Slevogt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bu yıl içinde oluşturmayı planladığı ulusal hidrojen stratejisine yönelik gelişmeleri yakından takip ettiklerini söyledi.
Türkiye’nin elektrik üretim maliyetleri açısından avantajlı, hidrojenin taşınması durumunda ise güvenli alternatifleri bulunduğuna işaret eden Slevogt, şunları kaydetti:
“Almanya geçen yıl yayımladığı ulusal hidrojen stratejisi uyarınca temiz kaynaklardan üretilen hidrojeni ülke dışından getirmeyi planlıyor. Türkiye, potansiyel tedarikçiler arasında yer alıyor. Hidrojen tedarikine katkıda bulunabilecek diğer ülkeler Norveç, İzlanda, Avustralya ve Şili. Türkiye ile 2012 yılından beri istikrarlı bir enerji iş birliğimiz bulunuyor. AHK olarak enerji sektöründeki oyunculara destek olduğumuz gibi yeşil hidrojende de Türkiye’ye aynı desteği vereceğiz.”
Yüksek karbon ayak izine sahip şirketler ekonomik çekiciliğini kaybedecek
Slevogt, özellikle son zamanlarda iklim değişikliği, küresel ısınma gibi alanlarda ciddi mücadele verildiğine dikkati çekerek, “Bu durum, küresel çevre bilincini artırmakla birlikte, şirketlerin ürünlerinde karbon ayak izini düşürme çabalarına zemin hazırladı. Bu sebeple elektriğin temiz ve sürdürülebilir kaynaklardan karşılanması, kaynakların verimli kullanılması daha da önemli hale geldi. Bu alanlarda daha fazla araştırma çalışmaları yapılacağını düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Üretim teknolojilerinde yüksek karbon ayak izine sahip şirketlerin, uzun vadede ekonomik çekiciliğini kaybedeceğini dile getiren Slevogt, iklim dostu üretim teknolojilerinin hali hazırda tam kapasite ile piyasada olduğunu ve bu dönüşümden geri adım atılmayacağını belirtti.
Slevogt, yeşil dönüşümün, teknoekonomik ya da sosyopolitik gelişmelere bağlı olacağını vurgulayarak, “Bu anlamda Avrupa Yeşil Mutabakat gibi bir karar, Türkiye’nin hızla yenilenebilir kapasitesinin artmasına sebep olabilir. Çünkü Türkiye, ihracatının yüzde 50’den fazlasını Avrupa bölgesine yapıyor. Bu noktada Türk endüstrisinin önümüzdeki yıllarda bu değişimden etkileneceğini ve iklim dostu teknolojilere talebin artacağını öngörebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.