Uzmanlar, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın ilk ziyaretlerini Japonya, Güney Kore ve Hindistan’a düzenleme kararını “ABD’nin Asya Pasifik çıkarmasıyla bölgede Çin’e karşı ittifaklarını güçlendirme isteği” olarak nitelendirdi.
AA muhabirlerine açıklamalarda bulunan Ankara Üniversitesi Asya-Pasifik Araştırmaları Merkezi (APAM) Misafir Araştırma Görevlisi ve Güney Kore Hankuk Yabancı Araştırmalar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Lee Joo-song, Blinken ve Lloyd’un 15 Mart’ta Japonya, Güney Kore ve Hindistan’a başlattıkları ziyareti değerlendirdi. Lee, bu turun ana amacının Çin’e karşı caydırıcılığı güçlendirmek ve Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması olduğunu ifade etti.
Blinken’ın ilk denizaşırı ziyaretini Avrupa veya Orta Doğu’dan ziyade Kuzeydoğu Asya’ya yaptığına işaret eden Lee, Biden yönetiminin dünyaya, ABD’nin stratejik önceliğinin Çin üzerindeki caydırıcılığını güvence altına almak istediğini ima etme olduğunu söyledi. Lee, ABD’nin şu anda Güney Kore-ABD ile ABD-Japonya ittifakının Çin’in yükselişine yanıt olarak daha aktif bir katkı ve rol oynamasını beklediğini vurgulayarak şöyle devam etti:
“ABD’nin ana gündemini, bölge ülkeleriyle Çin’e yönelik ortak bir yaklaşım geliştirmek, Güney Kore-ABD-Japonya iş birliğini güçlendirmek ve Kuzey Kore’nin nükleersizleştirilmesi oluşturuyor. Kuzey Kore’ye yönelik politikaları koordine etmek ve Güney Kore-Japonya ilişkilerinin iyileştirilmesi de ele alınacak konulardan.”
Lee, Çin’in ulusal gücünü artırdığına, çıkarlarını savunduğuna ve komşu ülkelere de nüfuzunu genişletmeye çalıştığına dikkati çekti.
“ABD-Çin arasındaki stratejik rekabetin, Kuzeydoğu Asya bölgesinde ve kapsamı genişleyerek Hint-Pasifik bölgesinde de devam etmesi bekleniyor.” diyen Lee, ABD yönetiminin çevre ülkeleriyle yaptığı ittifakla Çin’i çevrelemek istediğini söyledi.
“ABD, Hindistan, Güney Kore ve Japonya birlikte Çin’e karşı duruyor”
Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Sencer İmer, ABD’nin Donald Trump döneminden bugüne Çin’i bir hasım olarak gördüğünü dile getirdi. Çin’in 2028’de reel ekonomik anlamında ABD’yi dolar bazında geçeceğini belirten İmer, “Ekonomik olarak geçtiğinde, üretim gücü olarak geçmiş oluyor. Bu, teknolojiyi ve askeri gücü de beraberinde getiriyor. Çin’in çelik üretimi de ciddi oranda artıyor. Bu da endüstriyel ürün, güç ve silah demek oluyor.” dedi.
İmer, Çin’in her yıl Fransız donanması kadar askeri gemiyi denize indirdiğine dikkati çekerek ABD’nin dünya denizlerindeki hakimiyetini Çin’e karşı kaybettiğini söyledi. ABD’nin Çin’e karşı Pasifik’te kendisine müttefik aradığını aktaran İmer, “4’lü grup dediğimiz ABD, Hindistan, Güney Kore ve Japonya birlikte Çin’e karşı duruyor. ABD burada Çin’e karşı bir ittifak kurmaya çalışıyor. Tabii Çin de bunu kendisine karşı yapılan bir harekat olarak görüyor.” diye konuştu.
İmer, ABD’nin yeni hükümetinin Pasifik’te iş birliğini güçlendirmeye çalıştığını ve bölgede atacağı siyasi, askeri iş birliklerinin Çin’e karşı olduğunu vurguladı. Çin’in ABD’nin bölge politikasını dikkatle izlediğini ve ABD ile askeri anlamda karşı karşıya gelmek istemediğini anlatan İmer, “ABD-Çin arasındaki mücadele, Myanmar, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde de ortaya çıkıyor. ABD, Çin’in ‘Kuşak ve Yol Projesi’ni de engellemeye çalışıyor.” ifadesini kullandı.
