Çin, 21. yüzyılda Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirme yoluna gitti. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki ülkelere siyasi alanda destek veren Pekin, ekonomik olarak da Arap ülkelerinin en büyük ticari ortağı ve yatırımcılarından biri haline geldi.
- Çin, çok kutuplu dünyaya geçiş için Orta Doğu’da stratejik ortaklıklar hedefliyor
- Orta Doğu Çin için “vazgeçilmez” bir enerji kaynağı
- Uzmanlara göre ABD hegemonyasına karşı Orta Doğu’da var olmaya çalışan Çin bölgede nüfuzunu artırıyor
- Çin, ABD’nin Pasifik’e odaklandığı yeni dönemde Orta Doğu’da etkisini artırma arayışında
Pekin’in Arap ülkeleriyle ilişkileri geliştirme isteği, karşılıklı işbirliğinin, ekonomi ve ticaretin artmasını da beraberinde getirdi.
Siyasi destek
Ülkede 1949’daki devrimin başarılı olması, Pekin’in Arap ülkeleriyle ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu. Bu tarihten sonra Çin, Arap ülkelerine siyasi destek vermeye başladı.
Çin Komünist Partisi, 1955’te Bandung Konferansı’nda Arap ülkelerindeki özgürlük hareketlerine desteğini gösterdi; 1954-1962 yıllarında Cezayir’in bağımsızlık mücadelesine yardımcı oldu.
Çin ayrıca, 1958’de de Cezayir’deki geçiş hükümetini tanıyan Arap ülkeleri dışındaki ilk yabancı ülke oldu.
Bunun yanı sıra Çin, 1960’lardan bu yana Filistin davasına destek vererek, Fetih Hareketi’ne silah ve eğitim katkısı sağladı.
Buna karşılık Arap ülkeleri de Çin Halk Cumhuriyeti’nin, 1971’de Birleşmiş Milletlerdeki (BM) koltuğunu geri kazanmasına güçlü destek verdi, Tayvan meselesinde de yanında durdu. Taraflar arasında işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla 2004 yılında Çin-Arap İşbirliği Forumu kuruldu.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in, Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaret de bu kapsamda önem taşıyor. Şi, 7 Aralık’ta başlayan üç günlük Suudi Arabistan ziyareti sırasında, birçok Arap ülkesinin katılımıyla düzenlenecek zirvelere iştirak edecek.
Yükselen ekonomik ilişkiler
Çin, 1990’a kadar Arap ülkelerinin en büyük üç ticari ortağı arasında değildi. Ancak Çin Komünist Partisi’ndeki reformist kesimlerin Aralık 1978’de başlattığı ve “Çin değerleri ile sosyalizm” olarak anılan ekonomik reform programı sonrasında ekonomide açılım sağlanarak hızlı bir ilerleme kaydedildi.
Bu durum da Arap ülkeleriyle daha önce görülmemiş şekilde ticari ilişkiler geliştirilmesine katkı sağladı; Çin’in 22 Arap ülkesiyle ticaret hacmi giderek arttı.
Çin’in söz konusu Arap ülkeleriyle karşılıklı ticaret hacmi 2004 yılında 36,7 milyar dolarken, 2012 yılında bu sayı 200 milyar dolara, 2021’de 330 milyar dolara yükseldi.
Böylece Çin, karşılıklı ticaret hacminde Arap dünyasının en büyük ticari ortakları listesinin başında yer alıyor. Çin aynı zamanda ayrı ayrı her bir Arap ülkesinin de en büyük üç ticari ortağı arasında bulunuyor.
Çin’in Arap ülkelerindeki yatırımları 2005-2021 yıllarında 213,9 milyar dolara ulaştı ve bu şekilde Pekin, Arap dünyasındaki en büyük yabancı yatırımcı oldu.
Arap Bankalar Birliği verilerine göre Suudi Arabistan, Çin’in Arap dünyasındaki toplam yatırımlarının yüzde 21’ine sahip. Riyad’ı yüzde 17 ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) izlerken, ardından yüzde 14 ile Irak ve yüzde 12’şer payla Mısır ve Cezayir geldi.
Suudi Arabistan, Çin’e en fazla petrol ihraç eden ülkelerin başında gelmek için Rusya ile yarışıyor. Katar da son dönemde imzalanan uzun vadeli anlaşmalarla Çin’e sıvılaştırılmış doğal gazın en büyük tedarikçilerinden biri haline geldi.
Çin, Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013 yılı sonunda Orta Asya ve Güney Asya ülkelerine gerçekleştirdiği bir dizi ziyaret sırasında duyurduğu “Bir Kuşak Bir Yol” girişimi kapsamında başta Arap ülkeleri olmak üzere dünya ülkeleriyle ticareti kolaylaştırmak için liman, kara yolu, demir yolu inşası için milyarlarca dolar yatırım yapıyor.
Askeri işbirliği
Çin, onlarca yıldır Rus silahının en büyük ithalatçılarından biri olarak bilinse de son yıllarda askeri sanayisini geliştirerek, ABD, Rusya ve Fransa’dan sonra dünyada silah ticareti yapan dördüncü büyük ülke oldu.
Başlangıçta Çin, Arap dünyasında silah pazarında çok büyük oranda yer almadı. Yalnızca Sudan’da ABD ve Rus silahının yasaklı olduğu belli bir dönemde bu piyasaya girebildi.
Ancak son 30 yılda özellikle Suudi Arabistan ve BAE ile ayrıca Mısır, Cezayir ve Fas’la yapılan silah anlaşmalarını kazanmayı başardı.
Çin askeri sanayi ve üretimde önce Rus sonra Batı sanayisini taklit etti, İsrail’le teknolojik alanda işbirliği yaptı. Daha sonra insansız hava araçları (İHA) gibi çeşitli alanlarda kendi üretimlerini geliştirdi.
ABD’nin, F-35 savaş uçakları ya da bazı İHA’lar gibi çeşitli silah ve araçlarının Arap ülkelerine ihraç edilmesine karşı çıkması üzerine, bu ülkeler de Çin gibi alternatif ülkelere yöneldi. Arap ülkeleri çeşitli silahların yanı sıra Çin’in kendi üretimi olan iHA’ları satın aldı.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü verilerine göre Çin, 2016-2020 yıllarında Suudi Arabistan’a silah ihracatını yüzde 386 artırırken, BAE ile de 2011-2015 yıllarında yüzde 169 yükseltti.
Tüm bunların yanı sıra Çin, Kovid-19 salgınıyla mücadele sürecinde de Arap ülkelerinin yanında durdu. Pekin, Kovid-19’un yayılmasından Ekim 2022’ye kadar Arap ülkelerine 340 milyon doz Kovid-19 aşısı gönderdi.
Çin’in Arap ülkeleriyle siyasi işbirliği, zamanla ekonomik işbirliğine dönüşürken, bu işbirliği gittikçe başta askeri ve hatta kültürel olmak üzere diğer yönleri de içerecek şekilde genişliyor.