Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Polonya Başbakanı Donald Tusk ile yaptığı görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.
NATO’nun koruma vaadinin kayıtsız şartsız geçerli olduğunu belirten Scholz, “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.” dedi.
Scholz, Donald Trump’ın sözlerine işaret ederek, “Güncel olaydan dolayı şunu net bir şekilde söylemeye izin verin; NATO’nun karşılıklı yardım garantisinin herhangi bir şekilde göreceleştirilmesi sorumsuzca ve tehlikelidir. Hiç kimse Avrupa’nın güvenliğiyle oynayamaz ve pazarlık yapamaz.” ifadesini kullandı.
Almanya’nın Avrupa’nın güvenliğine özellikle NATO’nun doğu kanadında önemli katkılarda bulunduğunu vurgulayan Scholz, NATO ittifakının savunması ve Avrupa’nın güvenliği için işbirliğini daha da güçlendireceklerini kaydetti.
Scholz, bunun Ukrayna’ya desteği de doğrudan ilgilendirdiğini söyledi.
Başbakan Scholz, NATO’nun uzun yıllar ortak savunmanın temeli olacağını kaydetti.
“Polonya’nın güvenliği bizim güvenliğimizdir”
Bu yıl, Almanya’nın Polonya’ya yönelik korkunç saldırısının ve Varşova’nın yıkılmasının 85. yılı olduğuna dikkati çeken Scholz, “Ağır suçumuzun farkındayız ve ortak barışçıl geleceğimiz için bundan doğan görevin bilincindeyiz. Tarihimize karşı sorumluluğumuzun altına çizgi çekilemez. Bu, bugün için bir hatırlatma ve gelecek için bir misyon olmaya devam ediyor.” diye konuştu.
Scholz, Almanya ve Polonya’nın, Avrupa Birliği’nde (AB) ve NATO’da birlikte durduğunu, Rus emperyalizminin Avrupa’nın güvenliğini tehdit ettiği bir dönemde dayanışma için birlikte çalıştığını vurgulayarak, “Polonya’nın güvenliği, bizim güvenliğimizdir.” dedi.
Tusk: “Avrupa’nın da kendi güvenliğine yatırım yapması gerekiyor”
Polonya Başbakanı Donald Tusk, Trump’ın NATO ile ilgili sözlerine ilişkin şunları kaydetti:
“Trump’ın eski başkan veya yeniden aday olmasından bağımsız olarak şunu söylemek istiyorum; tüm NATO üyesi devletlerin savunma potansiyelinin finansmanını doğrudan ve önemli ölçüde artırması, aslında Avrupa’nın ortak çıkarıdır. Buna şüphem yok. Ukrayna’dan alınan korkunç dersin kimseyi şüpheye düşürmemesi gerektiğini düşünüyorum, bu gerçekten gerekli. Donald Trump bunu söylediği için değil, oldukça objektif şekilde ifade ediyorum.”
Trump’ın sözlerinin herkes için, özellikle de gerçek tehdidin farkında veya tam farkında olmayanlar için “soğuk bir duş etkisi” yapması gerektiğine inandığını aktaran Tusk, “Gerçekten ABD ile tam işbirliği için çabalamamız gerekiyor ama Avrupa’nın da kendi güvenliğine yatırım yapması gerekiyor.” dedi.
Tusk, ancak herkesin Trump’ın sözlerini ciddiye almak zorunda olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Transatlantik işbirliğinin güvenliğimizin temeli olarak kalmasını sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Bu alanda yakın ve işbirliğinin iyi bir alternatifi yok. Avrupalı NATO üyeleri ile ABD arasında, Washington’daki durum ne şekilde gelişirse gelişsin, buna önem vermenin hem bugün hem de gelecek nesiller için görevimiz olduğuna inanıyorum.” diye konuştu.
AB’nin, Rusya kadar askeri güce sahip olmaması için hiçbir neden olmadığını dile getiren Tusk, Avrupa’nın askeri zorluklar da dahil olmak üzere her türlü zorluğun üstesinden gelebilmesini sağlama konusunda gerçekten iddialı olmak için birçok neden olduğunun altını çizdi.