“Biden yönetimi, Güney Pasifik’te güvenlik eşiklerini daha da güçlendirecek”
İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Finans Bölümü Başkanı ve Çin Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, ABD’de her seçim sonrası Çin’e sataşmanın bir gelenek haline geldiğini, yeni yönetimin de bu geleneği sürdüreceğini söyledi. ABD’nin, Tayvan’la olan ilişkilerini ilerletmeye devam edeceğini vurgulayan Aybar, Barak Obama döneminde başlatılmış Çin’i çevreleme politikasının devam edeceğine dikkati çekti. Aybar, şöyle devam etti:
“Amerikan politikası, Çin Halk Cumhuriyeti’ni enterne etmek ve askeri, fiziki alanlarda güç projeksiyonunu sınırlamaya çalışacağını hedefler. Bunun yapabileceği en gerilimli, çelişkili olabilecek coğrafyanın Tayvan olacağını düşünüyorlar oysa Tayvan’ın Çin’le iktisadi ilişkileri son derece derin. Tayvan, Çin’le birçok konuda çatışmalı olsa da iktisadi olarak Çin’e en çok yatırım yapan ülke.”
15 Asya-Pasifik ülkesinin imza attığı Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) Anlaşmasıyla oluşturulan dünyanın en büyük serbest ticaret blokunun Asya’da bulunduğunu belirten Aybar, ABD’nin bu ticaret blokunda bulunmadığını ve Biden yönetiminin bu blokun Çin’e sağlayacağı avantajları aza indirmek için strateji uygulayacağının altını çizdi. Aybar, “Biden yönetimi, Güney Pasifik’te güvenlik eşiklerini daha da güçlendirecek.” dedi.
Çin’in, “Kuşak ve Yol” inisiyatifi çerçevesinde kendi etki alanını, ticari ağlarını, dış yatırımlarını ve içerideki tüketim gücünü artıracak düzenlemelerle ABD’ye cevap vereceğini dile getiren Aybar, Çin’in askeri anlamda olmasa da diplomatik ve iktisadi açıdan avantajının olabileceğini söyledi.
Aybar, Çin’in ABD’nin kendisini enterne etme politikasına karşı kendi direniş eşiklerini oluşturmaya çalışacağını belirtti.
Biden’ın “Asya’ya düşkünlüğü”
Tokyo’daki Tama Üniversitesi Kural Koyucu Stratejiler Merkezi (CRS) Müdür Yardımcısı Brad Glosserman, ABD’li bakanların Tokyo ziyareti ve görüşmelerini “büyük başarı” olarak niteledi.
Hint-Pasifik bölge ziyaretlerinde, Tokyo ve Seul’u öne çıkarmalarının, Biden yönetiminin “Asya bölgesine düşkünlüğünü” gösterdiğini belirten Glosserman, “Beyaz Saray’da ilk ağırlanacak yabancı misafirin Japonya Başbakanı Suga Yoşihide olması, ABD’li bakanların Tokyo’da verdiği mesajı destekliyor. 2+2’li zirve tüm endişelere hitap etti.” dedi.
Glosserman, Çin’de 1 Şubat’ta yürürlüğe giren ve ülkenin sahil güvenliğine, kendisine ait olduğu iddia edilen kara sularında, kurallara uymayan yabancı gemilere karşı silah kullanma yetkisi veren yasanın, Doğu Çin Denizi’ndeki tartışmalı Senkaku adaları etrafında uygulanmasının Japonya’nın sahil güvenliğini tehlikeye düşürebileceği ihtimaline değindi.
“Senkaku adalarına taahhüt yeni değil” diyen Glosserman, yasanın Çin’e Japon gemilerini hedef alabilme yetkisi tanıdığı iddialarına yönelik, “Önceki garantiler yeniden teyit edildi. Biden yönetimi, durumun farkında ve bu konuya yönelik endişeleri ele alıyor.” ifadesini kullandı.
Şubat sonrası Çin devriye gemilerinin bölgedeki etkinliğini artırması ve adalar etrafında Japon gemileriyle birçok kez karşı karşıya gelmesi sonrası 1947 Anayasası’nın 9. maddesindeki “Uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde ‘saldırmazlık’ anlayışına bağlı kalınacağı ve ülke sınırlarını savunma amacı dışında güç kullanılmayacağı” maddesinin yeniden yorumlanabileceği iddialarına değinen Glosserman, “Yasanın yeniden bir tercümesine gerek yok. Japonya, öz savunması için ne gerekiyorsa yapabilir, anayasasını ihlal edecek faaliyetleri ise yapması gerekmez. Bölgesel güvenliğe yönelik çeşitli alanlara yatırım yapabilir.” diye konuştu.