Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan yeni siyasi ve askeri düzende Kuzey Atlantik Anlaşması’yla 1949’da kurulan NATO’ya 18 Şubat 1952’de katıldı.
Siyasi ve askeri bir ittifak olan NATO, aradan geçen 69 yılda Türkiye’nin güvenlik ve savunmasında temel unsurlardan biri oldu. NATO, aynı zamanda demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlere bağlılığın da simgelerinden biri olarak görüldü.
NATO, 1952’den bu yana Türkiye’nin Avrupa-Atlantik yapılarıyla bütünleşme hedefine katkılarda bulundu. Türkiye de kapsamlı askeri yetenekleri sayesinde diğer müttefiklerle paylaştığı ortak değerlerin savunulması yönünde sorumluluklarını yerine getirdi.
Türkiye eşsiz katkılar sunan müttefik
Türkiye, bulunduğu coğrafyadaki eşsiz konumuyla NATO’nun güneydoğu kanadında İttifak’a çok önemli katkılar sunuyor. PKK, DEAŞ, El Kaide, FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye, buna ek olarak diğer bir sınama olan düzensiz göçle mücadelede cephe konumuyla da öne çıkıyor.
Milyonlarca sığınmacının da emniyetini ve insani ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye, 3,5 milyondan fazla Suriyeliye barındırmasının yanı sıra dünyada en fazla kayıtlı sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke konumunda bulunuyor.
Türkiye, sınırın diğer tarafında da terörden temizlenen bölgelerde milyonlarca Suriyelinin emniyetinin sağlanmasında ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli rol oynuyor.
Bütün bunlar NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’yi ekonomisi, bölgesel askeri ve siyasi gücüyle İttifak’ın güneydoğu kanadında eşsiz ve çok önemli bir müttefik olarak ön plana çıkarıyor.
Misyon ve harekatlara katkılar
NATO’ya katılımının 69’uncu yıl dönümünde NATO misyon ve harekatlarına sürdürülebilir ve kapsamlı katkılar sağlayamaya devam ediyor. Türkiye bu anlamda NATO harekatlarına en fazla katkı veren ilk beş müttefik ülke arasında yer alıyor.
Bu katkılar arasında Afganistan’daki Kararlı Destek Misyonu kapsamında Kabil’de “Çerçeve Ülke” olmasının yanı sıra Türkiye Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nın güvenlik ve işletme sorumluluğunu üstlenmiş durumda.
KFOR Harekatı kapsamında Kosova’da birlik bulunduran Türkiye, Ege Denizi’ndeki düzensiz geçişlerin önlenmesine yönelik uluslararası çabaları keşif, gözetleme ve denetimlerle desteklemek amacıyla başlatılan NATO faaliyetine daimi deniz unsuru katkısı sağladı.
Türkiye, NATO Irak Misyonuna, askeri eğitmen-danışman katkısı verdi. Türkiye, 17-18 Şubat’taki NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda genişletilmesi konusunda mutabakat sağlanması beklenen Irak misyonuna daha fazla katkı sağlamaya hazır durumda.
Terör örgütü DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu kapsamında hava sahasında gerçekleştirilen NATO AWACS uçaklarının uçuşlarına havada yakıt ikmali desteği veren Türkiye, İttifak’ın Doğu Avrupalı üyelerine yönelik icra ettiği ileri mevcudiyet ve güvence tedbirleri kapsamında NATO AWACS uçaklarının uçuşlarına havadan yakıt ikmali desteğinin yanı sıra milli AWACS uçaklarıyla da çabalara destek verdi.
Türkiye, Baltık bölgesinde daha önce yaptığı hava polisliğine katkılarına da devam etmeyi amaçlıyor.
Konya Hava Üssü, NATO Havadan Erken İhbar ve Uyarı Kuvveti’nin iki ileri harekat üssünden biri olarak NATO AWACS uçaklarının kullanımına sunuldu, NATO Daimi Deniz Güçleri İkinci Grubu’na ve NATO Daimi Mayın Karşı Tedbir Güçleri İkinci Grubu’na daimi katkı sağlandı.
NATO’nun ortak fonlarına da en fazla destek veren ülkelerden biri Türkiye oldu. Bu fonlara en çok katkıyı sağlayan 8. ülke olan Türkiye, Akdeniz’de devam eden Deniz Muhafızı Harekatı’na en çok katkıyı veren müttefik konumunda.
