Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in ülkenin içinden geçtiği siyasi, ekonomik, sağlık krizleri ve sokaktaki protestoları da gerekçe göstererek, başbakanı azlettiğini, meclisin çalışmalarını 30 gün boyunca durdurduğunu ve yeni bir başbakan atayarak yürütmeyi kendisine bağlayacağını açıklaması “darbe” olarak tanımlandı.
- Tunus’ta Cumhurbaşkanı Said, Başbakanı görevden aldı, meclisin yetkilerini dondurdu
- Tunus’ta Meclis Başkanı Gannuşi, Cumhurbaşkanı Said’i darbe yapmakla suçladı: Hükümet halen görevinin başında
- Tunus Cumhurbaşkanlığı, Meclis yetkilerini dondurma kararının 30 gün geçerli olacağını duyurdu
- Tunus’ta “darbe” nedeniyle kapanan Meclis çevrim içi toplanacak
- Tunus Cumhurbaşkanı Said bir ay süreyle gece sokağa çıkma yasağı ilan etti
- Tunus Meclisindeki partilerin çoğu Cumhurbaşkanı Said’in darbe girişimini anayasaya aykırı buluyor
- Tunus Cumhurbaşkanı, Başbakan, Savunma ve Adalet Bakanlarını görevden aldı
- Tunus’taki siyasi krizin perde arkası, uluslararası bağlamı ve olası senaryolar
Arap Baharı’nın doğum yeri Tunus, temel hak ve özgürlükler alanında elde ettiği kazanımları, yönetimin bir sonraki sahiplerine seçimler yoluyla devretmesiyle 2011’deki devrim dalgasının demokrasi alanında tek başarı örneği kabul edildi.
Ancak Tunus, 2011’deki değişimin ardından girdiği çalkantılı geçiş sürecinde bir türlü siyasi ve dolayısıyla ekonomik istikrarı yakalayamadı. Ülkede son 10 yılda ondan fazla hükümet göreve geldi. Devrim “iş, aş” gibi vaatlerini karşılayamadı, bunun aksine sokaktaki Tunuslular için ekonomik durum salgının doğurduğu küresel fırtınayla da her geçen gün daha da ağırlaştı.
Tunus’ta 25 Temmuz’daki Cumhuriyet Bayramı sırasında ülke çapında siyasi atmosfere yönelik kitlesel protestolar yaşandı. Bu protestolar sırasında bazı siyasi parti merkezlerine saldırılar düzenlendi.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, akşam saatlerinde güvenlik bürokrasisi ve emir komuta kademesiyle düzenlediği toplantının ardından “ülkenin iç savaşa sürüklenmesini engellemek” gerekçesiyle “olağanüstü anayasal yetkiler” kullanacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı, başbakanı azlettiğini, meclisin çalışmalarını 30 gün süreyle durdurduğunu ve yeni bir başbakan atayarak yürütmeyi kendisine bağlayacağını duyurdu.
Nahda Hareketi başta olmak üzere meclisin önde gelen partileri Said’in adımını “darbe” şeklinde tanımladı. Askerler, Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi ile beraberindeki milletvekillerini meclise almadı.
Cumhurbaşkanı Said’in kararları üzerine halkı barışçıl mücadeleye çağıran Gannuşi, yasal dayanağı bulunmayan bu adımı “darbe” şeklinde niteledi.
Tunus’ta olayların merkezindeki Kays Said kimdir?
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, kariyer olarak Anayasa Hukuku Profesörlüğü’nden geliyor. Said, Arap Baharı sürecinin ardından 2014’te kabul edilen Tunus Anayasası’nı inceleyen uzmanlar heyeti arasında yer aldı. Said, 2019’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bağımsız aday olarak yarışa girdi ve ikinci tura kalmayı başardı. 2011 yılında dönemin “devrim” söylemini kapsayan sıra dışı kampanyasıyla Said, halkoyuyla gerçekleştirilen seçimlerin ikinci turunda yüzde 72 gibi yüksek bir oy oranıyla göreve geldi.
Klasik Arapça’yı baskın biçimde kullandığı güçlü hitabetiyle uluslararası basının dikkatini çeken Said, ülkedeki politik yapıda siyasi partilerdense şahıslar üzerinden kurgulanan bir sistem savunmasıyla öne çıktı.
Buraya nasıl gelindi?
Tunus’ta 2019’da cumhurbaşkanlığı seçimiyle eş zamanlı gerçekleştirilen parlamento seçimlerini Nahda Hareketi, birinci sırada tamamladı. Hareket 217 sandalyeli Meclis’te 52 milletvekiliyle birinci parti konumunu üstlendi ancak hükümeti tek başına kurabilecek çoğunluğu elde edemedi. Nahda’nın hükümeti, Meclis’ten güvenoyu alamadı.
Tunus, 2019’un ardından parlamento içinde çok sayıda çekişmeye sahne oldu.
