Anadolu Ajansı’nın (AA) Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümü dolayısıyla hazırladığı “Türk Sanayisinin 100 yılı” temalı dosya haberin üçüncü bölümünde, Türkiye’nin 100 yıllık ihracat yolculuğu derlenerek Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe’nin değerlendirmeleri ve geleceğe ilişkin beklentilerine yer verildi.
- Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılı
Cumhuriyet’in 100’üncü yılı geride bırakılırken, büyümenin ve istihdamın temel bileşenlerinden bir tanesi olan ihracatta Türkiye, rekorlar kırmaya devam ediyor.
Yatırım, istihdam, üretimle Türkiye ekonomisi için “olmazsa olmaz” bir nitelik taşıyan ihracat, en zor durumlarda bile ülke ekonomisini sırtlayan önemli unsurlar arasında yer alıyor.
Jeopolitik risklerden kaynaklı küresel çapta tedarik zincirlerinde bozulma olsa bile Türkiye, etkili ihracat performansıyla bozulan tedarik zincirindeki aksaklıkların telafi edilmesinde önemli bir rol oynuyor.
Özellikle son 20 yılda Türkiye’nin dış ticareti için hayata geçirilen etkin politikalar ihracatta her zaman rekor tazelenmesinin önünü açtı.
Türkiye’nin ihracatı, Kovid-19 salgınının başlamasıyla sekteye uğramasına karşın salgının etkileri atlatıldıktan sonra farklı ülkelerle kırılan rekorlar bu dönemdeki kayıpları telafi etti.
Özellikle yurt dışına düzenlenen heyetlerin kayda değer bir katkısı oldu. Sanayi grubu bünyesindeki sektörlerin ihracat rekorları dikkati çekti.
Türkiye’nin en çok dış satım yaptığı ülkeler arasında dünyanın önde gelen ekonomilerinin olması da önemli bir nokta. Bu ülkelerin şirketlerinin Türkiye’de faaliyet göstermesi, Türkiye ile ortaklaşa kurulan ticaret odaları hem Türk ihracatçılar hem de burada yatırım yapmak isteyen uluslararası şirketler için önemli fırsatlar sundu.
“Uzak ülkeler stratejisi” Türkiye’nin ihracatı için can suyu oldu
Ana pazarlar yanında, Türkiye “uzak ülkeler stratejisi” kapsamında alternatif pazarlara gerçekleştirdiği dış satımda önemli başarılar elde etti.
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla ertelenen siparişler ve tedarik zincirinin zarar görmesi Türkiye’nin ihracatını bir nebze etkilese de “uzak ülkeler stratejisi” Türkiye’nin bu dönemde sekteye uğrayan dış satımını telafi etti.
TİM verilerine göre, Türkiye’nin Cumhuriyet kurulduğu zaman 50,8 milyon dolar olan ihracatı uygulanan bu başarılı politikalar sayesinde 2022 yılında 254,2 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı.
Eylül ayında 187,5 milyar dolarlık dış satıma imza atan Türk ihracatçıları, 255 milyar dolar olan Orta Vadeli Program (OVP) hedefine hızlı adımlarla ilerliyor.
“Cumhuriyet’in ilanı Türkiye için tarihi bir dönüm noktası”
TİM Başkanı Mustafa Gültepe, AA muhabirine, her ülkenin tarihinde dönüm noktaları olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Cumhuriyet’in ilan edildiği 29 Ekim 1923 Türkiye için işte öyle bir anlam taşıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘en büyük eserim’ dediği Cumhuriyet, sadece siyasal rejim değişikliği anlamına gelmiyor. Cumhuriyet aynı zamanda bilimsel bilginin ışığında aydınlanma, çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşma ve demokratik bir ortamda topyekun ekonomik kalkınma vizyonunu ifade ediyor.
Atatürk, askeri ve siyasi alanlarda kazanılan zaferlerin, ekonomik kalkınma ile desteklenmediği sürece kalıcı olamayacağını biliyordu. Bu gerçeği, daha Cumhuriyet ilan edilmeden 8 ay önce, Lozan Barış Antlaşması bile imzalanmadan topladığı İzmir İktisat Kongresi’nde ‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmazsa devamlılığı sağlanamaz’ sözleriyle dile getirmişti.”
Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923’te Türkiye’de sanayi üretiminin yok denecek kadar azlığına dikkati çeken Gültepe, o dönemde mevcut sanayi tesislerinin iç tüketimi dahi karşılayamayacak düzeyde olduğunu dile getirdi.
Gültepe, “Dolayısıyla 1923’te 50,8 milyon dolarlık ihracatımızın ağırlıklı bölümünü buğday, arpa, fındık, kuru incir, kuru üzüm, pamuk, yün, afyon, zeytinyağı, ham ipek gibi tarım ve hayvancılığa dayalı ürünler oluşturuyordu. Mamul ya da yarı mamul ürünlerin ihracattaki payı ise yüzde 3,7 düzeyindeydi.” dedi.
“Türk iş insanları yeryüzünde adım atmadık yer bırakmadı”
Gültepe, Cumhuriyet’in kuruluşunun 10’uncu yılında 58,1 milyon dolar olan ihracatın, Cumhuriyet’in 50’nci yılı olan 1973’te 1,3 milyar dolar düzeyine ulaştığını aktardı.
