Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde bir dizi programa katılmak üzere bulunan Eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı Büyükelçi Tacan İldem, Brüksel’de bugün başlayacak NATO Liderler Zirvesi’ni ve Türkiye’nin ittifak içindeki rolünü AA muhabirine değerlendirdi.
Bu zirvenin yeni göreve gelen ABD Başkanı’nın katıldığı ilk NATO Zirvesi olma özelliği taşıdığını ancak başka önemli noktaları da bulunduğunu belirten İldem, “Her şeyden önce giderek sistemik rekabetin arttığı bir dünyadan bahsediyoruz. Yükselen bir Çin var, 2010 yılında kabul edilmiş olan Stratejik Konsept belgesinde yer almayan pek çok yeni kavram, tehdit ve sınama söz konusu. Dolayısıyla bu toplantıdan ne beklendiği sorulduğunda her şeyden önce transatlantik bağların güçlü bir şekilde teyit edilmesine imkan verecek. İkincisi; ittifak üyeleri arasında birlik, dayanışma ve insicamı teyit edici bir anlamı olacak. Bir üçüncü özelliği ki zaten zirvede liderlerin gündeminin ağırlıklı odak noktasını oluşturacak olan NATO 2030 gündemi.” ifadelerini kullandı.
Londra’da 2019’daki liderler zirvesinde, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e ittifakı gelecekteki tehdit ve sınamalara karşı hazırlarken, ittifakın özellikle siyasi boyutunun nasıl güçlendirilebileceğine ilişkin tavsiyeler getirmesi istenen bir görev verildiğini söyleyen İldem, kendisinin de arasında olduğu 10 kişilik uzmanlar grubunun, 8 aylık bir çalışmanın sonunda 138 spesifik tavsiyenin yer aldığı bir raporu genel sekretere sunduklarını anımsattı.
Raporlarının hem dışişleri hem savunma bakanları toplantılarında ele alındığını aktaran İldem, “Genel Sekreter, bu rapordaki fikirlerden de yararlanmak suretiyle ülkelerin tartışmasına açtığı daha kısıtlı sayıdaki stratejik öncelikli tavsiyeleri şimdi liderlere sunacak.” dedi.
Tehdit ve sınamalar
Büyükelçi İldem, ittifakın tehdit ve sınamalarına ilişkin ise şunları söyledi:
“2019 Liderler Zirvesi’nin belirttiği şekilde Rusya ve terörizm, ana tehdit kaynağı olmayı görünebilir gelecekte sürdürecekler. Fakat buna ilave tehdit ve sınamalar da söz konusu. Yükselen bir Çin var. Çin’in ulusal yeteneklerinin, ekonomik gücünün, askeri kapasitesinin çok iyi değerlendirilmesi lazım. Elbette Çin’den bahsederken, bunu NATO’ya tehdit oluşturan ülke olarak görmemek lazım. İttifakın değerlendirmelerini, hem Çin’in beraberinde getirdiği sınamalar hem de fırsatlar penceresinde görebilmesi gerekiyor. Ayrıca hibrit tehditler var. Bu coğrafi bir sınır veya bölge tanımıyor. Artık birbiriyle kenetlenmiş bir dünyadan bahsediyoruz teknolojik imkanlar dolayısıyla. Bu hibrit sınamalar ise maalesef eskiden çok belirgin olan barışla ihtilaf arasındaki çizgiyi daha az belirgin hale getirmiş durumda. Ve toplumlara tehdit oluşturan bir yönü var. Örneğin; siber saldırılar, dezenformasyon kampanyaları. Bütün bunlara karşı toplumların dayanıklılığını arttıracak, çareler ve önlemler üzerinde durulması gerekiyor. Bunlar ulusal kapasiteyi ilgilendiren konular.”
