AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, A Haber’de yayınlanan “Canan Barlas ile Gündem” programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İçişleri Bakanlığının genelgesiyle 17 Mayıs Pazartesi saat 05.00’ten 1 Haziran Salı saat 05.00’e kadar uygulanacak kademeli normalleşme sürecini değerlendiren Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Karşı karşıya kaldığımız salgın konusu bilimsel bir konu. Çok iyi gözlemlemek gerekir… Bunların rakamlarını, istatistik bilgilerini, hastanelerdeki uygulamalarını, sonuçlarına baktığımız zaman bu 17 günlük kapanmanın fevkalade olumlu bir sonucunun ortaya çıktığını görüyoruz. İnşallah bundan sonra da bu sonuçları almaya devam ederiz. Hatırlayın, niçin bu karar alınmak zorunda kalındı? Yoğun bakımlarda olağanüstü bir hasta baskısı vardı. 67 bin vaka sayısına kadar çıkıldığını biliyoruz. Bugünlerde 10 binler seviyelerine indi. Hastanelerdeki yoğun bakım yoğunluğu da azalmaya başladı. Bunlar fevkalade güzel sonuçlar. İnşallah daha da iyi olacak. Bundan sonraki kademeli açılma sürecinde de hepimiz bu tedbirlere uyarsak bu rakamlar daha da aşağıya doğru inecek. Bilimsel olarak bakıldığında 17 günlük kapanma olumlu sonuç vermiştir. Bir hafta sonra bu rakamlar daha iyi bir noktaya inecektir diye ümit ediyoruz. Gerekli olan bir kapanmaydı. Sonuçları itibarıyla da hedeflenen sonuçlara ulaşılmış demektir.”
Nihai hedefin salgının bütünüyle ortadan kaldırılması olduğunu dile getiren Kurtulmuş, “Uzmanlar önümüzdeki bir haftanın gidişatla ilgili kritik bir hafta olduğunu söylüyor. Ona göre bütün rakamlara ve uygulamalara bakılacak ve gerekli tedbirler ona göre geliştirilecektir.” dedi.
İsrail’in Kudüs ve Gazze saldırıları
AK Parti Genel Başkanvekili Kurtulmuş, konuşmasının devamında İsrail’in Kudüs ve Gazze’deki saldırılarına değindi.
İsrail’in Filistin topraklarındaki faaliyetlerini vahşet ve soykırım olarak nitelendiren Kurtulmuş, Osmanlı’nın Filistin topraklarından çekildiği andan itibaren siyonistlerin faaliyetlerini yoğunlaştırdığını kaydetti. Kurtulmuş, ABD’nin Irak’ı işgaliyle başlayan süreç ve İslam dünyasının kendi iç sorunlarıyla baş başa kalmasının bölgede İsrail’e alan açtığını dile getirerek, siyonizmin dünyanın hemen her başkentinde güçlü olduğunu anlattı.
İsrail’in İslam dünyasının dağılmışlığıyla daha da cesaretlendiğini belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Son altın vuruşu yapalım düşüncesindeler. Nedir o altın vuruş? Arz-ı mev’udu kurmaktır. Bunu kurmadan önceki son adımları ise Süleyman tapınağının inşa edilmesidir. Bunun için de Mescid- Aksa’ya saldırıyorlar. Yıllar öncesinden hazırladıkları o tünelleri, arkeolojik kazıları yaparak Mescid-i Aksa’yı yıkmak ve onun yerine Süleyman mabedini yapmak istiyorlar. Süleyman mabedinin inşası Yahudi siyonist ideolojisi için evrensel tanrı krallığının kurulmasının başlangıcıdır. Arz-ı mev’udun başlangıcıdır. Bunları yıllardır anlatıyoruz. Bunlar sanki hikaye gibi algılanıyor. İşte bunun uygulanmasını ortaya koydular. Maalesef İslam dünyası dağılmışken son adımları atmaya çalışıyorlar. Allah’a şükür onları engelleyecek olan, İslam dünyasının amiral gemisi Türkiye’dir. Cumhurbaşkanımız olayların başladığı günden itibaren, siyonistlerin yayılmacı politikalarını bilen bir ülke olarak faaliyetlerini sürdürüyor. İlk andan itibaren titizlikle küresel diplomasi uygulamaya çalışıyoruz.”
Kurtulmuş, İsrail’in arz-ı mev’udu asla kuramayacağına vurgu yaparak, İslam dünyasını oluşturan halkların her şeyin farkında olduğunu söyledi. Konunun sadece Müslümanların meselesi olmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, Kudüs’te Hristiyanların da var olduğunu anımsattı.
Türkiye’nin Kudüs’te fiili adımlar atıp atmayacağı konusunda görüşleri sorulan Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Şüphesiz önce diplomasi. Ama gelinen noktada İsrail’in fiilen durdurulmasından başka bu zulümleri önleyecek bir yol kalmamıştır. Bunun için İslam İşbirliği Teşkilatının, Arap Liginin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi vesaire bütün bu uluslararası platformların harekete geçirilmesi hayati önem arz ediyor. Cumhurbaşkanımızın onlarca ülkenin lideriyle görüşmeleri oldu. Burada İsrail’e fiili bir müdahale, orada bir barış gücü oluşturmak, Filistinlilerin hakkını hukukunu korumak… İnsanları kesmeye devam ediyor. Onun elini tutup zulmüne engel olmaktan başka bir çare kalmadığı görülüyor. Türkiye’nin uluslararası anlamda barış gücü oluşturulması için bu çabaların ortaya konulması lazım. Bu anlamda bu saldırganlığın birçok ülkeyi ‘Artık yeter’ noktasına getirdiğini düşünüyorum. Rejimler burada tereddüt etse bile ülkelerin halklarının ciddi şekilde uyanışa geçtiğini görüyorum.”