Atatürk’ün Cumhuriyet’le birlikte “Her fabrika bir kaledir” sloganıyla ulusal sanayinin de temellerini attığını vurgulayan Gültepe, ağırlıklı olarak iç tüketim ihtiyacını karşılamaya yönelik üretim sayesinde Türkiye’nin 1930-1946 döneminde dış ticaret fazlası veren bir ülke konumunda olduğunu kaydetti.
Gültepe, 80’li yıllarda Türkiye ekonomisinin dışa açılma süreciyle birlikte ihracatta da artış trendinin başladığını belirtti.
Bu süreçte, önemli imalat sanayi kollarından hazır giyim ve tekstilin ihracata liderlik yapan sektörler olduğunu ifade eden Gültepe, 1983’ün 5,7 milyar dolar, 1993’ün 15,3 milyar dolar, 2003’ün ise 47,3 milyar dolar ihracatla kapatıldığını anlattı.
Gültepe, son 20 yılda da hem ihracatın hem de ihraç ürünlerinde yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerin payının arttığını belirtti.
Toplam ihracatın yaklaşık yüzde 40’ını yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerin oluşturduğunu ifade eden Gültepe, 27 sektör, 61 ihracatçı birliği ve 115 bini aşan ihracatçıyla yeryüzünde adım atmadıkları ülke ya da bölge bulunmadığını söyledi.
Gültepe, 220 ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştirdiklerini belirterek, “2022’yi 254 milyar dolarlık mal ve 90 milyar dolarlık hizmet ihracatı ile tamamladık. Küresel pazarlardaki gelişmelerin de etkisiyle bu yıl işler yolunda gitmese de Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını en az 255 milyar dolarlık rekor bir ihracatla kapatmayı hedefliyoruz.” diye konuştu.
“Kilogram birim değerimizi en kısa sürede 2 doların üzerine taşımamız gerekiyor”
Ekonomi başta olmak üzere tüm alanlarda 100 yılda çok büyük mesafe kat edilse de önlerinde halen uzun bir yol, başaracakları çok iş olduğunu vurgulayan Gültepe, şöyle devam etti:
“İhracat ailesi olarak Cumhuriyetimizi ikinci 100 yılında çok daha güçlendirmek, milletimizin refahını artırmak için üzerimize düşen sorumluluğu biliyoruz. Bu bilinçten hareketle 29 Ekim 1923’tekinden farksız bir heyecan, azim ve kararlılıkta yolumuza devam ediyoruz. Ülkemizin mevcut potansiyeli ve donanımlı insan kaynağımızla çok daha fazlasını başarabileceğimizi biliyoruz.
Bu öz güvenle ikinci yüzyıla girerken Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma vizyonunu benimsedik. 2026’da 302 milyar dolarlık ihracat hedefini yeni süreçte ilk önemli sınav olarak değerlendiriyoruz. Hedeflerimize ulaşabilmemiz için kilogram birim değerimizi en kısa sürede 2 doların üzerine taşımamız gerekiyor. Birim değeri artırmanın yolu yüksek teknolojinin imkanlarını kullanmaktan, inovasyondan, tasarımdan ve markalaşmaktan geçiyor.”
TİM olarak tüm bu konularda ihracatçı birlikleri arasında koordinasyonu sağladıklarını söyleyen Gültepe, “Katma değerli ihracat için yüksek teknolojili ve inovatif girişimleri destekliyoruz. Alanında ülkemizin en geniş kapsamlı etkinliği olan Türkiye İnovasyon Haftası’nı düzenliyoruz. Diğer taraftan, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Türkiye Yüzyılı Vizyonu’nda yer alan verimlilik, orta ve yüksek teknolojili üretime dayalı ihracat ve dijital ekonomi hedefleri konusunda birliklerimizle ortak çalışmalar yapıyoruz. Yeni yüzyılda yeni projelerle Türkiye’nin geleceğini birlikte kurguluyoruz.”
Gültepe, küresel ticaretin büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiğini belirtti.
Yeni dönemde rekabetçi kalabilmek için sürdürülebilirlik uyumu ve yeşil üretimin büyük önem taşıdığını vurgulayan Gültepe, şunları kaydetti:
“Çünkü biz toplam ihracatımızın yüzde 42’sini gerçekleştirdiğimiz Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakat ile 2050’de sıfır karbon hedefine odaklandık. Bu büyük pazardaki gücümüzü korumak ve artırmak için hızlı hareket etmek durumunda olduğumuzu biliyoruz, çalışmalarımızı bu bilinçle yürütüyor, birliklerimize de liderlik ediyoruz. Yeşil Mutabakat’a uyumun yol haritası niteliğindeki sürdürülebilirlik eylem planımızı 2 yıl önce yayımladık.
27 sektörümüzden 15’i de eylem planlarını tamamladı. 12 sektörümüzün ise yıl başına kadar çalışmalarını tamamlayıp kamuoyu ile paylaşmalarını bekliyoruz.
Son söz olarak şunu söyleyebilirim; küresel ticaretteki değişim ve dönüşüm sürecini fırsata çevirebilmek için ihracatçı birliklerimizle yoğun bir mesai harcıyoruz. Kamu otoritesinde de bu konuda çok güçlü bir irade bulunuyor. Yeşil dönüşüm hem çok maliyetli hem de çok zorlu bir süreç. İnanıyorum ki bu süreçten güçlenerek çıkıp Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılında Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına taşıma hedefine emin adımlarla ilerleyeceğiz.”