlama yapılması gerektiğini dile getiren Akıncı, 4 milimetrenin altındaki taşların genellikle takiple düşmesinin beklendiğini, 4-7 milimetre arası taşların yarısı ile 8 milimetreden büyük taşların ise nadiren kendiliğinden düştüğünü aktardı.
Akıncı, 5 milimetreden büyük taşlarda müdahale edilmesi ve doktora başvurulması gerekebileceğini vurgulayarak, taşın yeri ve büyüklüğüne, hastanın sağlık durumuna ve yaşına göre gerekli müdahaleye karar verildiğini ifade etti.
Kişide bir kez taş oluşması durumunda hayat boyunca mutlaka bir kez daha taş oluşabileceğini belirten Akıncı, “Eğer taş her yıl ve 5-10 yılda bir oluşuyorsa mutlaka metabolik araştırma yapılıp nedeninin bulunması ve tedavinin buna göre planlanması gerekir.” ifadelerini kullandı.
“Taşın yol açabileceği en önemli sorun, böbrek yetmezliğine sebep olabilmesidir”
Böbrek taşına ilişkin tanı sürecinde iyi değerlendirme yapılarak, farklı problemlerin bertaraf edilmesinin önemli olduğuna dikkati çeken Akıncı, şunları kaydetti:
“Böbrek taşı en iyi ihtimalle, kendini ağrıyla bazen de enfeksiyon ve idrarda kanamayla belli eder. Şüpheli karın ağrısıyla kendini belli ettiği durumlar da olabilir. Ayrıca böbrek taşı olan bir hastada aynı zamanda apandisit olup olmadığının mutlaka iyi ayırt edilmesi gerekir. Eğer bu ayrım yapılamazsa ve hasta apandisitse sonucu ölüm olabilir. Böbrek taşı ise ölüme sebep olmaz, korkmamak gerekir. Taşın yol açabileceği en önemli sorun, böbrek yetmezliğine sebep olabilmesidir. Böbrek yetmezliği akut veya kronik olabilir. Kronikse bu durumda diyaliz gereklidir ve geri dönüşü yoktur. Akut ise girişimsel tedaviyle çözümü mümkündür. Ağrıyla gelen bir hasta, hekim tarafından iyice değerlendirilip apandisit, safra kesesi taşı, pankreatit ve divertikülit olup olmadığı değerlendirdikten sonra en naif şekilde böbrek taşı tanısı konulabilir.”
Akıncı, lifli gıdayla beslenmek, tuz tüketmemek, bol su içmek, her gün bir limon tüketmek, var olan metabolik hastalıkların tedavisini sağlamak ve çok hareketli olmanın taş oluşumunu önlemek için alınabilecek önlemler olduğunu kaydetti.