Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Türkiye Hukuk ve Adalet Platformu (TUHAP) tarafından düzenlenen “İşgal Edilen Filistin Toprakları” konulu çevrim içi etkinlikte “Türkiye’nin Çatışmanın Çözümü, İnsanların Haklı Davalarına Destek Verme Girişimleri” konulu bir konuşma yaptı.
Konuşmasına İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı dileyerek başlayan Kıran, “Filistin’deki trajediden tek başına İsrail sorumludur. Her çocuk gibi, Filistinli bir çocuk da kendi ülkesinde, kendi devletinde büyüme hakkına sahiptir. Filistinli bir çocuk, yabancı bir ordu tarafından öldürülmekten korkmadan arkadaşlarıyla oynama, okula gitme, hayattan zevk alma hakkına sahiptir.” ifadesini kullandı.
Kıran, Filistin halkının da dünyanın her yerindeki insanlar gibi haysiyet, refah ve güvenlik içinde yaşamayı hak ettiğini dile getirerek, “Filistin halkı işgalin sona ermesine ihtiyaç duyuyor. Uluslararası toplumun işgale son vermesi gerekiyor. Bu nedenle Filistin halkı meşru davalarında acilen yardıma ihtiyaç duyuyor.” dedi.
Çatışmaya adil bir çözüm bulunması ve İsrail’in günlük zulmüne son verilmesinin acil bir gereklilik olduğunu vurgulayan Kıran, “Bir kez daha ve her zamanki gibi trajik bir şekilde Filistin halkı ramazan ayından itibaren İsrail’in hedefi haline geldi.” diye konuştu.
“İsrail uluslararası topluma bir kez daha acımasız yüzünü gösterdi”
Kıran çatışmalarda 200’den fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak şöyle devam etti:
“Bunların yarısı kadın ve çocuk. Okullar, hastaneler, Kızılay ve uluslararası medya İsrail tarafından hedef alındı. Hava saldırılarında doktorlar, öğretmenler, çocuklar, kadınlar, masum siviller öldürüldü. İsrail, uluslararası topluma bir kez daha acımasız yüzünü gösterdi.”
Yaşananların 70 yıldır değişmediğini söyleyen Kıran, “Nekbe’den bu yana Filistinliler, yasa dışı yerleşimlerin genişletilmesi ve her yeni işgal adımıyla adım adım topraklarından mahrum bırakıldı. İsrail, Harem-i Şerif’te ibadet özgürlüğünü ihlal ederek Müslümanları kışkırtıyor, Kudüs ve Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimleri genişletiyor, Filistinlileri evlerinden kovuyor.” ifadesini kullandı.
Kıran, İsrail’in amacın Müslümanların söz konusu topraklardan çıkarılıp bağımsız Filistin devletini imkansız hale getirmek olduğunu söyledi.
İsrail’in ramazan ayında Kudüs’ün güneybatısında 540 yeni yerleşimi onayladığını anımsatan Kıran, Şeyh Cerrah’ta insanların evlerinden zorla tahliye edildiğini aktardı.
Kıran, “Nihayet 8 Mayıs’ta Harem-i Şerif’te ibadet özgürlüğü ihlal edildi. Bu yasa dışı eylemler mevcut duruma zemin hazırladı.” diye konuştu.
“Bu vahşete karşı somut adımlar atmalıyız”
Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın saldırılar karşısında sessiz kalmayıp diplomatik girişimlerde bulunduğunu hatırlatan Kıran, “Cumhurbaşkanımız dünyanın dört bir yanındaki birçok liderle görüştü ve uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, uluslararası destek sağlamak için mevkidaşlarıyla görüştü. Bu vahşete karşı somut adımlar atmalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.
Kıran, bazı uluslararası toplum aktörlerinin sivillerin katledilmesine rağmen sessizliği seçtiğine de vurgu yaparak, “İsrail’in meşru müdafaa hakkından bahsettiler. Masum insanları öldürmek nefsi müdafaa değildir. Savaş suçlarına dönüşen açık ve net bir saldırı eylemidir.” dedi.
Türkiye’nin bu suçlara karşı sesini yükseltmesi karşısında antisemitizmle suçlandığını da söyleyen Kıran şunları kaydetti:
“Bu suçlamalar tamamen temelsizdir. Diğerlerinin aksine tarihimizde antisemitizm yoktur. Çeşitli dönemlerde tehdit altındaki Yahudilere yardım eli uzattık. Bugün Türkiye’deki Yahudi vatandaşlarımızla yan yana yaşıyoruz. Yahudi cemaatimiz de bu haksız suçlamaları reddetti. Ancak karanlık antisemitizm geçmişine sahip bazı ülkeler, İsrail için zayıflık geliştirdi ve İsrail’in yasa dışı eylemlerine göz yumuyor.”
