Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) 64. Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Hepimizin yakinen tecrübe ettiği gibi son zamanlarda dünyada bir ekonomik krizden aynı zamanda pandemi süreciyle birlikte de bunun ekonomik faaliyetlere yansımasını hep birlikte müşahede ediyoruz. Ancak ülkemizde ilgili kurumlarla eşgüdümlü olarak, başta dalgalanmalardan en çok etkilenen KOBİ’lerimize, esnafımıza yönelik olmak üzere, zamanında alınan tedbirlerle, finansal dalgalanmanın etkilerini sınırlı bir seviyede tutmaya gayret ediyoruz.” diye konuştu.
Bu süreçte, kararlı ve ihtiyatlı duruşuyla ekonominin önemli destek noktalarından birisinin de Türk bankacılık sektörü olduğunu belirten Akben, şunları kaydetti:
“Türk bankaları sağlam mali yapıları, etkin risk yönetim kapasiteleri ve sahip oldukları gelişmiş teknolojik altyapıları ile sağlam ve istikrarlı duruşlarını korumuşlardır. Bu güçlü duruş sayesinde Türk bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 2020 yıl sonunda bir önceki yıla göre yüzde 36 artışla 6,1 trilyon TL’ye ulaşmıştır. Benzer şekilde sektörün mevduat ve kredi toplamları 2019 yıl sonuna göre yüzde 35 artarak, sırasıyla 3,5 trilyon TL ve 3,6 trilyon TL olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde sermaye yeterliliği oranı Basel standartlarında belirlenen asgari oranın yüzde 8’inin oldukça üzerinde ancak AB ortalamasını da paralel bir seyir izleyerek yüzde 18 civarında devam etmiştir. Takibe dönüşüm oranı yüzde 5,3’ten yüzde 4,08’e düşmüş, mart sonu itibarıyla da 4’ün altında bir seviyeye gerilemiştir. 2. grup kredilere karşılık ayırma oranı yüzde 15,8, 3. grup kredilere karşılık ayırma oranı ise yüzde 75,9 olarak AB ortalamasının oldukça üzerindedir.
Bankalarımızın net dönem karı bir önceki yıla göre yüzde 19 artarak 58,5 milyar TL olmuş, özkaynak karlılığı ise yüzde 11,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. Mart 2021 döneminde bankacılık sektörünün sendikasyon kredisi yenileme oranı yıllık bazda yüzde 90’ın üzerinde gerçekleşmiştir. Bu yüksek oran bankacılık sektörümüze duyulan güveni bir kez daha teyit etmiştir. Görüldüğü üzere, sektörün sağlam ve güven veren görünümünün ülkemiz ekonomisi için önemli bir istikrar unsuru olduğuna şüphe yoktur. Nitekim bankalarımız pandemi döneminde kredi kanallarını mümkün olduğunca açık tutarak, yaşanan ekonomik yavaşlamayı, reel sektöre destek olarak sürdürmeye devam etmişlerdir. Bu sayede sektör aktiflerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 104’ten yüzde 122’ye yükselmiş, bankalarımız Türkiye ekonomisinin 2020 yılında sergilediği yüzde 1,8 oranındaki büyümede de kilit bir rol üstlenmiştir.”
“Salgın nedeniyle ortaya çıkan olumsuz etkileri azaltmaya yönelik bir dizi önlem hayata geçirildi”
Akben, “Kurumumuz Kovid-19 pandemisinin başlangıcından itibaren, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkileri görülen sosyal ve ekonomik gelişmeleri yakından takip etmiş ve ekonomi yönetiminden sorumlu diğer otoritelerle iş birliği halinde olmuştur. Bu süreçte, kurumumuz görev alanı çerçevesinde salgın nedeniyle ortaya çıkan olumsuz etkileri azaltmaya yönelik bir dizi önlemi hayata geçirmiştir. Bunlar arasında; kredilerin takibe aktarımlarına ilişkin sürelerde uzatıma gidilmesi, şirketlerin kredi geri ödeme kapasitesinin artırılması ve tüketici kredileri için geri ödemelerde yapılacak ötelemelerin mevzuattaki vade sınırlarında dikkate alınmadan yapılabilmesi gibi kredi kanallarını açık tutmaya yönelik önlemler öne çıkmaktadır.” dedi.
