Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, “Türk ve Amerikan taraflarını temsil eden iş insanları olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden’a iletilmek üzere bir mektup hazırladık. İlişkilerde beyaz bir sayfa açılmasını arzu ettiğimizi, bunun için ise dostluk ve müttefiklik ruhunun güçlü bir şekilde vurgulanması gerektiğini belirttik.” dedi.
Yalçındağ, DEİK Türkiye-ABD İş Konseyi ile Amerikan Şirketler Derneği’nce (AmCham), 14 Haziran’da Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden’ın planlanan görüşmesi öncesinde Türk-Amerikan ekonomik ve ticari ilişkilerine ilişkin düzenlenen basın toplantısı çevrim içi olarak gerçekleştirildi.
Toplantıda konuşan TAİK Başkanı Yalçındağ, söz konusu görüşme öncesinde TAİK ve AmCham Türkiye olarak ortak bir paydada buluşup ikili ilişkilerin yarını adına sorumluluk almaya karar verdiklerini söyledi.
Yalçındağ, Türk ve Amerikan iş dünyasının kuvvetli bir iş birliği çerçevesinde geleceğe birlikte yürümek istediğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Geleceği birlikte kurma irademiz çerçevesinde Türk ve Amerikan taraflarını temsil eden iş insanları olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden’a iletilmek üzere bir mektup hazırladık. İlişkilerde beyaz bir sayfa açılmasını arzu ettiğimizi, bunun için ise dostluk ve müttefiklik ruhunun güçlü bir şekilde vurgulanması gerektiğini belirttik. Mektubumuzda, çeşitli anlaşmazlıklar sebebiyle dalgalı bir seyir izleyen ilişkilerin, ekonomi ve ticaret alanlarında gerçekleştirilecek atılımlarla yeniden canlanabileceği tavsiyesinde bulunduk. Nitekim son yıllarda iki dost ve müttefik ülke arasındaki ilişkilerin siyasi ve askeri alanlara hapsolduğu, ticaretin ve yatırımların geri planda kaldığı kanaatindeyiz. İşte tam da bu sebeple iş dünyası olarak her iki Başkana çağrıda bulunup ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik her türlü sorumluluğu alabileceğimizi vurgulamak istedik.”
“Küresel tedarik zincirindeki dönüşümde ABD açısından en uygun iş ortaklarından biriyiz”
Yalçındağ, güçlü ve sürdürülebilir ticari ve ekonomik ilişkilerin, sorunların çözümünde çok kuvvetli bir zemin teşkil ettiğini aktararak, TAİK olarak dost ve müttefik ülke Amerika Birleşik Devletleri ile daha fazla ticaret yaparak daha sağlam ilişkilerin tesis edilmesini hedeflediklerini dile getirdi.
Salgının, tüm yıkıcı etkilerine rağmen, Türkiye ile ABD arasındaki ticaretin geliştirilebilmesi için eşsiz fırsatlar sunduğunu belirten Yalçındağ, “Küresel tedarik zinciri, kökten değişiyor. Ulaşılabilirlik temel mesele oluyor. ABD, tedarik zincirini Çin’den başka ülkelere kaydırmaya başlıyor. Bunun neticesinde ABD ile Çin arasındaki ticaret hacminin 600 milyar dolardan 2023 yılına kadar yaklaşık 200 milyar dolar azalacağı öngörülüyor. Ülkemizin, küresel tedarik zincirindeki dönüşümde jeopolitik konumu ve güçlü kurumları sayesinde rahatlıkla daha etkin bir rol oynayabileceğini düşünüyoruz. Küresel tedarik zincirindeki dönüşümde ABD açısından en uygun iş ortaklarından biriyiz.” diye konuştu.
