Türkiye genelinde sayıları 120’ye ulaşan Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Obezite Merkezleri, ciddi kilo problemi yaşayan kişilerin yaşamlarını tehdit eden ağırlıklarından sağlıklı bir şekilde kurtulmasını sağladı.
AA muhabirinin edindiği bilgilere göre, Bakanlık, ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelen obeziteye karşı mücadele çalışmalarını eğitimden tedaviye uzanan geniş bir alanda sürdürüyor.
Bu kapsamda, Türkiye genelinde kamu ve üniversite hastaneleri ile özel hastaneler bünyesinde açılan Obezite Merkezlerinin sayısı 120’ye ulaştı. Bakanlık, ilerleyen süreçte bu sayıyı 140’a çıkarmayı planlıyor.
Merkezlerde, obezite problemi olan vatandaşlara diyetisyen, psikolog ve fizyoterapist desteği bir arada sunuluyor.
Kendilerine özel tedavi yöntemleri, beslenme programı ve fizyoterapist eşliğindeki egzersizlerle, aç kalmadan sağlıklı bir şekilde zayıflayanlar, aynı zamanda ömür boyu kilo kontrolünü sağlayacak doğru beslenmenin inceliklerini de öğreniyor.
Obezite Merkezi sayesinde 41 kilo verdi
Ankara Şehir Hastanesi bünyesinde hizmet veren Obezite Merkezi de “Hayatı ağırdan almıyoruz, birlikte hafifliyoruz” sloganıyla hastalara hizmet veriyor. Merkeze başvuranlar, psikolog, fizyoterapist ve diyetisyen görüşmelerinin ardından uygun tedavi programına alınıyor.
Bu merkez sayesinde 98 kilodan 57 kiloya inerek tam 41 kilo veren 29 yaşındaki Ayşe Öçal, çocukluğundan itibaren kilo problemleriyle mücadele ettiğini ve aynı zamanda Tip-2 Diyabet hastası olduğunu anlattı.
Obezitenin nefes darlığı, hareket zorluğu gibi birçok sağlık problemine de yol açtığına dikkati çeken Öçal, “Çevremde hep ‘yüzün güzel ama biraz da zayıflasan’ gibi sözler duyuyordum. Kilo benim için bir takıntıydı ve buna takıldıkça daha da çok aldım. Obezite beni bitiriyordu.” diye konuştu.
“Sağlıklı beslenmeye dair hiçbir bilgim yoktu”
Öçal, Obezite Merkezi’ne yaklaşık 3 yıl önce başvurduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Aslında başvururken amacım ameliyat olmaktı fakat merkezdeki uzmanlar kilo verebildiğim için bunu önermedi. Bana o zamanlar ameliyat biraz kolay yol gibi gelmişti çünkü daha önce birçok başarısız diyet denemiştim. Sağlıklı beslenmeye dair hiçbir bilgim yoktu.
Merkezde diyetisyen, psikolog, fizyoterapistler sayesinde sağlıklı beslenmenin, hareketin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Psikolojik sebeplerle de kilo verilemeyebileceğini gördüm. Bu desteklerle birlikte sağlıklı bir şekilde zayıfladım.”
Şu an kendini çok iyi hissettiğini ve sağlığı için ömür boyu kilosuna dikkat etmeye kararlı olduğunu vurgulayan Öçal, kilo vermek isteyenlere toplumsal baskıyı dikkate almadan önce kendilerini sevmeleri ve sonra da pes etmeden hedeflerine ilerlemeleri tavsiyesinde bulundu.
“100 kiloydum, 32’sini verdim”
İki çocuk annesi 43 yaşındaki Hilal Özgen de nefes darlığı, hareket zorluğu ve sağlık sorunlarının artması nedeniyle Obezite Merkezi’ne Haziran 2020’de başvurduğunu söyledi.
Hem merkezde hem de hastanede yapılan birçok tetkik sonucu heyet kararıyla ameliyat olduğunu belirten Özgen, “Obezite Merkezi’ne başvurduğumda 100 kiloydum. Ameliyat ve sonrasında düzenli bir diyet programıyla 32 kilo verdim. Şu an 68 kiloyum ama 7-8 kilo daha fazlalığım var. Onları da verirsem gayet iyi olacak. Şu anda da çok rahatım, nefes alabiliyorum, merdiven inip çıkabiliyorum, hafiflemiş hissediyorum.” dedi.
Zaman zaman umutsuzluğa kapıldığını ama pes etmediğini aktaran Özgen, “Asla kilo veremeyeceğim diye bir şey yokmuş, insan istediği zaman her şeyi yapabiliyor.” diye konuştu.
“Hareketsizlik ve beslenme bozukluğu obeziteye zemin hazırlıyor”
Ankara Şehir Hastanesi Obezite Merkezi sorumlu hekimlerinden, Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Kadri Çolakoğlu ise dünya genelinde çok yaygın olan obezitenin “salgın hastalık” olarak nitelendirildiğine dikkati çekti.
Obezitenin kalp-damar, göğüs, diyabet gibi hastalıklara yol açtığını aktaran Çolakoğlu, başlıca nedenleri arasında hareketsizlik, beslenme ve duygu durum bozukluğunun yer aldığını, genetik faktörlerin de obezitede etkili olabildiğini anlattı.
Çolakoğlu, şunları kaydetti:
“Merkezimizde öncelikle hastalarımızı, çok yönlü metabolik değerlendirmeye alıyoruz. Çünkü altta yatan hormonal hastalıklar da obeziteye sebep olabiliyor. Bu sonuçlara göre hastaya diyet ve egzersiz programı uyguluyoruz. Belli bir süre hastanın kilo verme takibini ve bütüncül değerlendirmesini yaparak sonraki tedavi sürecine karar veriyoruz.
Hastalarımızın belli bir oranı diyet ve egzersizle kilo vermeyi başarabiliyor. Bir kısım hastaya ise medikal tedavi uygulamamız gerekiyor. Ona da endokrin hocalarımız karar veriyor. Medikal tedavi, diyet ve egzersiz programından sonuç alamadığımız, ek hastalıkları fazla olan hastalara ise cerrahi tedavi öneriyoruz.”
Kilo vermekte zorlanan kişilere mutlaka profesyonel yardım alma tavsiyesinde bulunan Çolakoğlu, kilo veren hastaların da sağlıklı beslenme ve egzersizi yaşam biçimi haline getirmesi gerektiğini vurguladı.