2015’te imzaladığı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşmadan eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde tek taraflı çekilen Washington, Ağustos 2018 itibarıyla Tahran’ı, füze programı ve bölgesel nüfuzunun da sınırlandırıldığı yeni bir anlaşmaya zorlamak için İran’a yönelik “tarihin en ağır yaptırımlarını” uygulamaya başladı.
Bu süreçte ekonomisi büyük yara alan İran, ekonomik sorunlardan kaynaklı toplumsal hareketliliklerle de başa çıkmaya çalıştı.
ABD’de İran ile diplomasiyi önceleyen Biden’ın göreve gelmesiyle iki ülke arasındaki yaptırım düğümünün çözüleceğine dair beklentiler artsa da Washington şu ana kadar yaptırımların kaldırılması adına ciddi bir adım atmadı.
ABD’den ağır yaptırımlar
İran’a yönelik ağır yaptırımlar, 2018’de 7 Ağustos ve 5 Kasım’da olmak üzere iki aşamayla devreye girdi.
ABD, ilk aşama yaptırımlarla İran’ın dolar, altın ve değerli madenlere erişimini yasaklarken, bu ülkenin çelik, kömür, alüminyum ticareti ile otomotiv ve sivil havacılık sektörlerini de hedef aldı.
Çok geçmeden 5 Kasım’da getirilen ikinci aşama yaptırımlarla da Tahran’ın petrol ve enerji ticareti darbe aldı. Washington, bu süreç boyunca Merkez Bankası dahil İran’a ait birçok banka ve şirketi yaptırım kapsamına alarak Tahran’ın uluslararası ticaretine büyük zarar verdi.
İran’ın önceki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 26 Eylül’de yaptığı konuşmada ABD yaptırımlarından kaynaklanan zararın ülkeye maliyetinin 150 milyar doları bulduğunu belirterek, “Bu yıllarda halkımızın yaşamı daha rahat ve kolay olabilirdi. Doların ve ihtiyaç ürünlerinin fiyatı daha makul seviyelerde olabilirdi. Bu suçların tüm sorumluluğu Beyaz Saray’a aittir.” ifadelerini kullandı.
İran’ın ana gelir kaynağını hedef alan yaptırımlar, hükümete azami baskı yapmak, petrol ihracatını sıfıra indirmek ve İran petrolünü dünya piyasalarından tamamen çıkarmayı hedefledi. İran’ın son üç yıldaki petrol ihracat istatistiklerine bakıldığında ABD’nin İran’ın ihracatını sıfırlama hedefine erişemediği ancak Tahran’ın petrol ihracatının da yaptırımlardan önceki döneme göre büyük ölçüde azaldığı görülüyor.
İran’ın petrol üretimi ve ihracatında büyük düşüş görüldü
Petrol Bakanlığının verilerine göre, İran’ın 160 milyar varil ham petrol ve kondensat ile yaklaşık 34 trilyon metreküp doğal gaz rezervi bulunuyor.
Venezuela ve Suudi Arabistan’ın ardından Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünde (OPEC) en büyük üçüncü petrol rezervine sahip İran, dünyada da Kanada’nın ardından en büyük petrol rezervine sahip dördüncü ülke konumunda.
İran Petrol Bakanlığının istatistiklerine göre, ABD anlaşmadan ayrılmadan önce Nisan 2018’de günlük 3,8 milyon varil ham petrol ve kondensat üretimi yapan İran, bu miktarın 2,8 milyon varilini ihraç ediyordu. Üçüncü ülkelerin ve tanker izleme şirketlerinin verilerine göre, satmakta zorlandığı için şu anda petrol üretimini günlük 2 milyon varilin altına indiren İran’ın ihraç ettiği petrol miktarı da ortalama günlük 500 bin varilin altına düştü.
Tahran’ın en büyük iki müşterisi Hindistan ve Çin’in yaptırımlardan sonra İran’dan petrol ithalatı ciddi oranda azaldı. Hatta Nisan 2020 itibarıyla Hindistan İran’dan petrol ithalatını durdurdu. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler de her ne kadar yaptırımlara karşı olsalar da ABD’nin baskıları sonucu petrol sevkiyatlarını tamamen kesti.
