Nahda Yürütme Ofisi üyesi ve milletvekili Muhammed el-Kumani, AA muhabirine yaptığı açıklamada, partinin lideri Raşid el-Gannuşi’nin de açıkça ifade ettiği gibi Tunus’ta demokratik geçiş sürecine geri dönmek için gereken tavizleri vermeye hazır olduklarını ifade etti.
Ülkedeki krizin çözüm aşamasına girdiğinin söylenebilmesi için bazı taleplerin yerine getirilmesi gerektiğini söyleyen Kumani, ilk olarak Meclis’in yeniden faaliyete geçmesi, ikinci olarak ise yeni hükümeti kurması için ulusal bir şahsiyetin görevlendirilmesini istediklerini aktardı.
Kumani, Nahda’nın, ülkenin kısa sürede erken seçime hazırlanmasıyla ilgili çözümlerin bulunacağı ve seçim kanunu ile siyasi adımların tartışılacağı bir siyasi diyaloğa açık olduğunu ve bu konuda esnek davranacağını dile getirdi.
Kumani, Cumhurbaşkanı Kays Said’in ülkenin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve sağlık alanındaki krizleri çözmek için anayasanın 80. maddesine dayandığını söyleyerek aldığı kararların üzerinden bir hafta geçmesine rağmen ortada bir yol haritası olmadığının görüldüğünü kaydetti.
Askeri yargının milletvekillerine dönük gözaltı kararlarına da atıfta bulunan Kumani, mevcut krizlerin çözümünde kanun ve anayasaya bağlılık konusunda endişeleri olduğunu aktardı.
Tunus’ta ne olmuştu?
Tunus’ta 25 Temmuz’da hükümet ve muhalefet partilerine yönelik yüzlerce kişinin katılımıyla protestolar gerçekleştirilmiş, çıkan olaylarda başta Nahda Hareketi olmak üzere parti merkezlerine saldırılar düzenlenmişti.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said de Meclisin tüm yetkilerini dondurduğunu, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya aldığını, mevcut Başbakan Hişam el-Meşişi’yi azlettiğini ve kendi atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını duyurmuştu.
Said, kendisini başsavcı ilan ederek yargının alanına da müdahale etmişti.
Hükümete yönelik bu darbe girişiminin ardından askerler Tunus Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi Lideri Raşid el-Gannuşi ile beraberindeki milletvekillerini meclise almamıştı.
Cumhurbaşkanı Kays Said’in kararları üzerine halkı barışçıl mücadeleye çağıran Gannuşi, yasal bir dayanağı bulunmayan bu adımın bir “darbe” olduğunu vurgulamıştı.
Said ise tarihi bir sorumluluk üstlendiğini, aldığı kararların anayasaya uygun olduğunu ifade ederek, bunu “darbe” olarak nitelendirenlerden “hukuk derslerini gözden geçirmelerini” istemişti.