Ülkeyi 23 yıl demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin Bin Ali’nin 14 Ocak’ta ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı “Yasemin Devrimi”ne katılan aktivistlere AA ekibi, Habib Burgiba Caddesinde mikrofon uzattı.
Devrim sürecinde sokaklara çıkan Tunuslu hukukçu Fethi el-Gazvani, “14 Ocak 2011 devrimi münferit bir olay değildi, başkent ağırlıklı olmak üzere daha ziyade ülke genelinde halkın sokağa çıkmasıyla gerçekleşti. Başkentin kenar mahallelerinde Aralık 2010’da başlayan gösteriler yavaş yavaş başkentin kalbine doğru ilerledi.” ifadelerini kullandı.
14 Ocak günü gösterilere katılmak için sabah saatlerinde evden çıktığını belirten Gazvani, “Günlerdir gösterilere katılıyorduk fakat 14 Ocak diğer günlerden farklıydı. Sabah gösterilere katılmak için evden çıkarken eşime şunları söylediğimi hatırlıyorum; ‘bugün Tunus’ta tarihi bir gün yaşanacak’ ve bu unutulmaz gün için sokağa çıktım.” diye konuştu.
Gazvani, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Sokakta neler yaşandığını bilmiyordum, olayların ne kadar derinleşeceğini de kestiremiyordum ama 14 Ocak’ın tarihi bir gün olacağını hissetmiştim. Göstericilerin toplandığı Habib Burgiba Caddesi’ndeki gösteriye katılmak üzere Tunus Adalet Sarayı’nın önüne gittim. Gösteriye yoğun katılım vardı, özellikle kenar mahalle sakinleri ve avukatlar gösteride dikkat çekiyordu. Göstericiler ile beraber Habib Burgiba Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçtik.”
“Bin Ali rejimin bize tattırdığı acı tarif edilemez”
Öğlen vaktine doğru göstericilerin Burgiba Caddesi’ni tıka basa doldurduğunu aktaran Gazvani, “Herkes hep bir ağızdan ‘İçişleri Bakanlığı… terör bakanlığı’ sloganını atıyordu. Sivil ve resmi elbiseli güvenlik güçleri korkuyla gösteriyi takip ediyordu. ‘Defol’ sloganı da en çok söylenen sloganlar arasındaydı. Her ne kadar İçişleri Bakanlığının çatısında keskin nişancılar olsa da göstericiler korkusuzca İçişleri Bakanlığı’na doğru yürüdü.” ifadelerini kullandı.
Gösterilerin akşama kadar devam ettiğini belirten Gazvani, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Akşam saatlerinde Bin Ali’nin ülkeden kaçtığı haberi yayılırken bizde anlatılması zor bir duygu oluştu. Fransa’da yaşayan bir arkadaşımla yaptığım telefon görüşmesinde Bin Ali’yi taşıyan uçağın Fransa semalarında olduğunu öğrendim. Bazıları ise Bin Ali’nin Libya’ya kaçtığını söylüyordu. Bin Ali’nin eşiyle beraber kaçtığını duymak beni inanılmaz derecede mutlu etti. Çünkü Bin Ali rejiminin bize tattırdığı acı tarif edilemez.”
Tunus Genel Öğrenci Birliği’nin lider kadrosunda yer alan Gazvani, Bin Ali rejiminin iktidarında 90’lı yıllarda, Tunus çölünde zorunlu askerlik yapmaya maruz kalmasının ardından öğrenci birliğindeki faaliyetlerinden dolayı yıllarca hapis yattığını söyledi.
“Anne Bin Ali kaçtı”
Tunuslu öğretmen Cemile Şemlali de 14 Ocak’ta yaşadığı duyguların çok karışık olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Devrimin, yoksul ve dışlanmış bölgelerde başladığına dikkat çeken Şemlali, “Ülke genlinde bir aya yakın süredir devam eden gösterilere rağmen devrik diktatör Bin Ali 13 Ocak’ta yaptığı basit bir açıklama ile yalan vaatlerini sırlamaya devam etti. Bu konuşmadan Tunus halkının etkilenip tekrar kandırılabileceği korkusuna kapıldım. Ama Allah’a şükür, diktatörlük rejiminin sahtekarlığı ortaya çıktı ve kimse ona inanmadı. Gösteriler o kaçana kadar devam etti.” ifadelerini kullandı.
