TESPAM Başkanı Akyener, Japonya’nın yeni nükleer politikasını “makul bir adım” olarak nitelendirdi

Japon hükümeti, ülke gündeminde uzun süredir tartışılan nükleer reaktörlerin mevcut 60 yıllık limitlerinin ötesinde işletilmesi kararını 10 Şubat’ta aldı.

Buna göre, ülkenin enerji ihtiyacının karşılanması ve karbon salımının azaltılması çerçevesinde tesislerin ömürlerinin 60 yıl ve ötesine uzatılması, yeni reaktörlerin inşa edilmesi hedefleniyor.

Bu kapsamda, yenilenebilir enerji ve nükleer enerji kapasitesinin artırılmasına yönelik gelecek 10 yılda yaklaşık 152 milyar dolarlık “yeşil dönüşüm” projeleri hayata geçirilecek, 2030’lu yıllarda yeni nesil reaktörler devreye alınacak.

Japonya’da 2011’de yaşanan Fukuşima nükleer felaketinden sonra hükümetin aldığı bu karar, nükleer enerji konusunda ülke için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

“Nükleer enerji Japonya için tek yol”

Japonya’nın nükleer enerji politikasıyla ilgili kararını AA muhabirine değerlendiren TESPAM Başkanı Akyener, “Japonya’nın nükleer dönüş kararıyla ilgili attığı adımı bekliyorduk. Bu zaten makul, atılması gereken bir adımdı.” dedi.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından özellikle doğal gaz fiyatlarındaki yüksek artış nedeniyle Avrupa Birliği’nin de kaynak çeşitlendirmesine giderek nükleer enerjiyi temiz enerji sınıfına dahil ettiğini anımsatan Akyener, yenilenebilir enerji kaynaklarının çevresel ve mevsimsel etkilerden dolayı baz yük konusunda elektrik üretim sürekliliğini sağlayamadığını dile getirdi.

Akyener, doğal gaz ve kömür fiyatlarındaki artışa dikkati çekerek, “Bu perspektiften baktığımızda, nükleer enerji gerçekten Japonya için bir kurtuluş, tek yol oluyor. ‘Ben temiz enerjiye geçeceğim, karbon emisyonlarımı azaltacağım, doğal gaz ve kömür gibi kaynakların fiyat dalgalanmalarından etkilenmeyeceğim’ diye adım atmak isteyen her ülkenin kesinlikle nükleer enerjiye yatırım yapması gerekir. Japonya da zaten bu bağlamda sonunda makul bir karar aldı.” diye konuştu.

Japonya’nın nükleer enerji politikasındaki değişimde ülkenin Rusya ve Çin ile yaşadığı gerilimler nedeniyle enerjide dışa bağımlılığı azaltma hedefinin etkili olmuş olabileceğine işaret eden Akyener, “Bunu daha fazla yerli kaynak tüketimiyle alakalı bir aksiyon olarak düşünebiliriz.” dedi.

Yaza kadar 7 reaktör daha devreye alınacak

Japonya’da 48,8 gigavat kurulu güç kapasitesinde 17 nükleer santralde 54 reaktör bulunuyor. Ülkede Mart 2011’de yaşanan 9 büyüklüğündeki deprem ve sonrasındaki tsunaminin Fukuşima Nükleer Santrali’nde radyoaktif sızıntıya yol açması nedeniyle elektrik üretiminde radikal değişikliklere gidildi.

Fukuşima felaketi sonrasında reaktörlerin çoğu tedricen kapatılarak nükleerden elektrik üretimi 2015 itibarıyla yüzde 1’e kadar düşürüldü. Sonraki yıllarda reaktörlerin kademeli şekilde yeniden devreye alınmasıyla nükleerin elektrik üretimindeki payı 2020’de yüzde 4’e, 2021’de yüzde 6 seviyesine çıktı.

Ülkede hali hazırda 10 nükleer reaktörde aktif elektrik üretimi yapılırken, yaz aylarına kadar kapalı reaktörlerin 7’sinin daha devreye alınması planlanıyor.

Elektrik üretiminde fosil kaynakların payı yüzde 70 seviyesinde

Elektrikte kurulu gücü 350 gigavatı aşan Japonya’nın 2021 yılı elektrik üretiminde fosil yakıtların payı yüzde 71,7, yenilenebilir enerjinin payı yüzde 22,4, nükleer enerjinin payı ise yüzde 5,9 olarak kayıtlara geçti.

Söz konusu üretimin yüzde 31,7’si sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG), 26,5’i kömür, kalanı ise diğer fosil kaynaklar kullanılarak yapıldı.

Ülkede 2021’de açıklanan 6. Ulusal Stratejik Enerji Planı’na göre, 2030’da nükleerin elektrik üretimindeki payının yüzde 22’ye, yenilenebilir enerjinin payının yüzde 38’e çıkarılması, LNG’nin payının yüzde 20’ye, kömürün payının yüzde 19’a düşürülmesi planlanıyor.

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.