Her yıl 25 Mart, “Uluslararası Kölelik ve Transatlantik Köle Ticareti Kurbanlarını Anma Günü” olarak yad ediliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2007’de belirlenen ve kölelik sistemi nedeniyle acı çekenleri, ölenleri onurlandırma ve hatırlama fırsatı sunan bu uluslararası gün ayrıca ırkçılık ve ön yargının tehlikelerine dair farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.
İnsanlık tarihinin en büyük vahşeti kabul edilen kölelik, tarih boyunca çeşitli medeniyetler tarafından kullanıldı.
16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar köle tüccarları yaklaşık 13 milyon Afrikalıyı, Atlantik Okyanusu üzerinden Amerika’ya götürerek köleleştirdi.
Bu 13 milyon kişiden yalnızca 10,7 milyonu Atlantik’in diğer yakasında karaya çıkmayı başarırken diğerleri “Yeni Dünya Amerika”ya giden yolculuktan sağ çıkamadı.
Kölelik ve köle ticareti, Fransız tarihçi Jean-Michel Deveau’nun tabiriyle “hem boyutları hem de süresi bakımından insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri” oldu.
Erkek, kadın ve çocukların kurbanı olduğu ve “tarihteki en kötü insan hakları ihlali” olarak adlandırılan transatlantik köle ticareti, ten rengine bağlı ırkçı ideolojiye yol açtı.
Yüzyıllar boyunca Batılı sömürgeciler tarafından yurtlarından koparılarak Yeni Dünya’ya taşınan Afrika asıllı kölelerle başlayan ırkçılığın izlerini hala dünyanın pek çok yerinde görmek mümkün.
Ayrımcılık bugün dahi hayatın her alanına nüfuz ediyor ve yalnızca siyahileri değil, beyaz olmayan tüm toplulukları kapsıyor.
Afrika köleliğin izlerini taşıyor
Transatlantik köle ticareti, ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel sonuçları bakımından insanlık tarihinde derin izler bıraktı.
Afrika kıtasında zorla çalıştırma, zorla evlendirme, borç altında bırakılma, cinsel sömürü, insan kaçakçılığı ve çocuk istismarı gibi pek çok şekilde “modern kölelik” yaşanıyor.
Küresel Kölelik Endeksi’ne göre, Afrika, süregelen siyasi istikrarsızlıklar, yoksulluk, çatışma, iklim değişikliği, insanların yerlerinden edilmesi ve Kovid-19 salgını nedeniyle modern köleliğin en yaygın görüldüğü bölgelerin başında geliyor.
Afrika genelinde 3,8 milyondan fazla kişi tarım, maden işçiliği ve balıkçılık gibi alanlarda zorla çalıştırılıyor. Modern köleliğin en büyük örneği, Güney Sudan, Eritre ve Moritanya’da yaşanıyor.
Yolsuzluk, siyasi kargaşalar ve istikrarsız rejimler, modern kölelik riskini artırıyor.
ABD’de siyasi, sosyal ve ekonomik alanda ayrımcılık sürüyor
ABD’de siyahilere yönelik ırkçılığın kökleri, Afrikalıların zorla köleleştirilmesi ve ücretsiz çalıştırılması dönemine kadar uzanıyor.
Batı ülkelerinde sömürgecilik döneminden bu yana özellikle siyahilere ve beyaz olmayan etnik gruplara yönelik sergilenen ayrımcı tutum, hukuki olarak kaldırılmış olsa da siyasi, sosyal ve ekonomik alanda sürüyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1965’te kabul ettiği “Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme”yi şimdiye dek 88 ülkenin imzalamasına karşın, ABD nüfusunun yaklaşık yüzde 14’ünü oluşturan her 10 siyahiden 8’i ırkçılığa maruz kalıyor.
Pew Araştırma Merkezinin verilerine göre, her 10 siyahi Amerikalıdan 7’si ayrımcılık yüzünden iş hayatında ilerleyemediğini düşünüyor.
Kurumsal ayrımcılığın sürdüğünü savunan siyahiler, ABD kurumları ve yargı sisteminde reform yapılmasını istiyor.
Siyahilerin istihdam, eğitim ve ekonomik refah seviyesinin beyazlara göre daha düşük olması dikkati çekiyor. Bu durum ABD’de büyük bir ırksal servet uçurumuna yol açıyor.
Dünya genelinde aşırı sağ partilerin yükselişi ve ırkçı söylemlerde artış gözlemleniyor. Toplumsal kutuplaşma ve ırkçılık yayılmaya devam ediyor.