Ayrıca, sermaye yeterliliği, yabancı para net genel pozisyonu ve likidite yükümlülükleri konusunda bazı esneklikler tanınması gibi tedbirlerin de bankacılık sektörünü rahatlatmak amacıyla yürürlüğe konulduğunu anlatan Akben, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu olağanüstü dönemde alınan tedbirlerin, bankacılık sektörünün finansal sıhhatini korumayı amaçlayan kuralların yok sayılması anlamına gelmediğini, pandeminin etkilerinin yavaşlamasıyla birlikte eski kural setine aynı kararlılıkla geri dönüleceğini ifade etmek isterim. Yaşadığımız Kovid-19 salgın süreci, bankalarımızın ekonomimizin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için ne kadar kritik bir konumda olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Günümüzde yüksek katma değer üretebilen, çoğunlukla yüksek teknoloji içeren, stratejik öneme sahip sektörler, ekonomik gelişme için, belki daha önce hiç olmadığı kadar kritik rol oynamaktadırlar. Ülke olarak beşeri ve finansal kaynaklarımızı bu sektörlere yönlendirebildiğimiz ölçüde dünya arenasında yer bulabileceğimizin farkında olmalıyız. Bu noktada, Türk bankacılık sektörünün değerli temsilcilerine bu çok önemli görevler düştüğünü hatırlatıyor ve bankalarımızın önümüzdeki dönemlerde de ülkemiz kalkınmasına çok kıymetli katkılar sunacağına inancımı bir kez daha vurgulamak istiyorum.”
“TLREF’in ilgili taraflarca sorunsuz bir şekilde kullanılabilir hale gelmesini hedeflemekteyiz”
BDDK Başkanı Akben, pandemi sonucu öne çıkan gelişmelerden birinin de daha önce yüz yüze verilen birçok hizmetin artık iletişim teknolojileri vasıtasıyla uzaktan sunulması olduğunu söyledi.
“Dünyadaki birçok muadillerimize göre çok daha gelişmiş teknolojik altyapıya sahip olan bankalarımız, zaten birçok hizmetlerini internet ve mobil platformlar üzerinden sunmaktaydı.” diyen Akben, “Bu kapsamda, kurumumuz tarafından 1 Nisan 2021 tarihinde yayımlanan ‘Bankalarca Kullanılacak Uzaktan Kimlik Tespiti Yöntemlerine ve Elektronik Ortamda Sözleşme İlişkisinin Kurulmasına İlişkin Yönetmelik’ ile bankacılık hizmetlerinin daha etkin bir şekilde verilebilmesine imkan tanınmıştır. Artık bankalarımız uzaktan iletişim araçlarını kullanmak suretiyle müşterilerinin kimlik doğrulamasını yapabilecek ve sözleşme düzenleyebilecektir. Bu sayede dijital bankacılık uygulamalarının ülkemizde hayata geçirilmesinin de önü açılmış bulunmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Akben, bankacılık sektörü açısından önem taşıyan diğer bir gelişmenin de önümüzdeki günlerde hayata geçmesini bekledikleri ‘TLREF’ Türk lirası referans faiz oranının oluşturulması, diğer adıyla TRLIBOR geçiş süreci olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bilindiği üzere, bu yıl sonu itibarıyla tüm dünyada LIBOR ve benzeri gösterge faiz oranlarının kullanımına son verilecektir. TBB ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarımızla birlikte sürdürdüğümüz çalışmaların neticesinde uluslararası standartlarla uyumlu, güvenilir bir referans oranının geliştirilmesi amaçlanmaktadır. 2022 yılı başlarken, TLREF’in başta finans sektörümüz olmak üzere ilgili taraflarca sorunsuz bir şekilde kullanılabilir hale gelmesini hedeflemekteyiz. Önümüzdeki dönemlerde öne çıkacak konulardan birinin de sürdürülebilirlik olacağını artık hepimiz görüyoruz. Özellikle sürdürülebilir ekonomiye geçiş sürecinin finansal kuruluşlar için oluşturacağı risklerin tanımlanması, analizi ve yönetilmesi konusunun başlıca gündem maddelerimizden biri olmasını beklemekteyiz.
Türk Bankacılık sektörü sağlam kurumsal temeller üzerine kurulmuş, finansal şoklara karşı gücünü ispat etmiş, dinamik ve gelişmeye açık bir yapıya sahiptir. Aktif kalitesi, özkaynak yapısı, insan kaynağı, yüksek teknolojisi, zor zamanlarda ayakta kalmayı bilen tecrübeli yönetimi ve dinamizmi ile ekonomimizin en önemli dayanaklarından biri olarak bankacılık sektörümüzün finans piyasalarında öncü olmaya devam edeceğine olan güvenimiz tamdır. Ayrıca, kurumumuzun da Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından 13 Mart 2021 tarihinde açıklanan Ekonomi Reformları Eylem Planı’nda sorumlu, ilgili ve koordinatör olduğu ve sektörümüzün gelişmesine önemli katkılar sağlayacak eylemleri süratle ve titizlikte yerine getirme kararlılığında olduğunu ifade etmek isterim.”