Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) Başkanı Aiman Mazyek, dünyada her gün Müslümanlara karşı nefret ve ön yargıların arttığını gördüklerini belirterek, yetkililerin İslam düşmanlığını engellemek için gerekli adımları atması gerektiğini söyledi.
Yeni Zelanda’da 2019’da 51 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırıları sonrası Birleşmiş Milletlerin 2022 yılında 15 Mart’ı Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü ilan etmesine atıfta bulunan Mazyek, “Bugün bize tüm insanların onurlu olduğunu, barış içinde bir arada yaşamanın temeli olan din ve dünya görüşü çeşitliliğine saygı duyduğumuzu hatırlatıyor.” dedi.
Mazyek, şunları belirtti:
“Christchurch’teki korkunç saldırılar bize Müslümanlara yönelik nefret ve aşağılamanın sözde kalmayıp eyleme dönüşebileceğini acı bir şekilde hatırlatıyor. Bu durum, bazen ikiyüzlü bir şekilde İslam eleştirisi olarak karşımıza çıksa da toplumumuzdaki Müslüman düşmanlığına karşı çok daha kararlı bir şekilde durmamız gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü sözler eyleme dönüşebilir.” ifadelerini kullandı.
Mazyek, ayrıca Müslüman karşıtlığına karşı bir komiser atanması talebinin “tam zamanı” olduğunun altını çizerek, federal hükümete bu “gerekli adımı” atma çağrısında bulundu.
“Almanya’nın bir İslam düşmanlığıyla mücadele görevlisine ihtiyacı var”
Genel merkezi Köln’de bulunan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete de Almanya’nın “İslam düşmanlığıyla mücadele görevlisine” ihtiyacı olduğunu belirtti.
Mete, “Dış görünüşü itibarıyla Müslüman olduğu anlaşılan insanlar her gün gerek sözlü gerek beden dili yoluyla gerekse de fiziki olarak saldırılara maruz kalmaktadırlar. Müslümanlara ait kurumlara yapılan saldırılar da artık oldukça yaygınlaşmış vaziyettedir. Böyle bir durumda Almanya’da neden bir İslam düşmanlığıyla mücadele görevlisi tayin edilmediğini anlamak mümkün değildir.” diye konuştu.
Christchurch kentinde yaşanan melun saldırıların nefret ve kışkırtma dili ile mücadele edilmediği takdirde ne derece vahim hadiselerin meydana gelebileceğini gösterdiğini belirten Mete, “Her ne kadar kamuoyunda yeteri derecede anlaşılmamış olsa da Hanau’da yapılan saldırı da öncelikli olarak İslam düşmanlığı motivasyonlu bir saldırıdır ve Almanya’daki Müslümanların tamamını hedef almıştır. Halle’deki terör saldırganı da başlangıçta bir camiyi hedef almıştır.” ifadelerini kullandı.
Bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu üzere Müslümanlara yönelik ön yargıların Alman toplumunda derin köklere sahip olduğunu söyleyen Mete, sözlerini şöyle tamamladı:
“Günlük olarak kendini gösteren bu tehlikeli durum karşısında Almanya’nın kendi Müslüman vatandaşlarını korumak adına neden İslam düşmanlığı ile mücadele görevlisi atamadığını anlamak mümkün değildir. Bu görevlinin atanmasıyla siyaset hem örneklik teşkil etmek hem de Federal Hükümet’in bir parçası olarak, sistemdeki eksiklikleri tespit edip çözüm yolları sunmakla mükelleftir.”