Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nı AA’ya değerlendirdi.
İnsan haklarıyla ilgili düzenlemelerin yazılı cümleler olmaktan çıkıp vatandaşın hayatında fark yaratması gerektiğini ifade eden Feyzioğlu, Eylem Planı’nın halka, insana dokunduğunu vurguladı.
Feyzioğlu, “Eylem Planı’nın en büyük özelliği; evet çok büyük cümleler de var ama bir de somut sorunu tespit edip ona somut çözümü getiren çok sayıda başlığı, alt başlığı var. Bunları yok sayamazsınız.” diye konuştu.
Eylem Planı’nın somut çözümlerinin fark oluşturacağına işaret eden Feyzioğlu, “Her zaman söyleyebileceğiniz ve söylemeniz gereken büyük harflerle yazılmış cümleler, güzel, bunlar olsun ama bir de çok çok somut, adliye koridorundan, polis karakolundan, sokaktan, haciz mahallinden, duruşma salonundan somut bir sorun ve o somut sorunu somut şu şekilde çözeceğiz diye taahhüt. İşte o fark yaratacak olan.” ifadelerini kullandı.
Düzenlemenin getireceklerini örneklerle açıklayan Feyzioğlu, “Hep söylüyoruz, ‘makul sürede yargılanma’ diyoruz değil mi? Benim temel hakkım. Adil yargılanma hakkının içinde makul sürede yargılanma hakkı. Ne kadar çok söylesek de neden makul sürede yargılanmadığımıza dair somut tespitler yapıp o tespitler doğrultusunda ‘çözüm de şudur’ demediğiniz sürece makul sürede yargılanma hakkı gökyüzündeki yıldızdır. Çok hoştur, bakar bakar durursunuz.” değerlendirmesini yaptı.
Dava dosyalarının sürüncemede bırakıldığı, ihmal edildiği, ara kararların gereğinin yerine getirilmediği durumlardan örnekler veren Feyzioğlu, hakimlerin bunun karşılığını tayin terfilerinde göreceğini anlattı. Feyzioğlu, “Bir hakim tayin ve terfisinin bu ‘sürüncemede bırakma’ sebebiyle doğrudan etkileneceğini bilirse makul sürede yargılanma hakkı gökyüzündeki parlak yıldız olmaktan, sadece o olmaktan çıkacak, vatandaşın yıldızına dönüşecek.” dedi.
Mülkiyet hakkına ilişkin de değerlendirme yaparak, icralık malların adliyelerin arkasındaki mezat salonlarında kısıtlı bir çevre içinde satışının yapıldığını, bu nedenle değerini bulmadığını ifade eden Feyzioğlu, şöyle devam etti:
“Şimdi artık elimizde o kadar imkan var ki Ankara’da bir mal satışını İstanbul’dan, Bursa’dan, Van’dan, Diyarbakır’dan takip etmek mümkün değil mi online olarak, işte bunu yapıyoruz. Bütün icrada mal satışları online olacak. Bu kimin faydasına, vatandaşın. İcraya işi düşen her vatandaş bilir ki, ‘Benim malım maalesef eğer icra ile satılırsa üç kuruşa gidecek.’ Alacaklı da alacağını alamıyor, borçlu da borcunu ödeyemiyor, normal zamanda satılsa değerini bulacağı halde. İşte bu online bir platformda icra satışları düzenlenerek çözülüyor. Somut sorun, somut çözüm. Gökyüzünden aldınız o yıldızı, vatandaşa verdiniz, ‘bu senin yıldızın’ dediniz.”
Hakimden kaynaklı duruşma ertelemelerinin normal bir erteleme gibi 3 ay, 6 ay sürelerle yapılmasının vatandaşı, avukatı mağdur eden konulardan olduğunu anlatan Feyzioğlu, hakim duruşma günü ya da keşif günü mazeretliyse öncelikle en seri şekilde avukata bilgi verileceğini aktardı.