2021’de önemli görev
Türkiye, NATO bünyesindeki Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’nin (VJTF) kara unsurlarının komutasını 1 Ocak 2021’de bir yıl için devraldı.
NATO Mukabele Kuvveti’nin bir parçası olan VJTF’de 66’ncı Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı bünyesindeki yaklaşık 4 bin 200 askerin yanı sıra Arnavutluk, Macaristan, İtalya, Letonya, Karadağ, Polonya, Romanya, Slovakya, İspanya, İngiltere ve ABD’den askeri birimlerin katılımıyla 6 bin 400 askeri personel görev alıyor.
NATO ile bağlantılı tesis ve karargahlar
Türkiye, NATO’nun komuta ve kuvvet yapısına bugüne kadar en kapsamlı katkılarda bulunan müttefiklerden biri oldu.
İttifak’ın komuta yapısında yer alan NATO Kara Komutanlığına (LANDCOM) Türkiye ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, NATO Kuvvet Yapısındaki Yüksek Hazırlık Seviyeli dokuz kara kuvveti karargâhından biri olan NATO Hızlı Konuşlandırılabilir Kolordu Karargâhı Türkiye tarafından sağlandı.
NATO Balistik Füze Savunması mimarisi kapsamında Kürecik’te bulunan tespit ve takip radarına da Türkiye ev sahipliği yapıyor.
Ayrıca NATO Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezi ve Çok Uluslu Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi Türkiye’de bulunuyor.
Açık kapı politikası ve ortaklıklara destek
Türkiye, NATO’nun “Açık Kapı Politikası” olarak da adlandırılan genişleme sürecine de destek verdi.
Türkiye, NATO ile ittifakın Balkanlar, Kafkasya ve Kuzey Afrika ile Orta Doğu’da bulunan ortakları arasındaki ilişkilerin gelişmesi, NATO’nun Açık Kapı Politikasının uygulanması bağlamında öncü rol oynadı.
İttifak’ın genişlemesini istikrar ve güvenliğin yayılması için stratejik bir araç olarak gören Türkiye, özellikle Balkanların Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesini savundu. Bu bağlamda Bosna-Hersek’in Üyelik Eylem Planı’nın etkinleştirilmesi ve 2020’de İttifak’a katılan Kuzey Makedonya’nın üyeliği güçlü şekilde desteklendi.
NATO’nun Türkiye’ye destekleri
Türkiye, kendisine yönelik çeşitli tehditler nedeniyle Washington Antlaşması’nın 4. Maddesi temelinde Kuzey Atlantik Konseyi’yle danışma mekanizmasını da harekete geçirdi.
Bu tehdit ve saldırıları Şubat 2003’te Irak’taki durum, Haziran 2012’de silahsız bir RF-4 keşif uçağının Suriye rejimince uluslararası hava sahasında düşürülmesi, Ekim 2012’de Suriye rejimi tarafından Akçakale’ye açılan top ateşi ile 5 vatandaşın şehit olması, Temmuz 2015’te DEAŞ’ın Suruç’taki terör saldırısı ve Şubat 2020’de Suriye rejimi ve destekçileri tarafından İdlib’deki Türk askerlerine yapılan saldırı oluşturdu.
Türkiye ayrıca tehditlere karşı savunma amacıyla NATO’dan çeşitli vesilelerle destek talep etti. 1991’de Birinci Körfez Krizi sırasında Türkiye’ye yönelik tehdide karşı NATO acil mukabele kuvveti (ACE Mobile) ile İttifak hava savunma yetenekleri Türkiye’nin talebi üzerine Türk topraklarında konuşlandırıldı.
İkinci Körfez Krizi’nde Türkiye’ye yönelik tehdit nedeniyle Şubat 2003’te Hollanda’ya ait 3 Patriot bataryası Diyarbakır ve Batman’a gönderildi.
Türkiye’ye ait silahsız RF-4 keşif uçağının 22 Haziran 2012’de Akdeniz’de uluslararası hava sahasında Suriye rejimi tarafından düşürülmesi ile 2 Ekim 2012’de Akçakale’de 5 vatandaşın Suriye rejim güçlerince açılan ateşle şehit olmasının ardından Türkiye’nin talebiyle müttefiklere ait hava ve füze savunması bataryaları Türkiye’de konuşlandırıldı. Şu anda İspanya’ya ait bir Patriot bataryası halen Adana’da bulunuyor.