Özelikle 14 Ocak gününü unutamadığını belirten Şemlali, şöyle devam etti:
“Her kesimden gösterici meydanlardaydı. Genç, erkek, kadın hep bir ağızdan slogan atıyorduk. Gösterilerin Bin Ali’nin sonu olacağını kimse hayal etmemişti. Tüm korkularımız halkın sokağa çıkmasıyla son bulmuştu. Biz daha çok Bin Ali’nin yakalanarak adalete teslim edileceğini ve yargılanacağını düşünüyorduk. Devlete, topluma ve halka karşı işlediği suçlardan mahkum olacağını hayal ediyorduk. Bin Ali’nin ülkeden kaçtığı haberini duyunca büyük bir gururla anneme haykırdım: ‘Anne Bin Ali kaçtı'”
“Bin Ali’nin açtığını bilmiyorduk”
İşçi Partisine bağlı Tunus Komünist Gençlik Birliği üyesi Hamza Bin Avn ise 10 Ocak’ta katıldığı gösteride gözaltına alındığını, bu yüzden 14 Ocak’ta İçişleri Bakanlığı binasının altında yer alan hücrede olduğunu söyledi.
Gösterilere katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınan yüzlerce kişiden biri olduğunu belirten Bin Avn, “10 Ocak’ta aralarında öğrenci, sendikacılar ve siyasetçilerin olduğu siyasiler ile beraber gözaltına alındım. Gösterilere katılmak üzere mahallemizden Burgiba Caddesine gelmek üzereyken güvenlik güçleri bizi durdurarak gözaltına almıştı.” dedi.
Gözaltında oldukları için Bin Ali’nin kaçtığını duymadıklarını belirten Avn, “14 Ocak’tan sonra güvenlik güçlerinin bize karşı tavırları olumlu olarak değişti. Bin Ali’nin kaçtığını bilmiyorduk ama bu değişiklikten bir şeylerin olduğunu hissediyorduk. Bin Ali’nin vatana ihanetten gözaltına alındığını düşünüyorduk. 17 Ocak’ta salıverildiğimde tuhaf bir manzara ile karşılaştım. Sokaklarda tanklar, dikenli teller ve güvenlik görevlerinin taşıyan çok sayıda araç vardı. Bunlar savaş bölgeleri dışında olağandışı görüntülerdi. 14 Ocak 2011, Tunus halkı için rejim liderinin kaçtığı önemli bir dönüm noktasıydı.”
Tunus’ta “Yasemin Devrimi”
Tunus’ta 17 Aralık 2010’da ülkenin orta kesiminde yer alan Sidi Buzid kentinde kendini ateşe veren seyyar satıcı Muhammed Buazizi, ülkeyi 23 yıl boyunca yöneten Zeynel Abidin bin Ali’nin 14 Ocak 2011’de ailesiyle beraber ülkeyi terk etmesiyle sonuçlanan sokak eylemlerinin fitilini ateşledi.
Tunus’un “Yasemin Devrimi”, Arap dünyasının ise “Arap Baharı” olarak adlandırdığı sürecin başlamasına neden olan 26 yaşındaki üniversite mezunu seyyar satıcı Buazizi’nin, zabıta tarafından tezgahına el konulması ve yetkililerce hakarete uğramasının ardından hayatını kaybettiği eylemi gerçekleştirmesi halkı sokaklara taşıdı.
Bin Ali’nin ailesiyle beraber Tunus’tan kaçtığı 14 Ocak tarihine kadar devam eden halk gösterilerinin ardından ülkede siyasi olarak yeni bir sayfa açıldı.
Demokrasi adına birçok adımı başarılı şekilde atan Tunus’ta, devrimin üzerinden 13 yıl geçmesine rağmen siyasi istikrar ise bir türlü sağlanamadı.