Son iki yıl içinde üçüncü Başbakan olarak Kays Said tarafından Temmuz 2020’de atanan Hişam el-Meşişi’nin teknokratlardan oluşan kabinesi parlamentoda başta Nahda Hareketi, Tunus’un Kalbi ve Onur Koalisyonu gibi partilerden destek alarak Meclis’ten aldığı güvenoyuyla göreve başladı.
Ancak Kays Said ve Meşişi arasındaki sürtüşme kamuoyu önüne taşındı. Cumhurbaşkanı Said, şubat ayında Başbakan Meşişi’nin kabine revizyonunun anayasal olmadığını savundu. Meclis buna rağmen Meşişi’nin kabinesine güvenoyu verdi. İkili arasında karşılıklı açıklamalarla gerilim zaman zaman tırmanırken, siyaset içindeki aktörlerin bu ayrışmaya taraf olması krizi daha da derinleştirdi.
Konuyu nihayete erdirme yetkisine sahip 2014 Anayasası’nın öngördüğü Anayasa Mahkemesi’nin henüz kurulamamış olması da ülkedeki krizi daha da çözümsüz hale getirdi.
Devletin zirvesi ve siyaset içindeki bu ayrışma derinleşirken, Tunus yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgının doğurduğu ağır ekonomik ve sağlık koşullarının zorlaştırdığı krizlerle boğuşmaya devam etti.
İngiltere merkezli Middle East Eye internet sitesi, mayısta Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarının anayasadaki olağanüstü durumlarda cumhurbaşkanının yetkilerini genişletmesini öngören Tunus Anayasası’nın 80. maddesini kullanarak yönetime el koyabileceği yönündeki planı yayınladı. Said, bu dönemde “Tunus’un darbeler dönemini geride bıraktığı” yönündeki mesajıyla iddiaları reddetti.
Cumhurbaşkanı’nın kararları ülke içinde nasıl karşılandı?
Cumhurbaşkanı’nın Meclis’in çalışmalarını durdurduğu ve başbakanı azlettiği yönündeki açıklamalarına ülke içinde farklı tepkiler geldi. Açıklamaların ardından bazı Tunuslular Cumhurbaşkanı’nın bu kararını havai fişeklerle kutlarken, diğer kesim bunun darbe girişimi olduğu gerekçesiyle protesto gösterisi düzenledi.
Pazartesi günü söz konusu kararların destekçileri ve karşıtları Tunus Meclisi önünde karşı karşıya geldi. Gösterilerin odak noktası haline gelen Meclis önünde güvenlik güçleri yoğun önlem aldı. Taraflar arasında olası bir çatışmayı önlemeye çalışan güvenlik güçleriyle göstericiler arasında zaman zaman arbede yaşandı.
Meclis’teki en büyük parti konumundaki Nahda Hareketi ve ikinci parti konumundaki Tunus’un Kalbi Partisi başta olmak üzere Onur Koalisyonu, Demokratik Akım, Tunus İşçi Partisi gibi partilerinden farklı şiddette itirazlar yükseldi. Söz konusu partilerden bazıları Cumhurbaşkanı’nın bu adımıyla anayasayı ihlal ettiğini, yetkilerini aşırıya kullandığını belirtirken, Nahda Hareketi ve Onur Koalisyonu, Said’i darbe girişiminde bulunmakla suçladı.
Buna karşın, Kays Said’i seçim sürecinin ardından da destekleyen Halk Hareketi, Halk Akımı son olarak da eski rejim yanlısı Özgür Anayasa Partisi, Said’in bu adımını desteklediklerini duyurdu.
Yaklaşık 11 milyon nüfuslu ülkede bir milyondan fazla üyeye sahip Tunus Genel İşçi Sendikaları (TGİS), dün Kays Said ile yaptığı görüşmenin ardından kesin tutum almaktan kaçınarak, Cumhurbaşkanı’na olağanüstü önlemlerin ardından bir an önce net yol haritası çizmesi yönünde açıklama yaptı.
Tunus’taki iş dünyasının en büyük çatı örgütü Tunus Sanayi, Ticaret ve El Sanatları Konfederasyonu (UTICA), ülkenin “sosyal, ekonomik ve sağlık koşullarında geçtiği bu zorlu dönemde bugüne kadar elde edilen kazanımları koruyacak hükümetin bir an önce kurulması” çağrısı yaptı.
Öte yandan devrim sonrasında sivil toplumun güçlendiği Tunus’ta Said’in söz konusu kararlarının yetki aşımı olduğunu düşünen kesimler de mevcut. Tunus Yüksek Yargı Konseyi, Said’in aynı zamanda kendisini başsavcı olarak atamasına tepki gösterdi.
Konsey açıklamasında, yargının bağımsızlığına dikkati çekerek bu erkin siyasi çekişmelerden uzak tutulması gerektiği vurgusu yaptı.
