Tunuslular, Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz’da anayasanın 80. maddesine dayanarak aldığını söylediği ancak bazı kesimler tarafından “darbe” olarak nitelendirilen “istisnai” kararlarının ardından yol haritasının açıklanmasını bekliyor.
Cumhurbaşkanı Said, 25 Temmuz’da Başbakan Hişam el-Meşişi’nin görevine son verdiğini ve kendisinin seçeceği bir başbakanla yürütmeyi devralacağını açıklamasına rağmen hala yeni başbakanın ismini açıklamadı.
Bu konuda yaşanan gecikme, ülke içinde ve dışında endişeye neden olurken siyasi sürecin gidişatıyla ilgili de şüphe doğurdu.
Yol haritasının gecikmesi endişelere neden oluyor
AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Sosyolog Hişam el-Haci, Said’in, yeni başbakanın ismini açıklamamasının iki sebebi olabileceğini belirtti.
Haci, “Sebeplerden ilki, Said’in, beraberinde çalıştığı kişilerin onay verdiği net bir yol haritası olmaması, ikincisi ise kendisini destekleyenleri şaşırtmak ve gizemliliği korumak için yol haritasını yavaş yavaş açıklamayı tercih ediyor olması.” dedi.
Haci, “istisnai” kararların üzerinden yaklaşık bir hafta geçmesine rağmen başbakanının adının açıklanmamasının pek de iç açıcı olmayan bazı soruları akla getirdiğini sözlerine ekledi.
Ülkede çözülmeyi bekleyen birikmiş pek çok sorun olduğuna dikkati çeken Haci, “Cumhurbaşkanının bunu görmezden gelmesi şüphe uyandırıyor. Acaba Cumhurbaşkanının çevresinde başbakan adayıyla ilgili bir anlaşmazlık mı söz konusu? Çıkarımlar korkulara açık kapı bırakıyor.” diye konuştu.
Haci, Tunusluların, “istisnai” kararların uygulama süresi uzadıkça bunların daimi hale gelmesinden ve Said’in devletin tüm organlarına hükmetmeyi istemesinden korktuğunu ifade etti.
Güven verici ifadeler sözde kalabilir
Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz’dan öncesine geri dönmesinin söz konusu olmadığını belirten Haci, “Meclis yeniden çalışmaya başlamayacak çünkü cumhurbaşkanlığı kanadı ‘diyalogu’ açık ve net bir şekilde reddediyor. Said’in yerel kurumlara sarf ettiği güven verici ifadeler de sözde kalabilir. 25 Temmuz öncesine hızlı bir şekilde döneceğimizi düşünmüyorum.” değerlendirmesini yaptı.
Hükümetin kabul görmesi zorunlu
Siyasi analist Nasreddin bin Hadid ise Tunus Genel İşçi Sendikası (TGİS) ile bölgesel ve uluslararası tarafların hala yol haritası üzerinde çalışıyor olabileceği ihtimali üzerinde durdu.
Bin Hadid, Said’in kuracağı hükümet “darbe” hükümeti olarak görüleceği için meşruiyete sahip muteber isimlerin bu hükümette tek başına yer almayacağını, dolayısıyla da cumhurbaşkanının “teknokrat hükümet kurma” bahanesiyle siyaseten tanınmayan kişileri getirmek zorunda kalacağını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Said’in bölgeden ve ülke içinden gelen baskılarla, TGİS’in açıklayacağı yol haritası doğrultusunda bir hükümet seçmeye zorlandığı görüşünü savunan Bin Hadid, “İşçi Sendikası ve sivil toplumla koordinasyon olmazsa yeni hükümet Meclis’le çatışır.” dedi.
Herkesin, hükümetin kabul görmesi ya da en azından reddedilmemesi ve böylece Meclis tarafından meşru kabul edilmesi beklentisi içinde olduğunu belirten Bin Hadid, “Meclisin yeni hükümeti kabul etmesi durumunda Said de “darbeci” imajını silmiş olacak.” diye konuştu.
Uluslararası taraflar, yol haritasının açıklanmasını istiyor
Fransa ve ABD, Tunus’ta yaşanan gelişmelerle ilgili endişelerini belirtti.
Tunuslu gazeteci Muhammed el-Yusufi, Facebook sayfasından yaptığı paylaşımda, Fransa’nın Tunus Büyükelçisinin, Cumhurbaşkanına yakın bir siyasi partinin genel sekreteriyle bir araya geldiğini ve ona “Said, ‘istisnai kararlar’ sürecine bir ay içinde son vermezse Tunus’ta kurulacak hiçbir hükümetle ilişki kurmayacaklarını söylediğini” aktardı.
Yusufi, bunu Cumhurbaşkanına yönelik dolaylı bir uyarı niteliği taşıyan, dikkati çekici bir gelişme olarak niteledi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise hükümetin kurulması ve Meclis’in yeniden çalışmalarına başlaması konusunda daha net bir tavır sergiledi.
Katar merkezli Al Jazeera Televizyonuna konuşan Blinken, Tunus’un demokratik süreçten sapması ve Meclis’in çalışmalarının dondurulması gibi anayasaya aykırı kararlar alınmasından endişe duyduklarını ifade etti.
Blinken, Meclis’in faaliyete geçmesi ve halkın taleplerine karşılık verecek bir hükümetin kurulması gerektiğini belirtti.
Tunus’ta ne olmuştu?
Tunus’ta 25 Temmuz’da hükümet ve muhalefet partilerine yönelik yüzlerce kişinin katılımıyla protesto gösterileri yapılmış, çıkan olaylar sonucunda başta Nahda Hareketi olmak üzere, parti merkezlerine saldırılar düzenlenmişti.
Tunus Cumhurbaşkanı Said de Meclis’in tüm yetkilerini dondurduğunu, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya aldığını, mevcut Başbakan Hişam el-Meşişi’yi azlettiğini ve kendi atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını duyurmuştu.
Said, kendini başsavcı ilan ederek yargının alanına da müdahale etmişti.
Hükümete yönelik bu darbe girişiminin ardından askerler Tunus Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi ile beraberindeki milletvekillerini Meclis’e almamıştı.
Cumhurbaşkanı Kays Said’in kararları üzerine halkı barışçıl mücadeleye çağıran Gannuşi, yasal bir dayanağı bulunmayan bu adımın “darbe” olduğunu vurgulamıştı.
Said ise tarihi bir sorumluluk üstlendiğini, aldığı kararların anayasaya uygun olduğunu ve bunu “darbe” olarak nitelendirenlerden “hukuk derslerini gözden geçirmelerini” istemişti.