Polis baba ile ev hanımı annenin tek çocuğu olarak Ankara’da dünyaya gelen Karaaslan’ın, 2 yaşından sonra gelişimi yavaşladı. Daha hırçın bir çocuk olmaya başlayan ve ailesi tarafından doktora götürülen Karaaslan’a, otizm teşhisi konuldu. Çiftin yaklaşık 1,5 yıl sonra ayrılma kararı alması üzerine babasıyla kalan Yiğit’i babaannesi Ayşe Karaaslan yanına aldı.
Babaannesiyle Antalya’ya yerleşen Karaaslan, görev yeri nedeniyle ayrı kaldığı babasına da yaklaşık 1 yıl sonra kavuştu. 14 yaşına geldiğinde babasını kalp krizi nedeniyle kaybeden Karaaslan, tuvalet alışkanlığından yemek yemeye kadar tüm davranışları öğrendiği babaannesiyle hayatını sürdürüyor.
Özel eğitim okullarına derslere giden, daha sonra da Akdeniz Otizm Spor Kulübü Derneği ile tanışan babaanne ve torun, sabah servisle Aksu ilçesindeki derneğin merkezine giderek sosyal etkinliklere katılıyor. Babaanne diğer otizmli bireylerin anneleriyle el işleri yaparken, torunu da resim ve sporla uğraşıyor, merkezdeki hayvanlarla oynayarak enerjisini atıyor.
“Onunla yeniden büyüdüm”
Torunuyla sıkı bir bağ kuran 72 yaşındaki Karaaslan, AA muhabirine, eşini erken kaybettiğini ve torununun kendisine hayat arkadaşı olduğunu söyledi.
Yiğit’in otizmli olması nedeniyle çok sıkıntılar yaşadığını anlatan Karaaslan, krizleriyle tek başına mücadele ettiğini belirtti.
Torunuyla her gün yeni bir şeyler öğrendiğini ifade eden Karaaslan, “Küçükken beni çok ısırdı, her tarafımı mosmor ederdi, o ısırdıkça ben severdim. Hiç ters tepki vermedim. Sadece ‘acıyor’ dedim. Günden güne bu hareketi de bıraktı. Çok sinirli olduğu zaman banyoya soktum, devamlı duş aldırdım. Ayaktan başlardım başına kadar masaj yapardım, sakinleşsin diye. Çocuğun istediğini pişirirdim, masajını yapardım, saatinde uyutmaya çalışırdım. Onunla yeniden büyüdüm.” dedi.
Yiğit’i severek büyüttüğünü dile getiren Karaaslan, hırçın, yerinde durmayan, saldırgan, sürekli ısıran ve bağıran bir çocuğu sakin, bütün işlerini kendisi yapan, evin işlerine yardımcı olan bir çocuğa dönüştürdüğünü kaydetti.
Karaaslan, bu aşamaya gelinceye kadar çok zor anlar yaşadıklarını, bir gün olsun torununa kötü davranışta bulunmadığını aktardı.
“Allah’ın bana verdiği bir hediye”
Yiğit ile yoldaş, sırdaş ve arkadaş olduklarını, bir an ayrı kalamadıklarını vurgulayan Karaaslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geceleri bile ayrılmamak için aynı odada yatıyoruz. Benim yatağımı da o hazırlar, sabah kalkınca düzeltir. O, Allah’ın bana verdiği bir hediye. Torun sevgisi başka oluyor ama Yiğit özel bir çocuk. Allah oğlumu aldı, onu verdi. Onun acısını bunda unutuyorum, emanet gibi geliyor bana. Yiğit’e bakınca oğlumu görüyorum. Komşularım da bana ‘süper babaanne’ diyorlar. Annesi çıksa istese, dayanamam, ben de giderim onunla beraber. Zaten Yiğit de gitmez, her yerde gözüyle beni takip eder.”
Üç çocuk büyüttüğünü ancak Yiğit’in durumunun çok farklı olduğunu dile getiren Karaaslan, “Benim gibi otizmli çocuğu olan herkesin tek kaygısı var, biz öldükten sonra bu çocuklar nereye gidecek, ben öldükten sonra bu çocuğu nereye emanet edeceğim. Yıllardır verdiğimiz emek boşa gitmemeli.” ifadelerini kullandı.
Ayşe Karaaslan, Yiğit’e halası Nilgün Çolak ve ailesinin de çok destek olduğunu, Akdeniz Otizm Spor Kulübü Derneğinin gelişimine ciddi katkı sağladığını anlattı.