Uluslararası camia nasıl tepki verdi?
Arap Baharı isimli sürecin tek demokrasi örneği olarak kabul edilen Tunus’ta yaşanan gelişmelerde bölge ülkeleri ve batı demokrasilerinin çoğu “bekle ve gör” şeklinde bir yaklaşımı benimsedi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, dün akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Kays Said ile yaptığı görüşme sırasında olaylara ilişkin kesin tutum almaktan kaçındı. Açıklamada Blinken, Cumhurbaşkanı Said’e demokrasi ve insan haklarına bağlı biçimde, tüm siyasi aktörler ve Tunus halkıyla diyaloğu sürdürme çağrısı yaptı ve ABD’nin durumu yakından izlemeye devam edeceğini ifade etti.
Avrupa Birliği, Tunus’taki tüm aktörlere ülkenin anayasasına saygı duyması ve şiddetten kaçınması çağrısı yaptı.
Almanya ve Fransa, gelişmeleri “darbe girişimi” diye tanımlamaktan kaçınarak, hukukun üstünlüğü, şiddetten uzak durulması yönünde beyanda bulundu.
Tunus’taki Nahda Hareketi’nin İslamcı kimliği ve iktidar ortağı olarak görevden uzaklaştırılması nedeniyle, bölgede İslami hareketlere karşı tavır alan birçok aktör, Said’in bu girişimine açıktan tepki vermekten kaçındı.
Arap Baharı sonrasındaki yönetimlere müdahaleleriyle tanınan Körfez monarşileri büyük ölçüde sessiz kalmayı tercih etti. Bahreyn “Tunus’un daha fazla istikrar ve refah için gelişime kavuşması temennisinde” bulunurken Körfez’deki komşularının dışında dış politikasıyla tanınan Katar, taraflara sükunet çağrısı yaptı.
Mısır yönetimi, henüz olaylara ilişkin resmi açıklama yapmadı. Ülkedeki hükümet yanlısı basın olayları “İhvan terör örgütüne karşı bir savaş” biçiminde tanımlamayı tercih etti.
Şimdi sırada ne var?
Tunus’ta bu adımların mimarı Kays Said, sendikalar ve ticaret örgütleriyle yaptığı görüşmenin ardından kararlarına arka çıkarak, “Tarihi bir sorumluluk aldım. Bu durumun darbeyle alakası olduğunu iddia eden, hukuk derslerini gözden geçirsin. Biz darbeci değiliz ama Tunus devletini de kolay lokma yapmayacağız.” dedi.
Söz konusu kararlarını anayasa çerçevesinde aldığını ve yasaları uyguladığını savunan Said, “Tek damla bile kan aksın istemiyorum. Ülkede bir kanun var ve bu kanun herkese uygulanır.” ifadesini kullandı.
Said’in görevden aldığı Başbakan Hişam el-Meşişi, Cumhurbaşkanı’nın atayacağı yeni bir başbakana görevi teslim edeceğini belirterek, Tunus’un durumunu karmaşıklaştıran ve zora sokan engelleyici bir rol üstlenmeyeceğini kaydetti.
Ülkede şu ana kadar siyasilere veya muhaliflere yönelik herhangi bir tutuklama dalgası yürütülmedi ve olaylarda can kaybı yaşanmadı.
Kararlarını 30 günlük bir çerçevede aldığını duyuran Said’in bu süre içinde yol haritası sunması bekleniyor. Meclis’teki birinci parti konumundaki Nahda Hareketi, Said’in bu adımına darbe girişimi şeklinde karşı çıktı. Ancak, Said’in sunacağı yol haritasıyla Nahda’yı sürece dahil etmesi ve ikna etmesi zor görünüyor.
Nahda Hareketi ve Cumhurbaşkanı’nın bu girişimine karşı çıkan cephenin alacağı tutum, Said’in bu cepheyi ikna etmek için ne kadar taviz vereceği de ülkenin yakın geleceğinin şekillenmesinde belirleyici olacak.
Ülkedeki tüm bu siyasi belirsizlik devam ederken, Tunus Kovid-19 salgınında “sağlık sisteminin çökme noktasına geldiği” çok zor bir dönemden geçiyor. Temel döviz girdisi turizm gelirlerinden mahrum Tunus’ta, ekonomi de 2021 yılının ilk çeyreğinde yüzde 3 daraldı. Resmi işsizliğin yüzde 17,3’te seyrettiği ülkede gayriresmi işsizliğinse çok daha yüksek olduğu belirtiliyor.
Resmi rakamlara göre 2020’de 30 milyar dolar olarak kaydedilen kamu borcunun 2021’de 35 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. Ülkedeki siyasi istikrarsızlığın tüm bu ekonomik tabloyu daha da kötüleştirmesinden endişe ediliyor.