Tunus, son günlerde, devrimin yaşandığı 2011’dekine benzer şekilde istihdam, kalkınma gibi taleplerin dile getirildiği çok sayıda protestoya sahne oluyor.
Arap Baharı sürecinde elde ettiği demokrasi, temel hak ve özgürlükler alanındaki başarılarıyla “devrimlerin son kalesi” şeklinde tanımlanan Tunus, ekonomi alanında aynı başarıyı sergileyemedi.
Tunus sokakları, dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının da ağırlaştırdığı sosyoekonomik koşullar karşısında son dönemde ülke genelinde toplumsal olaylarda gözle görülür bir artışa tanık oluyor.
Sahil bölgesinin geleneksel olarak kalkınmadan daha büyük pay aldığı ülkede fosfat madeni ve bazı petrol yataklarının bulunduğu güney ve iç bölgelerdeki halk, daha fazla yatırım ve istihdam talebiyle protestolar düzenleyerek üretimi aksatıyor.
Sivil toplum ve araştırma kuruluşu Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumunun hazırladığı rapora göre, 2020’de ülke genelinde 8 bin 759 gösteri düzenlendi. Raporda, 2020’deki protestolardan yaklaşık 5 bin 700’ünün herhangi bir siyasi veya ideolojik temel taşımadığı, hayat şartlarının temel motivasyon olduğu paylaşıldı.
Ülkede bu yıl ise 23 Şubat’a kadar 2 bin 675 toplumsal olay yaşandığı ifade edilirken, bunlardan yüzde 40’ının siyasal temelli, yüzde 30’unun da ekonomik temelli olduğu aktarıldı.
Ekonomiye hatalı yaklaşım
Tunuslu ekonomist Rıza eş-Şekendali, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, ekonomide devletin rolüne ilişkin hatalı yaklaşımın Tunus’un içinde bulunduğu zorlu mali durumun nedeni olduğunu söyledi.
Ülke ekonomisine güvenin giderek azalmasının yatırımlarda da gerilemeye yol açtığını belirten Şekendali, bunun sonunda işsizliğin arttığını ve sosyoekonomik temelli protestoların arttığını aktardı.
Şekendali, kamu sektörünün istihdam konusunda şiştiğini, özel sektörünse devrimin ilk yıllarından itibaren daralma eğiliminde olduğunu dile getirdi.
Devlet erkleri arasındaki anayasal kriz ve Başbakan ile Merkez Bankası Başkanı arasındaki çekişmelerin yatırımcı güvenini zedelediğinin altını çizen Şekandali, Tunus’un 2010’daki satın alma gücü endeksinin 345 dolardan 2019 yılında 275 dolara gerilemesinin de ülke içindeki memnuniyetsizliğin arkasında yattığını kaydetti.
Siyaset ekonomiye “ağrı kesici” veriyor
Ekonomist Muhsin Hasan da Tunus’ta 2020’nin son çeyreğinde işsizliğin yüzde 17’ye, fakirlik oranının da yüzde 20’lere yükselmesinin “tehlike arz ettiğini” ifade etti.
Ekonomi politikalarının kalkınmaya dönüşmediğini, Tunus içindeki bölgeler arasında ekonomik makasın hala açık olduğunu aktaran Hasan, “Hükümet ve karar alıcılar, ekonomiye ağrı kesici veriyor, asıl kanayan yarayı tedavi etmektense kaçınıyor.” dedi.
Hasan, “Siyasiler, durumun ciddiyetinin farkına varmalı ve siyasi istikrarı sağlayarak ekonomik durumu öncelemeli.” ifadelerini kullandı.
Tunus’ta uluslararası kredi kuruluşlarınca da kanayan bir yara olarak görülen kamu sektöründe reform yapılması gerektiğini söyleyen Hasan, buradan elde edilecek kaynakla salgın zamanında sağlık sektörünün güçlendirilebileceğini paylaştı.
Tunus’ta kamu maaşları 2010’de gayrisafi yurt içi hasılaya göre yüzde 10 seviyesindeyken, bu oran 2020’de yüzde 17’ye kadar yükseldi. Uluslararası Para Fonunun (IMF) Tunus’a koştuğu öncelikli şartlar arasında kamu maaşları faturasının düşürülmesi talebi yer alıyor.
Tunus’ta zorlu ekonomik yıl
Tunus, dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının yol açtığı ekonomik fırtınaya zaten mali olarak güçsüz olduğu bir dönemde yakalandı.
Tunus ekonomisi 2020 yılını yüzde 8,8 daralmayla kapatırken, ülkede doğrudan yabancı yatırım dörtte bir oranında düştü. Bunun üstüne temel döviz girdisi ve ülke için istihdam kaynağı turizm gelirlerinde yüzde 60’ın üzerinde düşüş kaydedildi.
Hükümetin açıkladığı rakamlara göre, salgın ülkeye 2,2 milyar dolara mal oldu.
Bunun üstüne Tunus, gerek devrimden sonra gerekse Ekim 2019’da gerçekleştirdiği cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ardından siyasette uzunca bir süredir istikrar sağlanamadı. Tunus devrimden bugüne son on yılda 10’dan fazla hükümet eskitti.
Son seçimlerden bu yana üçüncü hükümetin Başbakanı Hişam el-Meşişi ve Cumhurbaşkanı Kays Said arasında yaklaşık bir aydır devam eden siyasi düğüm ülke gündemini meşgul ediyor.
Cumhurbaşkanı Said, Başbakan Meşişi’nin meclisten güvenoyu alan kabine revizyonunun anayasal olmadığını savunuyor. Konuyu çözme yetisine sahip 2014 Anayasası’nın öngördüğü Anayasa Mahkemesinin henüz kurulamamış olması da krizi derinleştiriyor.