Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin yeni dönemde vizyoner bir yaklaşım ve tam üyelik perspektifiyle yürütülmesini beklerken; ilişkileri güçlendirme isteğini beyan eden AB, mevcut farklılıkların giderilmesine, Kopenhag siyasi konularında ilerleme ve ortak çıkarların artırılmasına odaklanılacağı mesajını veriyor.
AA muhabiri, Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta temmuzda düzenlenen NATO Zirvesi’nin ve Türkiye’yi de içeren konuların görüşüldüğü AB Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından karşılıklı güvenin uzun süredir düşük olduğu Ankara-Brüksel hattında canlanan gündemi ve Türkiye-AB ajandasında sonbaharda ele alınmak üzere not edilen başlıkları derledi.
AB-Türkiye ilişkileri katılım müzakereleri; yüksek düzeyli diyalog toplantıları, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, vize serbestisi, terörle mücadele, güvenlik ve savunma, göç, mali işbirliği, iletişim olmak üzere 9 alanda ele alınıyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 14. Büyükelçiler Konferansı’nda, “Türkiye’nin AB üyelik sürecinin akamete uğratılmış olması stratejik körlüktür.” sözleriyle özetlediği Türkiye’nin üyelik başvurusunda, 50 yılı aşan AB süreci, uzun süredir karşılıklı güvenin düşük olduğu, stratejik hedefler odağında değil işbirliğinin ihtiyaç halinde kurulduğu bir dinamikle seyrediyordu.
Ukrayna, Moldova gibi ülkelere üyelik kriterlerini karşılamadan Rusya tehdidi gibi bir motivasyonla adaylık statüsü verildiği atmosferde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin AB’de önünü açın” mesajı, ilişkilerde yeni bir sürecin tetikleyicisi oldu.
Türkiye’deki 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nin sonuçlanmasının ardından Brüksel’den “Türkiye’yle işbirliğinin önemi”ne ilişkin gelen açıklamalar, son dönemde ilişkilerin devamına yönelik değerlendirme çalışmalarına da evrildi.
AB liderleri, çalışmalara yaz dönemi arası vermeden önce bir araya geldiği son toplantıda, Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması konusundaki istekli olduklarını aktararak, Türkiye ile ilişkilerde seçimin sonuçları ışığında değerlendirme yapılmasını istedi.
29-30 Haziran’da düzenlenen söz konusu zirvenin sonuç bildirisinde, “AB Konseyi, Türkiye’de yapılan son seçimlerin ışığında, AB Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonunu, AB Konseyi’nce belirlenen araç ve seçeneklere dayanarak, stratejik ve ileriye dönük şekilde ilerlemek amacıyla AB-Türkiye ilişkilerinin gidişatına ilişkin bir rapor sunmaya davet ediyor.” ifadesi yer almıştı.
Olumlu diplomatik temaslar
11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenen NATO Zirvesi’nde, İsveç’in üyeliği krizinin çözümünün ardından da Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine dair daha iyimser bir hava oluştu.
İsveç’in, Türkiye’nin AB’ye katılımını, Gümrük Birliği’nin güncellenmesini, vize serbestisi sağlanmasını destekleme taahhüdünün yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB Konseyi Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile yaptığı görüşmeler, olumlu havaya katkı sağladı.
Michel, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, “AB-Türkiye işbirliğini tekrar ön plana almak ve ilişkilerimizi yeniden canlandırmak için önümüzdeki fırsatları konuştuk.” diyerek, AB Komisyonu’nun ve AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Türkiye ile ilgili stratejik ve ileriye dönük olacak şekilde rapor hazırlamasını istediğini yineledi.
Von der Leyen de “Türkiye’nin Ukrayna’ya devam eden desteğini Karadeniz Tahıl Girişimi’ni uzatmak için yürüttüğü yorulmak bilmez çabalarını, AB-Türkiye ilişkilerinin güçlendirilmesinin kapsamını” ele aldıklarını bildirdi.
Bu gelişmelerin ardından AB ülkelerinin dışişleri bakanları, 20 Temmuz’daki son toplantılarında, Türkiye’yi Mart 2021’den bu yana ilk kez resmi olarak gündemlerine aldı.
