Beşşar Esed’in babası Hafız Esed rejimi güçlerince 1987’de alıkonulan Tel Abyadlı İsmail Mustafa, cezaevlerin “en kötüsü” olarak bilinen Tedmur’da 13 yıl hapis yattı.
Rakka’nın Hamam Türkmen beldesinde 1958’de doğan Mustafa, 29 yaşında girdiği Tedmur (Palmira) Cezaevi’nde, her gün ya işkence yaşadı ya da yapılan işkencelere tanıklık etti.
Rakka Türkmeni Mustafa, 26 Haziran “İşkence Mağdurlarıyla Uluslararası Dayanışma Günü” dolayısıyla Esed rejimi zindanlarında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Mustafa, 42 yaşında serbest bırakıldığı hapishane sürecinin 18 gününü Deyrizor’da, yaklaşık 10 ayını başkent Şam’ın 248 numaralı soruşturma biriminde ve geride kalan süreyi Humus ilindeki Tedmur Cezaevi’nde geçirdiğini belirtti.
“Koğuşun kapıları açılınca cehennemin kapıları açılırdı”
Tedmur Cezaevi’ne, yaklaşık 234 kişi ile getirildiğini söyleyen Mustafa, sözlerine şöyle devam etti:
“İlk gün birinci avluda işkenceler başladı. 10 işkence tekeri vardı. Her tekerde 3 rejim askeri nöbetleşiyordu. Askerler yorgun düşene ve alıkonulanlar bayılana kadar kırbaçla işkence yapılıyordu. Dördüncü avlunun 21 numaralı koğuşunda kaldım. Koğuşun kapıları açılınca cehennemin kapıları açılırdı. Kaç kişi nereden darbediliyoruz, bilemezdik”
Gardiyanların, uyurken mahkumların üzerine çatıdaki pencereden tuvaletini yaptığını söyleyen Mustafa, “Yemek çok az, sağlık bakımı hiç yok, su tuzlu, hastalar ölüme terk edilirdi. Koğuştan teneffüs alanına, oradan tekrar koğuşa dönene kadar tekmelenir, yumruklanır, sert bir cisimle darbedilirdik.” diye konuştu.
Devletler arası anlaşmazlıklar, mahkumlara işkence olarak yansırdı
Mustafa, Hafız Esed ile Lübnan gibi komşu ülkeler arasında yaşanan anlaşmazlıkların bedelini, mahkumların işkence görerek ödediğini belirterek, Lübnan’da Hafız Esed rejimi ordusu ile askeri hükümet lideri Mişel Avn arasında çatışmaların yaşandığı 1989’u, hapishane sürecinde şiddetli işkencelerin “zirve yılı” olarak nitelendirdi.
Bir diğer şiddetli işkence yılının da Hafız Esed’in oğlu Basel’in öldüğü yıl olduğunu ifade eden Mustafa, “1994’de Tedmur’da yatanlar bu tarihi çok iyi bilir. Biz öldürmüşüz gibi sorumlu tutulduk.” dedi.
“Bu gönüllüğün ucunda ölüm de olabilir”
Mustafa, cezaevindeki bütün koğuşları bit sardığını ve herkesin uyuz olduğunu anlatarak, “Koğuşları ve bizleri dezenfekte etmek için çıplak olarak avlulara çıkardılar. Gardiyanlardan biri ‘Bunlara tecavüz edin’ diye emir verdi. İçim sıkılmıştı. ‘Keşke ölseydim de bu anı yaşamasaydım’ dedim. Meğer ‘tecavüz edin’ deyince işkence yapın demek istiyormuş.” diye konuştu.
Bir seferinde gardiyanın, gece işkencesi için kendisini işaretlediğini ifade eden Mustafa, “Çıplak göğsüme ve sırtıma vuruyordu. Ölü fare yedirdi bana. Korkudan ağzımda ne olduğunu bilemedim. Yedim yuttum. Bu da unutmadığım anlardan biri.” ifadelerini kullandı.
Gece işkencesi için mahkumların birinin, diğerinin yerine gönüllü olmasının da hafızasına kazılan anlardan biri olduğunu vurgulayan Mustafa, “Gardiyan bir yaşlıyı işaretlediğinde onun işkence görmemesi için koğuştaki gençlerden biri gönüllü olurdu ama bu gönüllülüğün ucunda ölüm de olabilirdi.” dedi.
Mustafa, cezaevinde kaldığı süreçte tanıştığı akademisyen, ilim, bilim ve din adamı arkadaşlarını her gün rüyasında gördüğünü söyledi.
“Hafız Esed’in ölümünü, Beşşar Esed’in çıkardığı af kararıyla öğrendik”
Haziran 2000’de aniden işkencelerin durduğunu belirten Mustafa, “Ne olduğunu çözemedik ama ülkede büyük bir şey olduğunu biliyorduk. Ekim ayında isimler okundu. ‘Beşşar Hafız Esed’ sizi affetti anonsunu yaptıklarında baba Esed’in öldüğünü öğrendik.” dedi.
Hamam Türkmen beldesindeki evine ulaştığında iki kardeşinin ve annesinin vefat ettiğini öğrendiğini dile getiren Mustafa, “Annemin ve kardeşlerimin ölüm haberi inanın çok normal geldi çünkü ben cezaevinden sağ çıkacağımdan umudumu kesmiştim. Biz içeride ne zaman, nasıl öleceğiz onu düşünürdük. İşkenceden kurtulmanın tek yolu ölümdür.” ifadelerini kullandı.
“13 yıl her gün ölüm, endişe ve korku”
Suriye’de baba Esed ile başlayan “cezaevinde işkence ve ölüm” geleneğinin oğul Beşşar Esed tarafından da sürdürüldüğü belirten Mustafa, şunları kaydetti:
“Esed rejimi sanki sadece Suriye halkını öldürmek ve yok etmek için formatlanmış. Bunlar kesin insan değil. İnsan insana bunu asla yapmaz. 13 yıl her gün ölüm, endişe ve korku. Sabah akşam işkence. İçeride sadece ‘Ne zaman ölürüm de kurtulurum?’, bunu düşünürdüm. İnsanoğlu az yemek, hastalık, bakımsızlık, parasızlık her şeye alışır ama ölümün korkusuna asla. Her gün bu duygu yenilenir. İşkence aletleri ya demir borusu ve plastik kırbaç.”
Serbest bırakıldıktan sonra 2007’ye kadar medeni haklarından tecrit edildiğini söyleyen Mustafa, “Ne evlenebildim ne kimlik çıkartabildim ne de ehliyet alabildim. Alışveriş bile yapamadım. Hiçbir şey yapamadım.” dedi.
Mustafa, 26 Haziran “İşkence Mağdurlarıyla Uluslararası Dayanışma Günü” vesilesiyle uluslararası insan hakları örgütlerine çağrıda bulunarak, cezaevlerinde işkence görerek ölenlerin ve sağ kalanların intikamını almak için Hafız Esed’in oğlu Beşşar Esed rejiminin Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmasını istedi.