Daha önce Birleşmiş Milletler, NASA ve Beyaz Saray’da görev alan ve dünyanın önde gelen iklim bilimcilerinden biri olarak bilinen Watson, küresel ısınmanın giderek artan etkileri, aşırı hava olayları ve ülkelerin iklim taahhütlerine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Bilim insanlarının artan emisyonlara karşı uzun süredir uyarılarda bulunduğunu ve kömür, petrol ve gaz kullanımı devam ettikçe karbon emisyonlarının dünyanın ısınmasını artıracağını dile getiren Watson, bu ısınmanın insanlık ve doğa için çok olumsuz sonuçlara yol açtığına işaret etti.
Watson, küresel sıcaklık artışının şu an 1,2 dereceye yaklaştığını ve aşırı hava olayları başta olmak üzere birçok olumsuz etkisinin görüldüğünü dile getirdi.
Şu anda Avrupa, Kuzey Amerika ve dünyanın birçok bölgesinde sıcak hava dalgası, sel ve kuraklığın yaşandığını kaydeden Watson, buna rağmen Paris Anlaşması’nda belirlendiği gibi küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmak için mevcut taahhütlerin çok yetersiz olduğunu ifade etti.
Küresel ısınma, insan sağlığından suyun kalitesine her alanı tehdit ediyor
Watson, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak teknik veya teorik olarak mümkün gibi görülebilir ancak bunun mümkün olmayacağını düşünüyorum. Sıcaklık artışını 2 dereceyle sınırlandırabileceğimiz konusunda bile iyimser değilim. Mevcut taahhütler bizi 2,5 derecelik küresel sıcaklık artışına götürüyor. Hedeflenen seviyenin oldukça üstünde. Böyle devam ettikçe dünyanın sıcaklığı daha fazla aşırı sıcak hava dalgasına, kuraklığa ve orman yangınlarına yol açacak şekilde artacak.
Gıda üretimi tehdit altında olacak ve fiyatların daha fazla arttığını göreceğiz. Suyun miktarı ve kalitesiyle ilgili tehditler ortaya çıkacak. Sahil kesimlerinde yaşayan insanlar, deniz seviyesindeki yükselişten dolayı yerlerinden olacak. Tüm bunlar en nihayetinde insan sağlığı için de tehditler oluşturacak.
İklim değiştikçe insanlar ve doğa için olumsuz etkilerinin artacağı konusunda hiç şüphe yok. Ancak, şahsen, hükümetlerin Paris Anlaşması’ndaki hedeflere yaklaşacak şekilde bile emisyon azaltımı taahhüt etmeye istekli olduklarını düşünmüyorum. Sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için 2030’a kadar emisyonların yüzde 50 azalması, 2050’ye kadar net sıfıra inmesi lazım. Ancak ben bunu başaracak siyasi bir irade görmüyorum. Hükümetler, gerekeni yapmıyor.”
“Hükümetler, iklim değişikliğiyle mücadelenin ekonomiler için en iyisi olduğunun farkında değil”
Birçok hükümetin küresel ısınmayı sınırlamanın ekonomiler için en iyisi olduğunun farkında olmadığını anlatan Watson, “Birçok hükümet iklim değişikliğiyle mücadelenin maliyeti yüksek olacak diyor ama mücadele etmemenin maliyeti çok daha yüksek.” yorumunu yaptı.
Watson, birçok özel sektör şirketinin de “statükoyu devam ettirerek” işlerinden büyük karlar sağladığına dikkati çekti.
Toplumların temiz ve ucuz enerji ve gıdaya erişimi talep ettiğini, hükümetlerin özel sektör şirketleri ve toplumlarla çalışarak ihtiyaç duyulan değişiklikleri yapması gerektiğini aktaran Watson, “İklim değişikliğinin etkileri tüm insanlık ve toplumlar için olumsuz olacak. Bu Çin’i etkiliyorsa, Hindistan’ı, Avrupa’yı, ABD’yi, Afrika’yı, Latin Amerika’yı da etkileyecek.
Bu nedenle, hükümetler sıcaklık artışını sınırlandırmanın hem kendileri hem de vatandaşlarının çıkarlarına olduğunu fark etmeli. Hükümetler, iklim değişikliğinin sadece çevre değil bir ekonomi ve kalkınma meselesi olduğunu anlamalı.” uyarısında bulundu.
Ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele yaklaşımlarında ayrımlar olduğunu söyleyen Watson, ABD’den Çin’e tüm ülkelerin bu ortak probleme karşı birlikte çalışması gerektiğini ifade etti.
Watson, sıcaklık artışını sınırlamaya çalışırken bir yandan da iklim değişikliğinin mevcut etkilerine karşı adaptasyon politikalarının geliştirilmesinin önemine işaret ederek, şunları kaydetti:
“Şu an 1,2 derecelik sıcaklık artışında bu etkileri yaşıyoruz. Sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırabilirsek bile, tüm bu sıcak hava dalgaları, kuraklık, sel, deniz seviyesindeki yükselme, tarım ve suya yönelik tehditler olacak. O nedenle, hem olabildiğince sıcaklık artışını sınırlandırmalıyız hem de değişen ve daha sıcak bir dünyaya adapte olmalıyız. Bunun için her ülkenin kendi kırılganlıklarına göre adaptasyon politikası ve uygulamaları olması gerekiyor.”