Metin Feyzioğlu, ayrıca hakim mazereti nedeniyle yapılacak ertelemelerde süre bakımından bir üst sınır öngörüldüğüne dikkati çekti
“Türkiye Cumhurbaşkanı millete taahhüt ettiyse buna önemsiz diyemezsiniz”
Adli yardım konusuna da değinen Feyzioğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ağzından şu cümleyi duyduğumuzda herhalde her avukatın, en azından geçimini bundan sağlayan her avukatın, ‘Evet, işte bunu istiyordum’ demesi lazım, ‘Adli yardım ödenekleri artırılacak.’ Çünkü avukatlar adli yardım hizmeti verdikten sonra hak ettikleri ücreti 2 sene sonra alıyorlar. Bu cümleyi eğer Türkiye Cumhurbaşkanı Eylem Planı içerisinde millete taahhüt ettiyse buna önemsiz diyemezsiniz siz meslek adına. Benim meslektaşım hak ettiği ücreti vaktinde alacak ki öncelikle kendisi angarya yasağının mağduru olmayacak.”
Ceza Muhakemesi Kanunu avukatlığında ücretlerin arttırılacağı ve vergi oranlarının düşürüleceğinin müjdelendiğini belirten Feyzioğlu, “Hem vatandaşın üstünden vergi yükünü azaltıyorsun, adalete ulaşma önündeki bir engeldir bu hem de avukatın üstünden dolaylı olarak azaltmış oluyorsun bu yükü. Bu da taahhüt edildi. O zaman dört elle gel sarıl buna.” dedi.
İktidarın “yapacağım” sözünün bir taahhüt olduğunu, vatandaşın ya da sorumlu kurumların yetkililerinin de “yapamazsın, boş ver” demek yerine “Ben bu taahhüdü aldım, kabul ettim, takip edeceğim.” demesi gerektiğini dile getiren Feyzioğlu, taahhüdün yerine getirilmemesi durumunda bunun da söyleneceğini, bunun “demokrasi” olduğunu ifade etti.
“Ekip işinin de ötesinde kitlesel bir çalışma”
Eylem Planı’nın “lekelenmeme hakkı” bağlamında getirdiklerinin öneminin altını çizen Feyzioğlu, dosyada kişiyi lekeleyen ilgisiz evrakın beraat halinde dosyadan çıkarılacağını bildirdi.
Feyzioğlu, “Dosyada, görülmesini istemediğiniz, tamamen size özel gizli hayatınıza dair fotoğraflar, telefon görüşmeleri vesaire var. Beraat ettiniz bitti. O zaman orada kalıp da herkesin eğlencesi olmasının anlamı yok değil mi, bunların dosyadan kaldırılması lazım.” ifadesini kullandı.
Eylem Planı’nda bu şekilde çok fazla somut düzenleme bulunduğunu vurgulayan Feyzioğlu, “Bu bir kişinin işi değil zaten. Bu ekip işinin de ötesinde kitlesel bir çalışma.” diye konuştu.
Çalışmanın, bizzat yaşanan sorunların içindekilerle görüşülerek hazırlandığı bilgisini veren Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu plan hazırlanırken sahaya soruldu, avukata soruldu, stajyer avukata soruldu, icra katibine soruldu, yazı işleri çalışanlarına soruldu. Yani ‘Her şey mükemmel, Allah razı olsun’ diyenlere değil. Onlar yine desin, ‘Allah razı olsun size duacıyız’ cümlesinin kimseye bir faydası yok. ‘Şurada trafik tıkanıyor’ diyen lazım, işte onlara soruldu. Sadece biz, son aşamada 1000’in üzerinde meslektaşımıza sorduk. 1200 civarında meslektaşımızdan bireysel rapor geldi. Daha ne olsun. Bu Eylem Planı’nı meslektaşlarım okuduğunda ‘Benim gönderdiğim e-postada yazdığım şurayı ben bu planda görüyorum.’ diyecek. Kendi e-postasından önerdiğini şu planda görüyor. Niye? Sahada yaşanıyor çünkü.”
Plana yönelik eleştirileri de değerlendiren Feyzioğlu, eleştirinin bir hak olduğunu, yapıcı olması halinde faydalı olacağını dile getirdi.