Tusk, tarihin çok acımasız olduğunu kanıtladığına işaret ederek, “Hatta birkaç yıl önce hiç kimse Polonya ve Almanya’nın, Ukrayna’yı Rus saldırganlığından korumak için askeri açıdan bu kadar yakın çalışacaklarını düşünemezdi.” dedi.
Scholz ile hava savunma alanı da dahil olmak üzere ikili düzeyde ve Avrupa’da işbirliğinin yoğunlaştırılması gerektiğini konuştuklarını aktaran Tusk, “Biz de Avrupa olarak bunu Polonya ve Almanya arasındaki işbirliği çerçevesinde mümkün olan en kısa sürede, yani 5 veya 10-15 yılda değil, önümüzdeki 12 ayda yapmak istiyoruz.” diye konuştu.
Tusk, herkesin tarihten çıkarması gereken dersler olduğunu vurgulayarak, bu konuda ne yapılması gerektiğini bildiklerini söyledi.
“Nükleer enerji, Polonya için bir alternatif”
Polonya’nın enerji tedariki meselesine değinen Tusk, nükleer enerjinin Polonya için önemini vurguladı.
Tusk, ülkesinin nükleer santraller konusunda kendi çıkarlarına göre karar vereceğinin altını çizerek, şu ifadeleri kullandı:
“Bildiğiniz gibi çevreyi korumaya kararlıyız ancak Polonya, nesnel nedenlerden dolayı gerçekten çok zor bir durumda. Eğer enerji üretimi ve üretiminde en büyük karbondioksit emisyonlarını bırakma konusunda gerçekten etkili olacaksak, bir alternatif üzerinde çalışmalıyız ve nükleer enerji, Polonya için böyle bir alternatif.”
Ülkesinin, Fransa ve Almanya ile oluşturduğu Weimar Üçgeni’nin rutin toplantılar yapması halinde anlamı olmayacağına işaret eden Tusk, “Bizim açımızdan Weimar Üçgeni, ancak birbirimizi ciddiye alırsak ve üçümüz de çok gerçekçi, somut sorunları çözmeye çalışırsak anlamlı olur.” dedi.
Tusk, Rusya’nın nükleer tehdidinin soyut bir tehdit olmadığını savunarak, “Ukrayna saldırısının ardından Putin, bu argümanı birkaç kez kullandı, gerçekten Batı’ya, hepimize baskı yapmaya çalışıyor, ‘nükleer silah kullanabileceğini’ söyleyerek bizi gerçekten korkutmaya çalışıyor. Bu, kesinlikle soyut değil. Rusya’nın Polonya sınırı yakınındaki nükleer potansiyeline bakmak yeterli.” diye konuştu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sözlerinin çok önemli olduğunu düşündüğünü vurgulayan Tusk, “Macron, Fransa’nın nükleer yeteneklerini tüm Avrupa için kullanılabilir hale getirmeye hazır olduğunu söyledi. Böylece ortak bir güvenlik sistemi onlardan gerçekten ortaya çıkabilir. Bir süredir bu tür sinyallerimiz vardı ve onları gerçekten ciddiye almalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.
Tusk, Almanya ile Polonya arasındaki Nazi dönemine atıfla tazminat talebi konusuna da değinerek, şunları kaydetti:
“Bu gerçekten ciddi şekilde tartışılması gereken bir konu ancak seleflerimin yaptığı gibi değil. Aksi takdirde Şansölye Scholz ile geçmişi, karşılıklı ilişkilerimizi zorlayacak bir kadere dönüştürmeyecek işbirliği fırsatlarını arayacağım. Herkesi tatmin edecek kararlar alacağız ki, geleceğin güvenliğine iyi hizmet edilsin.
Başbakan Scholz’un biraz farklı düşünebileceğini ama Almanya’nın burada yapması gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. Bunu çok agresif şekilde ifade etmek istemiyorum, sadece Polonyalı bir politikacı olduğum için değil, aynı zamanda tarihçi olduğum ve Gdansk’tan geldiğim için. Ancak bunun olumsuz duygulara yol açmamasını, iyinin geleceğini, her iki halkın da geliştirdiği iyi geleceği gerçekten önemsemeyi istiyorum.”