Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rauf Karasu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilen Karayolları Trafik Kanunu’ndaki değişiklikle, motorlu araçlara ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminat hesaplamalarında düzenleme gerçekleştirildiğini hatırlattı.
Trafik kazalarında zarar görenleri ve araç sahiplerini ilgilendiren değişikliğin önemli olduğunu belirten Karasu, Anayasa Mahkemesinin zorunlu trafik sigortasına ilişkin 9 Ekim 2020’deki düzenleme iptalinin ardından sigorta şirketlerinin sorumlulukları konusunda belirsizlik yaşandığını kaydetti.
Karasu, yeni değişiklikle Karayolları Trafik Kanunu’nda trafik kazalarında genel şartlarda teminat kapsamı dışında tutulan tazminat taleplerinin büyük ölçüde yer aldığını bildirdi.
Sigorta şirketleri tarafından ödenmeyecek tazminat talepleri bulunuyor
Trafik kazalarında zarar gören kişilerin ve araç sahiplerinin bazı tazminat taleplerinin sigorta şirketleri tarafından ödenmeyeceğinin kanunda açıkça belirtildiğine işaret eden Karasu, şunları kaydetti:
“Aracın piyasa değerini etkilemeyecek ve basit onarımla giderilebilecek hasarlar için değer kaybı tazminatı talepleri ile hasar sebebiyle trafikten çekme veya hurdaya çıkarılma işlemi görmüş araçların değer kaybı tazminatı talepleri, aracın terör eylemlerinde kullanıldığını veya kullanılacağını bilerek binen kişilerin ve terör ve sabotaj eyleminde yer alan kişilerin uğradıkları zararlara ilişkin talepler de sigorta şirketleri tarafından ödenmeyecek.”
Trafik Sigortası Genel Şartları’nda teminat kapsamı dışında tutulan bazı tazminat taleplerinin ise kanunda yer almadığına dikkati çeken Karasu, “Örneğin geçici iş göremezlik zararları ve geçici bakıcı giderleri, genel şartlarda teminat kapsamı dışında tutulmuşken yeni kanun hükümlerinde bunlar sayılmadı. Böylece sigorta şirketleri, bu tazminat taleplerini yerine getirmek zorunda kalacaktır.” ifadelerini kullandı.
“3 ayrı hesaplama metodunun esas alınması nedeniyle birbiriyle çelişkili kararlar verildi”
Anayasa Mahkemesinin kararından sonra “destekten yoksun kalma” ile “maluliyet” tazminat miktarlarının tespitinde 3 ayrı hesaplama metodu esas alındığı için çelişkili kararlar verilebildiğine dikkati çeken Karasu, şöyle devam etti:
“Yeni değişiklikle birlikte bu tür tazminat miktarları artık ‘TRH 2010 Yaşam Tablosu’ uygulanarak ve Trafik Sigortası Genel Şartları’nda belirtilen iskonto oranı ve sürekli sakatlık oranı esas alınarak belirlenecektir. Kanunda tazminat hesabında Trafik Sigortası Genel Şartları’nda öngörülen sürekli sakatlık oranının dikkate alınacağı belirtildiğinden tazminat miktarının tespitinde esas alınacak sürekli sakatlık oranları konusundaki belirsizlikler de giderilmiş oldu. Buna göre genel şartlarda hangi maluliyet yönetmeliğinin esas alınacağı öngörülmüş ise sigorta şirketleri ve mahkemeler bu yönetmeliğe göre belirlenecek sakatlık oranını esas alarak tazminat ödemesine karar verecektir. Böylece uygulamada ve yargı kararlarında bu konudaki çelişkiler ve belirsizlikler de giderilmiş olacaktır. Zira bu konuda birbirinden farklı üç faklı yönetmelik bulunmaktadır.”
Kanun değişikliğiyle değer kaybının tespitinde aracın piyasa değeri, kullanılmışlık düzeyi, hasara uğrayan parçaları ile hasar tutarının dikkate alınacağının öngörüldüğünü belirten Karasu, “Trafik sigortasındaki yeni düzenlemeyle belirsizlik kalktı, tazminatlar daha hızlı ödenecek. Yeni düzenlemeyle hak sahipleri, sigorta şirketleri ve yargı tazminatları daha kolay tespit edebilecek, yargının da iş yükü azalacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Karasu, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunun, Trafik Sigortası Genel Şartları’nı yeniden ele alarak yeni kanun hükümlerine uygun değişiklikler yapması gerektiğini kaydetti.