Metin Feyzioğlu, şöyle konuştu:
“Eylem Planı’nın içinde bir, büyük cümleler var, bir de çok derdi olmayanın anlamayacağı ama vatandaşın canını yakan, küçücük gibi gelir ama başınıza geldiğinde kabus gibi etki yaratan yüzlerce başlık var, alt başlık var. Bilen bilir onu, yaşayan bilir. Derdi çeken bilir. Onlara ilişkin yok muamelesi yapamazsınız, onları görmezden gelemezsiniz. İstinafta mesela ‘Bölge Adliye Mahkemesi Dairesi ilk derece mahkemesinin savunma hakkı ya da gerekçe yönünden eksik ya da hatalı bulduğu kararını artık bozabilir’ cümlesi var ya planda. Bu cümleyi görmezden gelemezsiniz. ‘Hayır bozmasın’ diyebilirsiniz ya da ‘Evet iyi oldu’ diyebilirsiniz. ‘Bozsun ama şöyle olsun’ diyebilirsiniz. Bu yapmaktır. Hayatım boyunca hep somut, ‘şurada hata var çözümü de şöyle olmalı’ diye içinde çözüm de barındırmayan eleştirilerin çok faydalı olmadığını düşündüm ama faydasızdır diye yapılmayacak diye bir şey yok. Tabii ki eleştiri haktır, faydalı olması için somut olmasını beklerim.”
“Bu plan halkayı tamamlıyor”
Eylem Planı’na ilişkin genel bir değerlendirme yapan Feyzioğlu, “Anayasa’da ve kanunlarımızda şu an itibarıyla yazan temel hakların hayatta da uygulanmasını, uygulamada ihmali olanların da mesela tayin ve terfisinde bu ihmalin sonuçlarını görmesini sağlayacak. Yetmez mi? Yani o cümlelerin insanların hayatında etkili olmasını sağlayacak. Zincirin halkası bu. Burada ihtiyaç sahibi var, burada o güzel cümle var. İyi de bu ikisi buluşmuyor. Bu plan o halkayı tamamlıyor.” diye konuştu.
Örneğin istinaf mahkemesi ya da Yargıtayın bir hakimi insan hakları noktasında duyarsız görmesi halinde tayin ve terfisinde dikkate alınması için bunu rapor edeceğini belirten Feyzioğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
”Dolayısıyla tayin terfiden sorumlu HSK, örneğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ya da o sözleşmeye göre hayata geçirilmiş içtihatların bir hakim tarafından ihmal edildiğini, bilinmediğini, görülmediğini Yargıtayın raporlamasıyla öğrendiğinde onun tayin ve terfisinde bunu dikkate alacak. HSK bu özeni göstermezse o zaman ‘Hani bak Eylem Planı’nda yazıyordu’ diyeceğim ama peşinen söylemem bunu. Yani ‘Önemli olan uygulaması’ deyip… Bu burun kıvırma. Elbette önemli olan uygulaması ama müsaade et de bir uygulamayı görelim. İki yıl içerisinde bunun eksiksiz hayata geçirilmesi taahhüdü var. Ama bazı maddelerin ben mesela iki ay sonra kanunlaşması gerekiyorsa kanunlaşmasını istiyorum. İdari işlemle, düzenleyici işlemle yapılacak, bakanlıkların yapacağı taahhütler var. ‘Onlar niye hayata geçmedi’ diye ben sorarım. Bu, vatandaşa aslında idareden hesap sormasını sağlayacak bir belge. Sizin elinize bir belge verildi. Bu belgeyi oku ondan sonra ‘Şu maddenin artık hayata geçmesi gerekiyordu, niye geçmedi’ diye hesap sor. Keşke sorumlu mevkidekiler, kendini aydın olarak görenler, meslek örgütü temsilcileri, siyasi partilerin hepsi, şu belgeyi alıp, ‘Tamam, biz şimdi senin karneni vereceğiz. Hepsinin hayata ne zaman geçirileceğini takip edeceğiz.’ dese bu herkesin ve özellikle vatandaşın menfaatine olur. Ben yapacağım, size taahhüt ediyorum.”