Memorial Bahçelievler Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Volkan Tuğcu, “Kanserle Savaş Haftası” kapsamında AA muhabirine, prostat kanserinin dünyada ikinci sık görülen kanser türü olduğunu anımsattı.
Geçmişte, risk grubunda olmayanlarda prostat kanseri taramalarının 45 yaşından sonra yapıldığını aktaran Tuğcu, bugün ise çevresel etkenler ve tüketilen gıdalar nedeniyle 42-43 yaşlarında da görülmeye başlayan bu kanser türü için tarama yaşının 40’a çekilebileceğini ifade etti.
Volkan Tuğcu, prostat kanserinin erken teşhisi için ürolog muayenesinin, kan tahlili ya da Prostat Spesifik Antijeni (PSA) testinin ve multiparametrik MR çekiminin önemini vurgulayarak şunları söyledi:
“Ailesinde ve birinci derece yakınlarında prostat kanseri olanlar için prostat kanserine yakalanma riski daha fazladır. Ailesinde ya da akrabalarında prostat kanseri öyküsü olanların mutlaka 40 yaşından itibaren üroloğa gidip muayene olması gerekiyor. Bu kişilere 40 yaşından sonra direkt multiparametrik MR çekiliyor. Örneğin, babası prostat kanseri olan bir hastanın PSA’sı normal olsa da ona ‘Git.’ diyemeyiz. Kendisinden multiparametrik MR da isteriz. PSA’nın illa yüksek olması da gerekmez, bazen düşük de olsa prostat kanseri olabiliyor.”
PSA seviyesi yüksek hastaya eskiden biyopsi yapıldığını ancak ilerleyen teknoloji sayesinde bu durumun değiştiğini dile getiren Tuğcu, artık PSA yüksekse mutlaka multiparametrik MR istediklerini söyledi.
Kanser hücreleri ultrason dalgalarıyla ameliyatsız yok ediliyor
Prof. Dr. Volkan Tuğcu, prostat kanseri tanısı konan hastalar için biyopsi ve multiparametrik MR sonuçları ile PSA seviyeleri değerlendirildikten sonra tedavi planlaması yapıldığını anlattı.
Tuğcu, düşük, orta veya yüksek riskli seyredebilen prostat kanserinin evrelerine göre planlanan tedavi yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi:
“Düşük riskli prostat kanserinde hemen ameliyat demiyoruz. Yüksek Yoğunluklu Odaklanmış Ultrason Dalgaları (HIFU) adlı yeni bir teknik çıktı. Ameliyat öncesinde ultrason dalgalarıyla ameliyat yapmadan, biyopsi gibi makat bölgesine bir prob koyuyoruz. Pozitif gelen bölgeleri yakıyoruz. Bunun haricinde prostata dokunmuyoruz. Bu son teknoloji sayesinde ameliyatsız kanser hücrelerini yok etmiş oluyoruz. Ancak orta ve yüksek riskli hastaları mutlaka ameliyat etmek gerekiyor.”
Prof. Dr. Tuğcu, tarama metotlarının gelişmesi, aile hekimlerinin belli yaştaki hastalarından PSA istemeye ve değerleri yüksek olanları üroloğa yönlendirmeye başlamaları ve hastaların bilinçlenmesi sonucunda Türkiye’de prostat kanseri teşhisinin artık daha fazla konulmaya başladığını belirtti.
Robotik cerrahi yöntemi hastanede kalma süresini azaltıyor
Prof. Dr. Volkan Tuğcu, dünyada prostat kanseri ameliyatlarının daha çok robotik cerrahi yöntemiyle yapıldığını ancak bu teknikte karından girilip idrar torbası düşürülerek prostata ulaşıldığını anlattı.
“Perineal Radikal Prostatektomi” denilen, makat ile yumurtalık arasındaki bölgeden girerek prostatı alma metodunun normalde açık ameliyatla yapıldığını fakat prostat büyükse pelvis çapı darsa açık operasyonun gerçekleştirilemediğini aktaran Tuğcu, robotik tekniğin her durumda uygulanabildiğini ifade etti.
Tuğcu, robotik cerrahiye uyarlayarak dünya tıp literatürüne “Tuğcu Bakırköy Tekniği” ismiyle kazandırdığı “Robotik Perineal Radikal Prostatektomi” yöntemini hayata geçirme sebeplerini şöyle anlattı:
“Bazen karın bölgesinden ameliyat olan, kolon ameliyatı geçiren, böbrek nakilli ya da ışın tedavisi görmüş hastalarımız olabiliyor. Bu nedenle bu bölge çok yapışık oluyor. Buradan idrar torbasını düşürmek, prostata ulaşmak çok zorlaşıyordu. Bazen yapamıyorduk. Bu metotla bunları çok rahat yapabiliyoruz. Açık perineal ile lenflere ulaşılamıyordu. Prostat kanseri de lenfleri sever. Robotu buna uyarladık ve bu teknikle lenflere de ulaşarak çıkardık.”
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını öncesinde geliştirdikleri tekniği öğrenmek amacıyla İtalya, Rusya, Hindistan, Almanya ve İspanya’dan gelen ekiplere eğitim verdiklerini aktaran Tuğcu, Haziran’da da Londra’nın en büyük üniversitesinden robotik cerrahi ekibinin Türkiye’ye gelmek istediğini dile getirdi.
Tekniğin prostat kanseri tedavisine sunduğu katkılara da değinen Tuğcu, “Prostat ameliyatından sonra iki risk var. Biri idrar kaçırma, ikincisi erektil disfonksiyon. Bunlar zarar görebiliyor. Robotik perineal ile anatomik yapıyı bozmuyoruz. Bu sayede, idrar kaçırma gibi problemlerde erken toparlanma olabiliyor. O yüzden avantajlı. Bu yöntemle ameliyat ettiğimiz kişi hastanede bir gece kalıyor. Karından girilen metotla ameliyat ettiğimiz kişi ise 3 gün hastanede yatıyor. Çünkü batın cerrahisi geçirdiği için bağırsaklarla bir şekilde ilişkili oluyor. Robotik perineal metotta ise bağırsakları hiç görmediğimiz için karın ağrısı olmuyor. Çok çabuk iyileşiyorlar.” şeklinde konuştu.
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Volkan Tuğcu, salgın nedeniyle prostat kanseri taramalarının ve rutin kontrollerin aksatılmaması uyarısında bulundu.