Lübnan’ın ihmal edilen bölgesi Trablusşam’da Kovid-19 karantinası bardağı taşıran son damla oldu

Lübnan’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle 14 Ocak’ta hayata geçirilen sıkı karantina süreci, uzun yıllardır devam eden ihmal sonucu işsizlik ve yoksulluğun en yoğun olduğu Trablusşam kentinde bardağı taşıran son damla olarak halkı sokağa döktü.

Ülkenin kuzey kesimindeki Trablusşam’da ekonomik krizin getirdiği hayat pahalılığı ve Kovid-19 karantinasına karşı 25 Ocak’tan beri protestolar düzenleniyor.

Şehir merkezinde hükümet konağının hemen yanı başında bulunan Nur Meydanı’nda her gün öğleden sonra çoğu işsiz gençlerden oluşan göstericiler ile güvenlik güçleri arasında olaylar yaşanıyor.

Trablusşam’da günlerdir devam eden olaylı protestolarda 30 yaşındaki Ömer Taybe hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı ve bazı kamu binaları ateşe verildi.

Nur Meydanı’nda AA muhabirinin mikrofon uzattığı aktivist ve göstericiler, yaşadıkları işsizlik ve yoksulluğun getirdiği ekonomik kriz ile ülkedeki diğer tüm sorunlardan yöneticileri sorumlu tutuyor.

Bölgede işsizlik oranı yüzde 69

Bölgedeki yerel gazetecilerinden Suhayb Cevher, “Trablusşam’da yaşanan olaylar, Kovid-19’a karşı alınan sıkı karantina önlemleri başta olmak üzere Lübnan devletinin sebep olduğu ekonomik ve toplumsal durumun sonucudur.” dedi.

Kovid-19 nedeniyle 14 Ocak’tan beri uygulanan karantinanın, Lübnan’da işsizlik ve yoksulluğun en çok olduğu bölge olan Trablusşam’da halkı doğrudan etkilediğine işaret eden Cevher, şunları söyledi:

“Karantina süreci günlük yevmiye ile çalışan bölge halkını olumsuz etkiledi. Trablusşam’da işsizlik yüzde 69, yoksulluk yüzde 59 seviyesinde. Ekonomik kriz ve Kovid-19 süreci nedeniyle bölgede son yıllardan faaliyete geçen ticari şirket ve kuruluşların yüzde 73’ü kapanmış durumda. Sorunları çözen bir planlama olmadığı için Trablusşam’da bunların yaşanması bekleniyordu zaten.”

“30 yıldan beri bizlere yolsuzlukla hükmedenler ülkeyi bitirdiler”

Aktivist Adnan Abdullah da ekonomik krize karşı ülke genelinde 17 Ekim 2019’dan beri düzenledikleri barışçıl eylemlerle haklarını talep ettiklerini söyledi.

Halkın acılarını dindirmek için değişime yanaşmayan yönetime karşı düşüncesini dile getirmek için yeniden meydanlarda olduğuna dikkati çeken Abdullah, “30 yıldan beri bizlere yolsuzlukla hükmedenler ülkeyi bitirdiler ve halihazırda hükümeti kurmaktan acizler.” diye konuştu.

Parlamenterlere istifa edip makamlarını temiz insanlara bırakma çağrısında bulunan Abdullah, “devrimci” olarak nitelendirdiği göstericilerden birinin yaralandıktan sonra dün hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Yaşanan olayların sorumlusu, ülkeyi yolsuzlukla yöneten siyasilerdir.” dedi.

Gösterilerin merkezi haline gelen Nur Meydanı’nda bulunan aktivist Celal Nasri de “17 Ekim 2019 devriminden beri ekmeğimizi talep etmek için sokaktayız, bugün de onurumuz için sokaktayız.” diye konuştu.

Uluslararası topluma seslenen Nasri, “meşruiyetlerini kaybeden Lübnan’daki yöneticileri tanımama” çağrısında bulundu.

“Yöneticiler, yönetimi paylaşma hesapları üzerinden ülkeyi bitirdiler”

Trablusşam’ın sakinlerinden Abdülaziz Tartusi ise siyasilerin tümünün en ağır cezaya çarptırılması gerektiğini belirterek, “Çünkü yönetimi paylaşma hesapları üzerinden ülkeyi bitirdiler.” dedi.

Göstericilerle birkaç gündür gerginlik yaşayan güvenlik güçlerine de seslenen Tartusi, “Bize devrimci olarak katılın. Bizler sizlerin aileleriyiz, acılarımızdan yana olun. Yolsuzluk yapanları korumak için bizlere saldırmayın.” diye konuştu.

“Trablusşam, devrimin sembolüdür”

Ülkenin güneyindeki Sur kentinden gelen ve ismini paylaşmak istemeyen bir gösterici ise 17 Ekim 2019’da başlayan “devrim sürecinin” bitmediğini dile getirerek, “Devrim, vatanı ve halkın onurunu geri getirmektir.” ifadelerini kullandı.

Siyasi güçlerin tümünü hırsızlıkla suçlayan ve artık basit yardım kolileriyle hayatlarını sürdürmeyi kabul etmeyeceklerini söyleyen Lübnanlı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yönetimin tüm fertleri yolsuzluğa bulaştı, birazcık vicdanları varsa yönetimi bırakırlar. Trablusşam, devrimin sembolüdür. Korku duvarı kırıldı ve bizler halk olarak bir olurken, siyasiler ise mezhepsel ve dini isimler üzerinden bölünme içindeler. Bizler sivil ve laik bir devlet istiyoruz.”

Ülkedeki ekonomik kriz

Kamu borcunun 90 milyar doları aştığı Lübnan, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük ekonomik krizlerden birini yaşıyor.

İşsizliğin yüzde 35’i, yoksulluğun yüzde 50’yi aştığı Lübnan, geçen yıl ağustosta Beyrut Limanı’nda meydana gelen büyük patlamayla ekonomik açıdan daha da zor duruma düştü.

Siyasi güçler ve yöneticileri ülkedeki mevcut ekonomik krizin nedeni olarak gören halk, uzun yıllardır yönetimi paylaşan mezhepsel siyasi partilerin yer almadığı, teknokratlardan oluşan küçültülmüş bir hükümetin kurulmasını talep ediyor.

Ülkede siyasi gruplar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle 10 Ağustos 2020’den bu yana yeni hükümet kurulamıyor.

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.