“İklim değişikliği çok önemli bir konu”
Liderler zirvesinin bir diğer önemli noktasına işaret eden İldem, “2010 yılında kabul edilmiş, halihazırda geçerli olan stratejik konseptin, yeni ihtiyaçlara cevap verecek şekilde güncellenmesi yönünde bir çalışmanın başlatılması olacak. Esasında biz de raporumuzda bunu önermiş, tavsiye etmiştik. Biz, bunu söylerken, stratejik konseptin tümüyle yeni baştan yazılmasından yana bir tavır ortaya koymadık. Çünkü NATO’nun üç temel görevi var; kolektif savunma, kriz yönetimi ve iş birliğine dayalı ortaklıklar; önemli boyutlarını oluşturuyor. Bunlar kalabilir. Ama örneğin dayanıklılığa daha fazla odaklanılması gerekecek, Çin’den bahsetmek gerekecek, iklim değişikliği çok önemli bir konu ve onun güvenlik yansımaları üzerinde durulacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Büyükelçi İldem, hem bu zirve hem de stratejik konseptin, kurucu belge olan Kuzey Atlantik Anlaşması’nda yer alan ortak değerlerin güçlü tutulması gereği üzerinde duracağına dikkati çekerek, “İttifakı meydana getiren ülkeler, demokrasiye, bireysel özgürlüklere ve hukukun üstünlüğüne inançlarını yeniden teyit edip, bu yöndeki çabalarını arttırmalıdır. Esasen Türkiye’nin de böyle bir örgüte katılmasının nedenlerinden en önemlisi kendisini Batı toplumunun bir parçası görmesi. Otokratik sistemler ki Rusya ve Çin’den bahsediyoruz, öyle bir gruplaşmanın içinde olmak yerine, demokrasilerin olduğu bir grup içinde yer almayı tercihi olarak belli etmesinden kaynaklanmıştır.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin NATO’daki rolü ve önemi
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) NATO içinde ikinci büyük ordu konumunda olduğunu dile getiren İldem, “Türkiye, ittifakın en önemli ülkelerinden biri ve yaptığı katkılar, hiçbir zaman azımsanamayacak boyutta. Türkiye üye olduğundan bugüne kadar kolektif savunmaya olduğu kadar tüm NATO operasyon ve misyonlarına da önemli katkılarda bulundu, bulunmaya da devam ediyor. Bunlar aslında takdirle karşılanıyor. Örneğin, 1 Ocak’tan itibaren yüksek hazırlık düzeyine sahip VJTF denilen görev gücünün liderliğini üstlendik.” diye konuştu.
NATO’nun hem askeri hem siyasi bir kuruluş olduğunu belirten İldem, “Türkiye’nin askeriyenin ötesinde siyasi alanda da çok büyük katkısı var. Hem bulunduğu coğrafya itibarıyla hem de NATO içindeki tartışmalarda yönlendirici entelektüel bir katkı sunmasının söz konusu olduğu bir süreçten bahsediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin 1952’den bu yana NATO üyesi olduğuna dikkati çeken İldem, “NATO’ya dair toplumumuzda bir bilgi eksikliği var ve bu bilgi eksikliğinden kaynaklanan önyargılar var, yaftalamalar var. Halbuki, konu biraz incelenip, gerçekler öğrenilse bu kadar karşıt görüşler ileri sürülmez. Masada eşit konumda olduğumuz, kararların oy birliğiyle, konsensüsle alındığı bir örgütten bahsediyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin, siyasi alanda da yönlendirici ve fikri katkısıyla çalışmalara önemli bir niteliksel değişiklik getirici çabaları da oluyor. Bunları da görmek lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
İttifak içinde görüş ayrılıklarının öteden beri var bulunduğunu, önemli olanın bunların giderilmesi olduğunu dile getiren İldem, “İttifakı ayrıcalıklı konuma getiren; tüm bu görüş ayrılıklarına rağmen sonuçta müttefiklerin temel meselelerde ve ittifakın yöneliminde uzlaşma içinde olmaları ve anlaşmalarıdır. Ama bu tür görüş ayrılıkları da iyi bir şey değil, onun da giderilmesi lazım.” dedi.
Hazırladıkları raporda, NATO’nun siyasi rolünün güçlendirilmesi konusuna da yer verdiklerini anlatan Tacan İldem, şunları kaydetti:
“Raporumuzda NATO’nun siyasi danışmalar açısından müttefikler arasında daha fazla kullanılması tavsiyesini getirdik. Çünkü bir konu gündeme getirilmek istendiğinde, ‘NATO, buna tepki verecek ilk örgüt değil ki. Niye burada konuşalım?’ deniyordu. Şimdi NATO tam bir cevap mercii olmasa da bir müttefik ülkenin güvenliğini ilgilendiren konuların, NATO içinde danışma konusu haline getirilip, bir fikir birlikteliğine varılması önem taşıyacaktır. Umarım ki liderler zirvesinde de bu yöndeki teklifler benimsenir. Her halükarda stratejik konseptin güncellenmesi çalışması bizim sunduğumuz rapordan sırf şimdi değil, 2022 yılı sonuna kadarki süreçte de istifade edilebilme imkanını sunar.”