TTB Pandemi Çalışma Grubu üyesi olarak da görev yapan Cesuroğlu, AA muhabirine, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF), Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Dairesi (ECDC) ve Amerika Hastalık Önleme ve Kontrol Dairesi (CDC) gibi uluslararası otoritelerin, salgın kontrolünde okulların kapanmasına en son çare olarak başvurulması gerektiği görüşünde olduğunu belirtti.
Toplumda kapanabilecek tüm kurumlar kapatılmasına karşın hala vaka sayılarının kontrol edilememesi, yoğun bakım yataklarının dolmaya başlaması halinde, okulların kapanmasına sıra gelmesinin uygun olduğu görüşünü dile getiren Cesuroğlu, “Sıralama ise liseler, ortaokullar ve ilkokullar şeklindedir. Eğer gerçekten kapanma gerekirse, bunun süresi çok kısa tutulmalıdır. Vaka sayıları düşmeye başladığında diğer tüm sektörlerden önce okullar açılmalıdır. Yani ilkokullar ve okul öncesi dönem, her kurumdan önce açılmalıdır.” diye konuştu.
“Toplumda yayılma için de tehlikeli değiller”
Cesuroğlu, dünyada bu konuda yapılan çalışma sonuçlarına göre özellikle ilkokulların, salgının toplumda yayılmasını tetikleyen ortamlar olmadığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Okullarda görülen olgular, toplumdaki yayılımın yansımasıdır. Her yaştan insan Kovid-19 alabilir ve bulaştırabilir. Risk grubu olarak bakıldığında 20 yaş altındaki çocuk ve gençlerin Kovid’e yakalanma riskleri, aynı şartlarda virüse maruz kalsalar da yetişkinlerin yarısı kadar. 12 yaş altındaki çocuklar ise yetişkinlerin yarısı kadar bulaştırıyor. Bu durumda 12 yaş altı çocuklar, Kovid-19 nedeniyle tehlikede değiller, toplumda yayılma için de tehlikeli değiller.”
Okullar kapalı tutulduğunda çocukların zihinsel, sosyal ve bedensel gelişiminde geri dönüşü olmayan kayıplar yaşanabildiğine işaret eden Cesuroğlu, şöyle devam etti:
“Bütün bu sebeplerle, TTB, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Türk Toraks Derneği, Türkiye Milli Pediatri Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği 7 Mayıs’ta bir açıklama yaparak, okul öncesi eğitim kurumları, ilkokullar, köy ve belde okulları ile özel eğitim merkezlerinin ivedilikle açılması gerektiğini vurgulamıştı. 17 Mayıs sonrasında okul öncesi eğitim kurumları ve özel eğitim merkezlerinin açılması sevindirici bir gelişme. Şu anda ilkokullar ile köy ve belde okullarının da açılması için önümüzde hiçbir engel yok.”
“Türkiye’de ilkokul seviyesinde alınan önlemler, Avrupa’daki birçok ülkeden daha sıkı”
Cesuroğlu, tüm öğretmenlerin aşılanmalarının hızla tamamlanması gerektiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak aşılama okulların açılması için bir ön şart değildir. Dünyanın hiçbir ülkesinde ilkokulların açılması için öğretmen aşılaması beklenmedi. Bu konuda sadece ABD’nin bazı eyaletleri bir istisna oldu. Avrupa’da birçok ülkede öğretmenlerin aşılamasına sıra gelmedi ancak öğretim yılı başından beri ilkokullar kısa kesintiler dışında açık.
Şu anda Türkiye’de ilkokul öğretmenlerinin çok büyük bir kısmı en az bir doz aşı oldu. Avrupalı meslektaşları ile karşılaştırıldığında oldukça güvenli bir şekilde, gönül rahatlığı ile öğrencilerine kavuşabilirler.”
Türkiye’de ilkokul seviyesinde alınan önlemlerin, Avrupa’daki birçok ülkeden daha sıkı olduğunu vurgulayan Cesuroğlu, çoğu Avrupa ülkelerinde sınıflar seyreltilmeden, şehirlerde 25-30 kişilik sınıf mevcutları ile eğitime devam edildiğini aktardı.
Cesuroğlu, “Bu sınıf mevcutlarına rağmen ilkokullarda maske ve mesafe uygulanmayan ülkeler var. 2020-2021 öğretim yılında çoğu ülkede ilkokullarda yüz yüze eğitime kış ortasında çok kısa bir süre ara verildi, ortalama 1 ay kadar. Bazı ülkelerde neredeyse hiç ara verilmedi. Bu sırada vaka sayıları Türkiye’dekinden çok daha yüksekti.” bilgisini paylaştı.
Ortaokul ve liselerin açılmasında kriter ne olmalı?
Türkiye’de tam kapanması sonrası Kontrollü Normalleşme’nin ardından okulların açılmasına ilişkin görüşlerini dile getiren Cesuroğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye’de ilkokullar mevcut önlemler ile vaka sayısına bakılmaksızın açılmalı. Ortaokul ve liselerde ise vaka sayılarına göre risk haritası gündeme geliyor. Vaka sayısı yüz binde 100’ün altına düşen illerde ortaokullar da maske, mesafe ve sınıf mevcudunu 25’in altında tutarak açılabilir. Yüz binde 35’in altında düştüğünde ise liseler sınıf mevcudunu 20’nin altında tutarak, maske ve mesafe uygulaması ile açılabilir.”
Cesuroğlu, okullarda alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı:
“- Okulda çalışan tüm yetişkinler, bina içinde sürekli olarak maske takmalı.
– 12 yaş altı çocuklar toplumda vaka görülme sıklığına göre bina içinde maske kullanmalı.
– Vaka sayıları azaldığında (yüz binde 35’in altı) okul öncesi dönemden başlayarak çocuklarda maske uygulaması sonlandırılmalı. Vaka sayısı ne olursa olsun, 12 yaş altı çocukların okul bahçesinde oynarken maske takmasına ve mesafe tutmasına gerek yok, 12 yaş üzerindeki gençler açık havada aralarındaki mesafeyi koruyamayacakları durumlarda maske takmalı.
– Sınıf mevcutları, okul öncesi dönem, ilkokullar ve ortaokullarda 25’in altında tutulmalı. Liselerde ise bu sayı 20’nin altında tutulmalı.
– Öğretmen aşılamaları tamamlandığında ve vaka sayıları düştüğünde sınıf mevcutlarındaki sınırlama da kaldırılabilir ya da gevşetilebilir.
– Sınıflar, düzenli olarak havalandırılmalı. Derste 20 dakikada bir, teneffüste sürekli pencere ve kapı açılarak temiz hava girişi sağlanmalı. Şu anda Türkiye, havalandırma açısından ideal bir mevsimde. Havalar ne sıcak ne soğuk. Bu açıdan okullar, özellikle ilkokullar en güvenli ve konforlu bir şekilde açık tutulabilir.
– Temaslı ya da hastalık belirtisi olan çocuk, öğretmen ve idareciler kesinlikle okula gelmemeli. Bu nedenle mutlaka HES kodu takibi yapılmalı. Çocukların bazen temaslı olarak bildirilmediği söz konusu olabiliyor. Bu nedenle okulların sadece çocuklarınkini değil, anne babaların HES kodunu da takip etmesi faydalı olabilir.
– Çocuklar, ellerini su ve sabunla yıkamalı. Sınıflar ve okul da normal şekilde rutin temizlenmeli.”