“Sürdürülebilir barış ve istikrar ancak yasa ve insanlık dışı İsrail işgali sona erdiğinde mümkündür”
Kıran, Türkiye’nin uluslararası hukuk ve meşruiyet temelinde çözüme yıllardır destek verdiğini belirterek, “İki devletli çözümü savunduk ve barış sürecini yeniden canlandırma çağrısı yaptık. Sürdürülebilir barış ve istikrar ancak yasa ve insanlık dışı İsrail işgali sona erdiğinde mümkündür.” ifadesini kullandı.
Kudüs’te büyükelçilik açma kararlarının kentin statüsünü koruyan anlaşmanın dışına çıktığı gerekçesiyle reddedildiğini söyleyen Kıran, Türkiye’nin İsrail’in Gazze’de süren ablukasına da şiddetle karşı olduğunun altını çizdi.
Kıran, Gazze’nin dünyadaki en büyük açık hava hapishanesine dönüştüğüne dikkati çekerek, “Orada yaşayan 2 milyon insanın acil insani yardıma ihtiyacı var. Bu nedenle, uluslararası toplum sadece ateşkese odaklanmamalı, aynı zamanda İsrail’in işgalini ve ablukasını sona erdirme çabalarını da harekete geçirmelidir.” dedi.
“Türkiye Filistin halkının meşru mücadelesini desteklemeye devam edecek”
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin (BMGK), ABD vetosuyla Filistin’deki masumların hayatını koruma kararı alamadığını söyleyen Kıran sözlerini şöyle sürdürdü:
“Konsey kendi kararlarını bile uygulayamıyor. Bu kararlar İsrail’i Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki işgaline son vermeye çağırıyor. İsrail 50 yıldan fazla bir süredir bu çağrıyı görmezden geliyor. Güvenlik Konseyinin bu eylemsizliği ve işlevsizliği, yasal ve ahlaki zeminini yok ediyor. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Dünya beşten büyüktür.’ diyerek uluslararası sistemde değişimin gerekliliğini vurguluyor.”
Kıran, BMGK’nin eylemsizliği karşısında BM Genel Kurulunun önemli kararlar aldığını, bugün yapılan Filistin konulu Genel Kurulun toplanması çağrısında bulunanların başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geldiğini söyledi.
“Genel Kurulda görüşülecek temel konu Filistin halkının korunmasıdır.” diyen Kıran, “Şimdi Filistinlilerin emniyet ve güvenliğini sağlamak için, uluslararası koruma gücü göndermeyi de içeren bir mekanizmanın kurulması için çalışmalıyız. Bir diğer öncelik, İsrail’i saldırganlık ve uluslararası hukuku ihlalden sorumlu kılmaktır.” ifadesini kullandı.
Gelecek hafta BM İnsan Hakları Konseyinin, İsrail’in insan hakları ihlallerini tartışmak ve saldırganlık eylemlerini caydırma mekanizmalarını gözden geçirmek üzere toplanacağını hatırlatan Kıran, “Uluslararası Ceza Mahkemesi bu açıdan özel bir role sahiptir. Uluslararası toplum, Filistin’in 2015 yılında Mahkemeye yaptığı başvuruyu desteklemeli ve yakından takip etmelidir.” diye konuştu.
Kıran, Türkiye’nin Filistin’in birliğini desteklediğine ve uzlaşmayı teşvik ettiğine de vurgu yaparak, “Geçtiğimiz yıl İstanbul’da El Fetih ile Hamas arasında önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptık, sonuçta Filistin’de seçimlerin yapılmasına karar verildi. Maalesef bu seçimler, İsrail Kudüs’te oy kullanmayı engellediği için ertelendi.” dedi.
Filistin’de kapsamlı bir çözümün ertelenemeyeceğini söyleyen Kıran, “Türkiye, Filistin halkının meşru mücadelesini desteklemeye devam edecek. Filistinlileri saldırılardan korumanın ve çatışmaya kalıcı ve adil bir çözüm bulmanın uluslararası toplum için yasal ve ahlaki bir sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Bu hedefe ulaşmak için uluslararası toplumla çalışmaya devam edeceğiz.” mesajı verdi.