AB Yüksek Temsilcisi Borrell, toplantı bitiminde bakanların Türkiye ile görüş alışverişinin hazırlanacak rapora yansıtılacağını aktararak, Türkiye ile AB arasında daha güçlü ilişki geliştirilmesinde karşılıklı çıkar bulunduğunu, özellikle Doğu Akdeniz’de gerginliğin kalıcı şekilde azaltılması ve Kıbrıs meselesinin çözülmesinin AB’nin Türkiye ile çalışmasında “kilit önem” taşıyacağını vurguladı.
Borrell, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi konularında, AB’nin Türkiye’den beklentilerinin sorulması üzerine şunları söylemişti:
“Mesele; sadece AB’nin Türkiye’den ne beklediği değil mesele, aynı zamanda Türkiye’nin AB’den beklentileri. Bu, çift taraflı bir mesele. Masada birçok konu var. Türkiye, Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesini istediğini söyledi. Bir de vize serbestliği var. Bunlar Türkiye’nin yakın gelecekte gündeme getirmek istediği iki önemli konu. Biz, Doğu Akdeniz’de gerginliğin kalıcı şekilde düşmesini umut ediyoruz. Ayrıca daha önce BM tarafından kabul edilen anlaşmalar uyarınca Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için ciddi çabalar bulunuyor.”
AB’nin 15 Temmuz 2019 kararlarının etkisi devam ediyor
Son aylardaki diplomatik gelişmeler, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine dair iyimser bir hava oluştursa da AB’nin 15 Temmuz 2019’da aldığı kararlarının olumsuz etkisi sürüyor.
Doğu Akdeniz ve Ege’deki gerilimi takiben AB’nin aldığı söz konusu kararlar, ilişkilerin her alanına kilit vurdu.
Bu kapsamda katılım müzakerelerinin durması, Gümrük Birliği’nin yenilenmesi konusunda çalışma yapılmaması, üst düzey diyalog mekanizmalarının durdurulması, Türkiye’ye yönelik katılım öncesi mali yardım (İPA) fonlarının azaltılması, Avrupa Katılım Bankası kredilerinin dondurulması, kapsamlı havacılık müzakerelerinin durdurulması kararlaştırılmıştı.
2019 öncesi mevcut ulaştırma, ekonomi, enerji, siyasi diyalog ve ortaklık konseyi mekanizmaları toplantıları engellenirken; iklim, sağlık, göç ve güvenlik, tarım, bilim araştırma yenilik ve teknoloji alanlarında yeni üst düzey diyaloglar başlatıldı.
Yeni dönemden beklentiler
AB açısından Türkiye ile ilişkilerinin kısa ve orta vadedeki gidişatı için AB Konseyi’nin Komisyon ve Yüksek Temsilci Borrell’den istediği raporun değerlendirmeleri önem arz ediyor.
Raporun, yaz dönemi arasının ardından sonbaharda hazırlanması, ekim veya aralıkta yapılacak AB zirvesinde sunulması bekleniyor.
Brüksel’de bir yandan özellikle Ukrayna’daki savaştan sonra Türkiye’nin Avrupa’da en etkili ülkelerden biri olduğu düşüncesi hakim. Diğer yandan da Türkiye’nin Birliğe üyelik için Kopenhag siyasi kriterleri bağlamında ve AB müktesebatına, politika ve açıklamalarına uyum konusunda büyük adımlar atmayacağına dair kanı mevcut.
Bu nedenle söz konusu rapor, ilişkilerin gidişatında rol oynayacak olsa dahi AB’nin Türkiye’nin özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı, Kıbrıs meselesi ve Kopenhag siyasi kriterleri bağlamında atacağı adımları izlemeyi tercih etmesi muhtemel görünüyor.
AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, AA muhabirinin, yeni döneme ilişkin beklentileri hakkındaki sorusuna, “AB dışişleri bakanları, (20 Temmuz’daki toplantılarında) AB’nin Türkiye ile yeniden ilişki kurması ve mevcut farklılıklar arasında köprü kurmaya çalışırken ortak çıkarlar üzerine inşa etmesi gerektiğini ele aldı.” yanıtını verdi.
Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de çözüm odaklı gelişmelerin, bölgenin istikrar ve güvenliğine fayda sağlayacağını belirten Stano, “Söz konusu raporla ilgili çalışmalar halen devam etmektedir. Bu rapor, stratejik ve ileriye dönük şekilde belirlenen araçlar ve seçenekler üzerine inşa edilecek ve bu yıl içinde üye ülkelere sunulacaktır.” ifadesini kullandı.
