Ergin, 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda Türkiye’ye okçulukta ilk altın madalyayı kazandıran Mete Gazoz ve karışık takımda Tokyo’da dördüncülük başarısı elde ettikleri takım arkadaşı Yasemin Ecem Anagöz’ün başarısını AA muhabirine değerlendirdi.
Tokyo Olimpiyat Oyunları’nın kendileri için Rio 2016 biter bitmez başladığını belirten Ergin, “Rio’dan Türkiye’ye döndüğümüzde çok hızlıca bütün planlarımızı tamamlayıp çalışmalarımızı başlattık. Pandemi sürecinin girmesiyle de çalışmalarımız dört yıldan beş yıla uzadı, bu ilk başta bir türbülansa girmemize neden oldu.” dedi.
Ergin, okçulukta elde edilen başarının arkasında kendisiyle birlikte yardımcı antrenörler, fizyoterapist, psikolog, kuvvet gelişim antrenörleri büyük bir ekip olduğunu ifade ederek, “Federasyonumuzun çok büyük desteği oldu. Başkanımızın önderliğinde yönetim kurulumuz bize her zaman inandı ve her plan değişikliğinde her türlü destek verdiler.” diye konuştu.
Tokyo’ya hazırlanırken 5 yıllık sürecin uzun gibi gelse de çok hızlı geçtiğini kaydeden Ergin, sporcularının da bu hazırlık sürecinde en fazla emeği sarf ettiklerini, en çok fedakarlığı yaptıklarını söyledi.
Okçulukta Türkiye’nin tarihi bir başarı sergilediğini, her türlü zorluğa rağmen Tokyo’yu başarıyla geçtiklerini dile getiren Ergin, şöyle devam etti:
“Olimpiyatlara gitmeden önce elimizdeki veriyi değerlendirdiğimizde Tokyo’da madalya alabileceğimizi düşünüyorduk. Avrupa Şampiyonası’ndan sonra kotaları alınca, ‘3 madalya var, 3 madalya için yarışacağız’ demiştim. Keza böyle oldu. Mix takımda dördüncü olduk madalyayı çok ufak farklarla kaçırdık. Özellikle yarı final mücadelesinde, finale kalmamız mümkündü çok ufak tefek hatalarla kaçırdık ama sonrasında sporcularımız çok çabuk bir şekilde geri dönerek bireyselde harika yarışmalar çıkardı. Yasemin Ecem Anagöz, 3 tur geçmeyi başardı, belki bir-iki tur daha gidebilirdi ama gerçekten çok güçlü bir rakiple, kendini gününde hisseden bir sporcuyla karşılaştı, orada kaybettik. Ama Mete Gazoz, sonunda Türk okçuluğuna altın madalya kazandırdı.”
“Tek yapmamız gereken şey, rakibimizden daha iyi 3 ok atmaktı”
Olimpiyat şampiyonu Mete Gazoz’un final maçında son oklarını atarken altın madalyanın geleceğini hissettiğini de ifade eden Ergin, “Yarışmanın başından sonuna hep ok, ok değerlendiriyorduk, ben de her bir okta tekrardan Mete’nin ne yapması gerektiğini hatırlatmaya çalışıyordum. Her seri arasında karşılıklı değerlendirme yapıyorduk. Tokyo’da final sahası gerçekten ok atması çok zor bir saha, etrafında yer yer açıklıklar var, rüzgarın girdiği alanları tespit edemiyorsunuz. Çok konsantre olmak durumundaydım, rüzgarın doğru referans noktalarını bulup Mete’yi yönlendirebilmek için o konsantrasyon içinde son ok mu ilk ok mu farkında değildik.” şeklinde yanıt verdi.
Madalya öncesindeki son anlarda yaşadıkları heyecana dair de Ergin, “4-4 beraberlikle son seriye girdiğimizde tek yapmamız gereken şey rakibimizden daha iyi 3 ok atmaktı. Mete ile 8 yıldır çalışıyorum, Tokyo’da son oku bıraktığında, o ok kirişten çıkıp havada uçarken olimpiyat şampiyonu olduğumuzu biliyordum. Belki de hayatımda yaşadığım en güzel anlardan biriydi.” dedi.
Olimpiyat altın madalyasının geldiğini gördüğünde yaşadığı duygusal anlarla ilgili de tecrübeli antrenör, şunları söyledi:
“Ben çok küçük yaşlardan beri çocukluğumda da olimpiyat oyunlarını takip ederdim. Ülkemize en çok olimpiyat madalyası kazandıran sporcularımızdan birisi Naim Süleymanoğlu’nun duygusal hikayesiyle çocukken olimpiyatları çok yakından takip etmeye başlamıştık. Onu ilk olimpiyat altın madalyasını aldığında kürsüde ağlarken görmüştüm ve ben de çocuk olmama rağmen ağlamıştım. O günler geldi aklıma, şükürler olsun ben de belki de ekran başında izleyen binlerce kişiye bu anı yaşatan kişilerden biri olduğum için kendimi çok gururlu hissettim.”
“Türk okçuluğunda değil sadece Türk sporunda yeni bir sayfa açıldı”
Okçulukta gelen bu başarıların ardından Türkiye’de bu branşa bakışın değişeceğine işaret eden Okçuluk Milli Takımı Antrenörü Ergin, “Türk okçuluğunda değil sadece Türk sporunda yeni bir sayfa açıldı. Bizler artık mücadele sporlarında, kuvvet sporlarının yanı sıra teknik branşlarda da madalya kazanabilen bir ülke olduğumuzu bütün dünyaya ispatladık. Sadece okçuluk olarak değil diğer teknik branşlarda da özellikle cimnastikte çok başarılı kardeşlerimiz, sporcularımız var.” yorumunda bulundu.
Tokyo’da gösterilen başarının Türkiye’de ailelerin spora yaklaşımını değiştireceğini vurgulayan Ergin, “Anne-babalar özellikle çocuklarının incinmemesi için birtakım sakatlıklardan korunmaları için spordan uzak tutabiliyor. Teknik ve bireysel branşlarda bu durumun olmadığını görmek belki spora farklı yaklaşan birçok aileyi de çocuklarını spora yönlendirme konusunda cesaretlendirecektir.” dedi.
Ergin, Türkiye Okçuluk Federasyonunun teknik elemanları olarak sorumluluklarının arttığını da sözlerine ekleyerek, “Artık daha çok farkında olunan, daha çok insan tarafından takip edilen bir spor olduk, dolayısıyla bu takibi doğru şekilde cevaplandırmak, insanların okçuluğa ilgilerini doğru şekilde yönlendirmek sadece nicelik değil nitelik bakımından da katılımcıların özelliklerini geliştirme sorumluluğu bizlerin omuzunda. İlk etapta Türkiye Okçuluk Federasyonu teknik ekibi olarak, okçuluğa başvuracaklara daha iyi cevap verebilecek bir noktaya gelmeye çalışacağız.” diye konuştu.