Burdur’da çocuk yuvasında büyüyen ve vatani görevini yaparken gazi olan 46 yaşındaki bedensel engelli Bülent Yıldırım, bu durumu, uğruna gazi olduğu vatan ve bayrak sevgisiyle aşıyor.
Tek başına yaşayan Yıldırım, 3 aylıkken annesini kaybetti, 7 yaşında babasının maddi durumunun yetersizliği nedeniyle yetiştirme yurduna verildi.
Askerlik çağı geldiğinde yurttan ayrılan Yıldırım, Bilecik’teki acemi eğitiminin ardından Erciş ilçesindeki Altındere Jandarma Karakolu’nda er olarak vatani görevini yaptı.
Vatani görevini yaptığı sırada 1996 yılında göreve gittikleri Tendürek Dağı’ndan dönerken PKKlı teröristlerin saldırısında 9 arkadaşı şehit düşen Yıldırım, 3 arkadaşıyla ağır yaralandı.
Çatışmada aldığı 6 kurşun yarasıyla sağ kalça kemiği parçalanan ve bu nedenle sağ bacağı kısa kalan Yıldırım, Ankara’daki Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 2 yıl tedavi gördü.
Geçirdiği 7 ciddi ameliyatın ardından özel tasarlanan 6 santimetre yüksek topuklu ayakkabısıyla tekrar yürüyebilen Yıldırım, göğsünde asılı gazilik nişanları, vatan ve bayrak sevgisiyle yaşama tutunuyor.
Türk bayrakları asılı kırmızı elektrikli bisikletiyle memur olarak çalıştığı kamu kurumuna gidip gelen Yıldırım, gazilik madalyasını gururla taşıyor.
Çatışmada yakın arkadaşını da kaybetti
Devlet övünç madalyalı gazi Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, saldırıda şehit düşen 9 arkadaşının arasında aynı ranzanın üstünde yatan yakın arkadaşının da yer aldığını söyledi.
Vatan sevgisinin gücüyle ayakta kaldığını ve kısa kalan bacağına baktıkça hiç üzülmediğini belirten Yıldırım, vatan uğruna bacağının yanında canını bile gözünü kırpmadan verebileceğini anlattı.
Yıldırım, askere giderken babaannesinin eline kına yaktığında vurulacağını hissettiğini dile getirerek, “Askerliğim doğuya çıktığından ya şehit ya da gazi olacağımı hissediyordum.” dedi.
Kalçadan dizine kadar takılan 25 santimetrelik platini gazilik hatırası olarak taşıdığına değinen Yıldırım, 4 yıl tekerlekli sandalye ve bastonla gezdikten sonra aksayarak da olsa yürüdüğüne sevindiğini kaydetti.
“Bizim anamız da babamız da devlet oldu”
Yıldırım, kaldığı evin bütün oda ve pencerelerini Türk bayraklarıyla donattığını belirterek, “Çocuk yuvasına girince o saatten sonra bizim anamız da babamız da devlet oldu. Beni bu yaşıma kadar devletimiz büyüttü. Askerde arkadaşlarım şehit oldu, devletime bir bacağımı vermişim çok mu? Ben de şehit olmak isterdim. Şehitlik önemli bir mertebe.” diye konuştu.
“Gazilik şerefine ulaştığım için gururluyum”
Devletin hastanede de kendisini yalnız bırakmadığını, doktorların yürümesi için çok çaba harcadığını anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Çok ağır ameliyatlar geçirdim. Ameliyatlardan sonra da yıllarca şiddetli ağrılar çektim ancak şehit olan arkadaşlarım aklımdan hiç çıkmıyordu. Ben de şehit olmayı çok isterdim. Şehitlik çok önemli bir mertebedir. Bayrağımızın rengi şehitlerimizin, gazilerimizin kanından oluşmuştur. Vatan uğruna bacağımı verdim gerekirse kalbimi de veririm üç beş çapulcuya, teröriste Türkiye’mizi bırakmayız. Gazilik şerefine ulaştığım için gururluyum. Türk milleti asla vatansız yapamaz, milletimiz her zaman devletinin yanındadır. Vatan sevgisi başka bir duygudur. Törenlerde, şehit haberlerinde insan duygulanıyor. Bir daha çağırsalar vatanım için yine giderim canımı da kanımı da veririm. Her zaman hazırım, bugün çağırsalar bugün giderim. Benim bayrak sevgim de bir başkadır, bayrağım için canımı veririm. Bu sevgiyle yaşıyorum zaten.”
Yıldırım, gençlere askerlik mesleğini seçmelerini tavsiye ederek, “Bu ülke Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi gençlere emanet. Gençler bayrağı, vatanı, milleti için görev alsınlar. 15 Temmuz’u nasıl canla başla atlattıysak gençlerimizin de vatan sevgisiyle yetişmesini isterim.” ifadelerini kullandı.