Yalçındağ, iki tarafın da kazandığı yatırım ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin ABD’nin küresel yatırımlarından çok daha fazla pay alabilme potansiyeli olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Mehmet Ali Yalçındağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İki ülke arasındaki anlaşmazlıklara takılmak, geçmişe odaklanmak her iki tarafa da kaybettiriyor. Sorunların gölgesinde kalan fırsatlar elden kaçıyor. Yeni iş birliği alanları geliştiremeyince ortak zeminimiz de daralıyor. Yeni yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Türk ve Amerikan iş dünyası olarak bu fasit dairenin kırılması için harekete geçiyoruz. İnisiyatif alıyor, seferber oluyoruz.
Fırsatları kaçırmayalım, iki ülkenin de refahını artırmaya hizmet edecek ortak akıl geliştirelim. Yakın iş birliği çerçevesinde iki ülke toplumunu ileriye götürecek adımları atalım istiyoruz. İş birliği alanlarımız geliştikçe, yeni kazan-kazan ilişkileri kurdukça stratejik iş birliğimizin de güçleneceğini düşünüyoruz. Salgın sonrasında ‘Geleceği Birlikte Kuralım’ diyoruz.”
BCG (Boston Consulting Group) ile Türkiye’nin Çin’e ve diğer Uzak Doğu ülkelerine alternatif oluşturup oluşturamayacağını sorgulayan bir rapor hazırladıklarını anımsatan Yalçındağ, “Tekstil, mobilya, inşaat ve yapı malzemeleri gibi uzmanlık ve tecrübelerimizin bulunduğu sektörlerin yanı sıra bu raporda üç başlık daha ön plana çıktı; elektrik ve elektronik, dijital ekosistem ve üçüncü ülkelerde olası iş birliği imkânları. Bu fırsatları değerlendirmek ve ikili ticaretimize doğrudan katkıda bulunmak amacıyla geçtiğimiz yıl kurulan LNG ve tarım çalışma gruplarına ek olarak, elektrik ve elektronik, dijital ve Afrika çalışma gruplarını oluşturduk. Sektörlerinin öncüsü iş insanları tarafından liderlik edilen bu görev güçleri, ilgili kurumlarla temasa geçerek projelerimizin daha sürdürülebilir kılınması için üstün çaba sarf ediyor.” şeklinde konuştu.
Yalçındağ, dün olduğu gibi bugün de iki ülkenin ekonomik ve ticari ilişkilerini kuvvetlendirerek anlaşmazlıkların çözümü için sağlam bir zemin oluşturabilmeyi amaçladıklarını belirterek, “Bu sebeple kısa süre sonra bir araya gelecek olan iki başkana da bu niyetimizi ortak bir mektup ile anlatmak istedik. İnanıyoruz ki iki dost ve müttefik ülkenin birlikteliğinde daha çok fırsat daha çok ortak fayda vardır.” dedi.
ABD Enerji Bakanlığı ile LNG konusunda görüştükleri projenin olduğunu belirten Yalçındağ, “ABD Enerji Bakan Yardımcısı ile bu konuda iki hafta içerisinde görüşme talebi geldi, kendileriyle görüşeceğiz. Bunu mektubumuza cevap olarak algılıyoruz, projelerimizi görüşmek anlamında. ABD’nin Ticaret Bakanı Gina Raimondo’dan da dün akşam itibarıyla bir mektup aldık. ‘İş birliğini geliştirme konusunda ortak çalışma gruplarıyla çalışalım, hatta 7 Haziran’da ABD’deki yatırım konferansına yatırımcıları davet etmek istiyoruz’ şeklinde olumlu bir mektup aldık.” diye konuştu.
Yalçındağ, iş insanlarının iki ülkenin refahı için çalışmak istediklerini vurgulayarak, “İş insanı olarak şöyle düşünüyoruz; çözülmeyecek hiçbir konu olmadığını düşünüyoruz. İki başkanın da bunu bildiğini düşünüyorum. Bu toplantıdan iyi bir sonuç bekliyorum.” dedi.