Stano, Komisyon’un raporunda, vize serbestisi ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konularının yer alıp almayacağına ise cevap vermedi.
Vize serbestisinde adım beklenmiyor
2015-2016’daki sığınmacı krizi nedeniyle Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, bir süre ivme kazanmış, bu dönem yapılan zirvelerde, “vize serbestisi” de önemli maddelerden biri olarak gündeme gelmişti.
Türkiye, o dönem vize serbestisi için AB’nin koştuğu 72 şarttan 66’sını hayata geçirmişti.
Karşılanmayan 6 kriter, terörle mücadele yasasının ve ceza yasasının gözden geçirilmesi, kişisel verilerin korunması kanunun ve kurumunun AB standartlarına uygun olması, tüm üye ülkelerle adli işbirliği anlaşmasının yapılması, geri kabul anlaşmasından doğan yükümlülüklerin tümüyle yerine getirilmesi, EUROPOL ile operasyonel işbirliği anlaşmasının imzalanması, Avrupa Konseyi’nin GRECO tavsiyelerini yerine getiren yasaların onaylanmasını içeriyor.
Vize serbestisi sağlanması için Türkiye’nin geri kalan 6 kriteri de tamamlaması gerekiyor. Aksi halde AB’den bu yönde bir adım atılması mümkün görünmüyor.
Gümrük Birliği için Yunanistan ve GKRY ile ilişkiler belirleyici olabilir
AB ile ilişkilerde bir diğer alan 1996’da yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesini kapsıyor.
AB, Türkiye ile sanayi ürünleri ticaretinde gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları ve eş etkili tedbirleri kaldıran, üçüncü ülkelere ortak gümrük tarifesi uygulanmasını öngören anlaşmayı yenilemekten kaçınıyor.
Gümrük Birliği, iki tarafa da ekonomik faydalarının yanı sıra “dijital ve yeşil dönüşüm” açısından zorunlu hale gelmişken; AB’nin Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nden önce “taviz” olarak algılanmaması nedeniyle anlaşmayı yenilemeye yanaşmadığı tahmin ediliyordu.
Şimdi ise buna yaklaşmasında yine siyasi faktörler, başta Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile ilişkilerin belirleyici olacağı öngörülüyor.
Yüksek Düzeyli Diyalog toplantılarının canlandırılması muhtemel
Eylül 2024’te yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri ve AB kurumlarının liderlerinin değişecek olması dolayısıyla ilişkilerde dinamik bir hava oluşması beklentisini düşürüyor.
Bu tablodaki en gerçekçi beklenti olarak Yüksek Düzeyli Diyalog toplantılarının canlandırılmasını ve Avrupa Yatırım Bankasının özellikle deprem mali yardımı ile Türkiye’deki mali çalışmalarına yeniden başlaması şeklinde ortaya çıkıyor.
Zira kasımda, Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Tarım Diyaloğu Toplantısı’nın Brüksel’de yapılması planlanıyor.
AB’nin seçime odaklanacağı bahar 2024 dönemi gelmeden göç ve güvenlik yüksek düzeyli toplantısının Brüksel’de yapılması ihtimal dahilinde tutuluyor.
AB tarafından yürütülen programlara daha fazla katılım beklentisi
Türkiye’nin bir diğer beklentisi de AB tarafından yürütülen Ufuk Avrupa, Avrupa Dayanışma Programı (ESC), Erasmus+gibi programlardan daha fazlasına katılım sağlamak.
Türkiye, 2014-2020 döneminde, AB’nin 8 program ve ajansına katılırken; 2021-2027 döneminde bu sayının 13 olmasını hedefliyor.
Öte yandan İPA fonlarının azaltılması, AB’nin programlarına katılımı zorlaştırdığı için Türkiye, fonların eski düzeyine çekilmesini bekliyor.
Suriye’ye dönüşlerle ilgili işbirliği çağrısı
Türkiye’nin bir diğer beklentisi de AB’nin 2016’da yapılan 18 Mart Mutabakatı’ndan kaynaklanan yükümlülüklerinden biri olan Suriye’ye dönüşlerle ilgili işbirliği.
Türkiye, yeni dönemde, AB’den Suriye’ye güvenli ve onurlu dönüşlerin sağlanması için kendi çabalarına paralel şekilde çalışmasını bekliyor.