Çin Genel Gümrük İdaresinin verilerine göre, ABD’nin anlaşmadan ayrılmadığı süreçte İran’dan günlük yaklaşık 800 bin varil ham petrol ithal eden Çinli şirketler, bu yılın ilk ayında İran’dan petrol almadı. Buna rağmen İran’ın özellikle Çin’e petrol ihraç etmeye devam ettiği ancak petrol sevkiyatlarını gizli tuttuğuna dair bilgiler ülke medyasında sıkça yer alıyor.
Yaptırımlar nedeniyle istatistikleri açıklamaktan kaçınan İran’ın petrol ihracat rakamları net şekilde tespit edilemese de ihracat gelirlerinin büyük ölçüde düştüğü İranlı yetkililer tarafından zaman zaman dile getiriliyor. Bununla ilgili 23 Eylül’de sosyal medya hesabından paylaşım yapan Tahran Ticaret Odası Başkanı Mesud Hansari, 2018’de İran’ın Çin’e 9,53 milyar dolar petrol ihraç ettiğini ancak yaptırımlar sonrasında bu rakamın 11 milyon dolara kadar gerilediğini açıkladı.
İran’ın eski Bütçe ve Planlama Kurumu Başkanı Muhammed Bakır Nobaht, 2 Haziran’da Mecliste yaptığı sunumda, ülkesinin 2011’de 119 milyar dolar olan enerji ihracatı gelirlerinin geçen yıl 8,9 milyar dolara kadar indiğini açıklarken petrol yaptırımlarından ülkenin gördüğü zararın boyutunu gözler önüne serdi.
İran tümeninin 3 yılda değer kaybı yüzde 320’yi aştı
Ülkede Mayıs 2018’de serbest piyasada 6 bin 500 tümen seviyelerinde olan 1 ABD doları, 26 Eylül 2018’de 19 bin tümene çıkarak tarihi seviyesini gördü. Daha sonraki süreçte 10 bin 300 tümene kadar inen dolar, Ekim 2020’de bir kez daha tavan yaparak 30 bin tümeni aştı. Şu anda ise dolar 27 bin tümenden işlem görüyor.
Buna göre, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilerek yaptırımları geri getirmesinden sonraki 3,5 yıllık süreçte İran tümeninin dolara karşı değer kaybı yüzde 320’yi aştı.
İran ekonomisindeki kriz yalnızca ulusal paranın dolar karşısında değer kaybıyla sınırlı kalmadı. Para biriminde yaşanan değer kaybı dış ticareti zora sokarken enflasyonun yükselmesine ve ekonominin daralmasına neden oldu.
Merkez Bankası verilerine göre İran, nükleer anlaşmanın yürürlüğe girdiği 2016’da yüzde 12,5, 2017’de ise yüzde 3,7 ekonomik büyüme gerçekleştirdi. Yaptırımların başlatıldığı 2018’de ise ekonomi yüzde 3,9 küçüldü. Uluslararası Para Fonunun (IMF) yayımladığı Dünya Ekonomik Görünümü raporunda İran ekonomisindeki daralmanın 2019’da yüzde 6 ve 2020’de yüzde 6,8 olduğu belirtildi.
Ülkede enflasyon, 2016’da nükleer anlaşmanın yürürlüğe girerek yaptırımların kaldırıldığı dönemde 26 yıl aradan sonra ilk kez yüzde 9’a gerilemişti. ABD’nin 2018’de anlaşmadan çekilerek yaptırımlar uygulamasından sonraki süreçte ise enflasyon yüzde 52,1’e kadar çıktı. İran İstatistik Merkezinin verilerine göre, eylül ayına gelindiğinde son bir yıllık enflasyon yüzde 45 oldu.
Enflasyonun kontrol edilememesi alım gücünü doğrudan etkiledi. İran’da bu yıl 1 milyon 835 bin tümen olarak belirlenen asgari ücret, ABD’nin anlaşmadan çekilmeden önceki süreçte dolar bazında 200 doların üzerindeydi. Söz konusu rakam bugün itibarıyla serbest piyasa kuruna göre 66 dolara kadar indi.