“AmCham Türkiye üyelerimizin Türkiye’deki toplam yatırımı 50 milyar doların üzerinde”
AmCham Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu ise Türkiye-ABD arasında geçmişi uzun yıllara dayanan güçlü ilişkinin, dünyadaki en önemli ve köklü stratejik ilişkiler arasında yer aldığını belirtti.
Ticaret ve yatırımın, iki ülke arasındaki stratejik ilişkide kilit nitelikte önem taşıdığına işaret eden Turnaoğlu, ekonomik ilişkilerin güçlenmesi ve ticaretin artmasının, her iki ülke için de daha fazla istihdam ve daha fazla ulusal gelir anlamına geldiğini anımsattı.
Turnaoğlu, Türkiye’de yaklaşık 2 bine Amerikan menşeli firma bulunduğunu, bu firmalar arasında büyük yatırımlara sahip, önde gelen 110’u aşkın Amerikan şirketinin üyeleri arasında yer aldığını, AmCham Türkiye üyelerinin Türkiye’deki toplam yatırımının 50 milyar doların üzerinde olduğunu, 100 bine yakın istihdamının bulunduğunu bildirdi.
Türkiye ve ABD arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerde hayata geçirebilecekleri çok daha güçlü bir potansiyel gördüklerini vurgulayan Turnaoğlu, ABD’nin, Türkiye’nin en hızlı büyüdüğü ihraç pazarları arasında yer aldığını, sadece Amerikan şirketlerinin Türkiye’den dünyanın diğer ülkelerine her yıl 10 milyar dolara yakın ihracat yaptığını, ABD’nin son 17 senede Türkiye’de 2. en büyük yatırımcı ve 4. en büyük ticari partner olduğunu söyledi.
ABD açısından ise Türkiye’nin ithalatta 31’inci, ihracatta 27’nci sırada bulunduğunu aktaran Turnaoğlu, ABD’nin, dünyada son 30 yılda yurt dışından yapılan yatırımların 3’te 1’ini yapan ülke olduğuna dikkati çekti.
Turnaoğlu, Türkiye’de bulunan Amerikan şirketlerinin bir bölümünün Türkiye’yi bölgesel bir merkez olarak konumlandırdığını, kendi derneklerinde bulunan yaklaşık 20 üyenin, Türkiye’den 80’e yakın ülkeyi yönettiğini, bu firmaların büyük bölümünde bölgenin yönetiminin de Türk yöneticilere verildiğini vurguladı.
Tankut Turnaoğlu, Türkiye’nin bölgede daha fazla öne çıkması için önerilerini şöyle sıraladı:
“Otomasyon, dijital dönüşüm içeren orta ve yüksek teknolojik yatırımlara özel teşvikler tasarlanması, bölgede ticareti destekleyen serbest ve tercihli ticaret anlaşmaları yapılması, OECD ve DTÖ gibi uluslararası kuruluşların çizdiği global iş ortamı ile uyumlu vergi ve iş ortamına yönelik hukuki alt yapının korunması.”
Salgın döneminde Türkiye ve ABD’nin hem sağlık hem de ticarette olumlu ilişkiler kurmayı sürdürdüğünü belirten Turnaoğlu, “Türkiye’den ABD’ye önemli ölçüde kişisel sağlık ekipmanları (PPE) ihraç edildi. Amerikan sağlık ekipmanları Türkiye’deki salgın hastanelerine çok kısa sürede yerleştirildi. Tüm dünyada özellikle gençler arasında artan işsizlik, yeni istihdam olanakları yaratılması ve ticaretin yeniden canlandırılması salgın sonrası odaklanmamız gereken konular arasında yer alıyor.” diye konuştu.
