Denizlerde gittikçe artan müsilaj (deniz salyası) başta olmak üzere birçok probleme çözüm bulmak için harekete geçen TBMPD çalışma başlattı.
TBMPD Başkanı Yılmaz Sönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmara Denizi’nin en büyük sorununun kirliliğe neden olan birçok etmenin bulunması olduğunu söyledi.
Yılmaz, kirliliğe çare için oluşturdukları platformda ortaya çıkan görüşleri yetkililere iletmek istediklerini belirtti.
Kirliliğin ortadan kaldırılması için öncelikle denizin potansiyelinin değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Yılmaz, ”Müsilajı yiyen, dünyadaki denizlerde bulunan sağlıklı balıklar var. Bu balıklar, 25 aile ve 111 türden oluşuyor. Bu türleri özel havuzlarda veya üretim çiftliklerinde, özel bilgisayar teknolojileriyle çok miktarda üreterek, Marmara Denizimize temin ettiğimizde, zaman içerisinde oluşacak popülasyonla ve deniz analarını yiyen balıklarla Türkiye’nin en büyük sorunu olan dertten kurtulmuş olacağız.” dedi.
Yılmaz, bu türlerin diğer balıkları yemediğini, su popülasyonunu bölmediğini kaydetti.
Bu balıkların yalnızca bakterileri ve müsilajları yediğini dile getiren Yılmaz, “Bunları, bir nevi temizlik balıkları olarak düşünmek lazım. Marmara Denizimizde bu balıklar türleri çok az, yok olma derecesinde. Bunları suni ve birinci amaç olarak üretmemiz lazım.” diye konuştu.
Yılmaz, dünyada bulunan 76 bin yosun türünün de büyük oranda oksijen ürettiğini bildirdi.
Marmara Denizi’nde, çok önemli markaya sahip yosun türlerinin temin edilebileceğine dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:
”Deniz çiftçiliği denen, devletin yapabileceği bir operasyonla nasıl karada çiftçilik yapılabiliyorsa, denizlerde yosun çiftçiliği yapılarak oksijen üretimi sağlanabilir. Aynı zamanda bu yosunlar sanayide de çok kullanılır. Proteini çok fazla bitkilerdir. Ayrıca, Türk mühendislerin geliştirdiği bir platform oluşturabiliriz. Bu platformların üzerine konulacak ozon jeneratörleri, 36 koldan suyu emip hem suyu filtreleyecek hem de oksijen verecek. Bu deniz ahtapotlarının üzerine rüzgar gülü ve güneş paneli ile 24 saat ücretsiz elektrikle çalışacak ve bulunduğu lokasyonda milyonlarca metreküp suyu temizleyecek ve denize bol miktarda oksijen sağlayacak. Bunlardan 76-80 tane, küçük gemiler şeklinde oluşturduğumuzda, 3-4 yıl içerisinde Marmara Denizi’ndeki suyu filtre etmiş olur aynı akvaryumdaki gibi… Aynı zamanda yüksek oranda oksijen vermiş olur.”
Gemilerin sintinelerine GPS’li kontrol önerisi
Marmara Denizi’ne atık suyunun verildiğini aktaran Yılmaz, denizin dibine salınan atıkların canlıları öldürdüğünü ve sudaki oksijeni tükettiğini ifade etti.
Yılmaz, atıkların yeni bakteriler üreterek, denizdeki popülasyonun değiştirdiğini söyledi.
Bütün belediyelerin atık sularını hemen kapatmaları gerektiğini dile getiren Yılmaz, “Aynı zamanda mikro atık su deşarj sistemlerin yatırımlarını yaparak, 3 ay sonra içme derecesindeki su, denize verebilir ya da park ve bahçelerde kullanılabilir. Bu sular, kuraklık dönemlerinde oldukça faydalı olacaktır.” değerlendirmesini yaptı.
Yılmaz, gemilerin sintinesindeki suların çevre felaketlerine neden olduğunu kaydetti.
Brezilya’dan su alan geminin organizmaları Marmara Denizi’nde bulunanlarla karıştırdığını ve böylece mutant canlıların oluştuğunu savunan Yılmaz, şunları kaydetti:
“Gemilerin sintinelerindeki vanaya elektronik bir vana daha koyma şartı getireceksin. Geminin slaç sularının nerede atıldığını GPS sistemiyle ilgili yerlere aktaracak. Diyeceksin ki ‘Kardeşim bu slaç suyunu benim denizime atamazsın.’ Çok basit bir teknoloji. Uçakla takip gibi manuel yöntemler yeterli olmaz. Ayrıca, Çanakkale’den itibaren kılavuz kaptan zorunluluğu getirilmeli. Gemide kendi adamımız olduğunda bu tür suların denizlerimize bırakılmasının önüne geçilmesi kolaylaşır. Bir de Marmara Denizi’nde balıkçılığa en az 7 yıl ara vermemiz gerekiyor. Yanlış avlanmayla ne yavru bıraktılar ne mikroorganizma bıraktılar. Aslında bu müsilajlar balıkların yiyecekleridir. Balık olmadığı için bu müsilajlar ortada kaldı.”