Turnaoğlu, iki ülke arasındaki siyasi ve diplomatik ilişkilerde dönem dönem bazı zorluklar yaşanmış olsa da ortak bir çözüm noktasına her zaman ulaşılmış olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İş dünyası olarak iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın temelinde ekonomideki güçlü ilişkiler olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle 14 Haziran’da gerçekleşecek NATO Zirvesi’nde her iki ülke başkanının bir araya geleceği toplantının, açık ve sürdürülebilir bir diyaloğun gelişimine yönelik önemli bir adım olmasını temenni ediyoruz. AmCham Türkiye ve TAİK olarak, geçtiğimiz hafta her iki başkana yönelik ilettiğimiz mektupta, tam da bu noktaların altını çizdik. Özel sektör olarak yaptığımız bu çağrıda, stratejik iş birliğimizde ekonomik ve ticari ilişkilerin önemine odaklandık.
Türk ve ABD iş dünyası olarak, ‘Geleceği Birlikte Kuralım’ dedik. İş birliklerimiz yoluyla küresel istikrara sağladığımız katkının, her iki ülke için ekonomik ve ticari alanlarda gelecekte büyük faydalar sağlayacağına olan inancımızı yineledik. Türk-Amerikan ekonomik ilişkilerinde atılacak olumlu adımların her iki ülke ekonomisine de büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu anlamda AmCham Türkiye ve TAİK olarak üzerimizde düşen görevleri yapmaya hazırız.”
Erdoğan ve Biden’a gönderilen mektup
TAİK Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ ve AmCham Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden’a gönderdiği mektup şöyle:
“Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Biden, bu mektubu, Türkiye-ABD ilişkilerinin heyecanlı birer savunucusu olarak kaleme alıyoruz. İki ülke arasında onlarca yıl öncesine uzanan iş birliği, dünyanın en kritik ikili ilişkilerden biri olarak öne çıkıyor. Çok az ülke, Kore’den Afganistan’a askerleri omuz omuza mücadele eden Türkiye ve ABD’den daha fazla NATO’nun güvenlik altyapısına katkı sunmuştur. Bu iş birliği, ikili ilişkilerimizin ticari boyutunun da daha fazla derinlik kazanmasına vesile olmuştur. Zatıalileriniz ABD Başkanlık seçimlerinden sonra ilk defa yüzyüze görüşmeye hazırlanırken, hayati öneme sahip ikili ilişkilerimizin faydalarına ve fırsatlarına önem vermenizi istirham ederiz. İş dünyası örgütleri olarak, ticaret ve yatırımların ilişkilerimizde gelişmeye en elverişli konu başlıkları olduğuna inanıyoruz. ABD, Türkiye’deki ikinci en büyük yabancı yatırımcı ve Türkiye’nin dördüncü en büyük ticaret ortağıdır. Bu ticaret ve yatırım ilişkisi, her iki ülke için de gelir ve istihdam yaratmaktadır. Küresel salgının sebep olduğu güncel zorluklar da dikkate alındığında, tecrübe ettiğimiz bu sürecin farklılıklara odaklanmaktansa müttefikleri müttefik olarak tutmanın zamanı olduğuna güçlü bir şekilde inanıyoruz.
Ülkelerimizin iş birliği yaptığı alanların vurgulanması, karşılaştığımız farklılıkların bazılarını çözmeye başlamak ve böylece ilişkilerde beyaz bir sayfa açmak için alan yaratabilir. Ticaretin, birlikte en iyi yaptığımız işlerden biri olduğu bilinciyle, yaklaşan toplantınızda bunu ortak zemin oluşturmak için bir platform olarak kullanacağınızı içtenlikle ümit ediyoruz. Amerikan ve Türk şirketleri, iş birliği yoluyla birlikte zenginleşmek için çok sayıda fırsatın, ayrışmada ise kaybedecek birçok şeyin olduğunu gösterdiler. Ve küresel barış ve istikrara ortak katkımız açısından tarih, iki milletin iş birliği yoluyla önemli ölçüde daha fazla kazanım sağlayacağını da kanıtlamıştır. Bu nedenle, tarihi nitelikteki son derece önemli olan bu toplantının, sürdürülebilir bir diyaloğun daha iyi geliştirilmesine yönelik ilk adım teşkil edecek olması en içten umudumuzdur.”