TBMM Türkiye-Pakistan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti Gaziantep Milletvekili Ali Şahin, iki ülkenin hem bölgesel hem de küresel ölçekte misyonlar üstlenerek bölgede güçlü bir güvenlik sağlayabileceklerini, İslamofobi’ye çözüm modeli ortaya koyabileceklerini ve dünyanın diğer bölgelerindeki önemli nüfus potansiyelini kullanabileceklerini ifade etti.
Şahin, Pakistan’ın bağımsızlığının yıl dönümünde Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişkilere dair yazılı açıklama yaptı.
14 Ağustos bağımsızlık yıl dönümlerinde Pakistanlıları tebrik eden Şahin, bundan sonrası için huzurlu, kalkınmanın, kardeşliğin, barışın ve istikrarın hüküm sürdüğü nice güzel seneler diledi.
Şahin, Türkiye ile Pakistan arasında iki devlet ilişkisinin ötesinde bir ilişki modelinin bulunduğuna dikkati çekerek, bu ilişkinin nevi şahsına münhasır olduğunu ve dünya ülkeleri ölçeğinde eşine çok da rastlanır olmadığını vurguladı.
Uluslararası ilişkilerin temel kaynağını çıkar ve menfaatlerin oluşturduğuna işaret eden Şahin, şu ifadeleri kullandı:
“Ama Pakistan-Türkiye ilişkilerine baktığımızda böyle bir motivasyonun olmadığını görüyoruz. Bu da Türkiye-Pakistan ilişkilerinin çok özel ve benzersiz olduğunu ortaya koyuyor. Pakistan’da 7 yıl okumuş, yaşamış ve dönüp Türkiye’de Güney Asya Stratejik Araştırmaları Merkezini (GASAM) kurarak Pakistan ve Güney Asya analizleri yapmış, TBMM’de uzun yıllar Pakistan-Türkiye Dostluk Grubu Başkanlığı yapmış biri olarak Türkiye-Pakistan ilişkisi ve yakınlığına dair kendi dünyamda vücuda gelmiş çok özel bir tanım var aslında: Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişki, genetik bir ilişkidir yani kaderini Allah’ın yazdığı ve asla hacklenemeyecek türden genetik bir ilişkidir.
Nasıl diye sorarsanız? Türkiye’de dünyaya her gelen çocuk, Pakistan sevgisiyle doğar. Pakistan’da doğan her bir çocuk da yine Türkiye sevgisiyle dünyaya gelir. Bu da her iki ülke ilişkisinin genetik kodları Allah tarafından yazılmış çok özel ve müstesna bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor.”
Tarihsel ilişkilerde de durumun böyle olduğunu vurgulayan Şahin, 1000’li yılların başlarına, Gazneli Mahmut’a uzanan ortak bir hikayenin olduğunu ve Gazneli Mahmut’un Hint Yarımadası’na düzenlediği 17 seferle bölge üzerinde güçlü bir Türk nüfuzu ve etkisinin başladığını kaydetti.
“Türkiye ve Pakistan, İslam’ın ikiz oğulları”
Şahin, sahip olduğu Pakistan müktesebatıyla kendi dünyasından baktığında Türkiye ve Pakistan’ı “İslam’ın ikiz oğlu” diye tanımladığını, bundan büyük gurur duyduğunu belirtti.
İslam’ın bu ikiz evlatlarının birlikte üstlenecekleri hem bölgesel hem de küresel ölçekte misyonlar olduğuna inandığının altını çizen Şahin, şöyle devam etti:
“Bölgesel boyutta, özellikle Orta Doğu ve Güney Asya coğrafyası içerisinde yaklaşık yüzyıldan bu yana derin bir güvenlik ve istikrarsızlık sorununun olduğunu görüyoruz. Batı tarafından sürekli pompalanan bir güvenlik histerisi, fobisi var. Batılılar, oluşturdukları bu güvenlik fobisi üzerinde coğrafyalarımıza yerleşip sömürülerini sürdürüyorlar. (Eski ABD Başkanı Donald) Trump, ‘Orta Doğu ülkelerini tek tek ziyaret edip sizi korumamızı istiyorsanız maliyeti şu kadarıdır.’ diyerek faturalar kesiyor. Bunlara yakın zamanda şahitlik ettik.”
Bölge adına güçlü güvenlik üretme potansiyeli
Türkiye ve Pakistan’ın, özellikle askeri yetenekleri, güvenlik üretme potansiyel ve kabiliyetleri düşünüldüğünde kardeş iki ülkenin başta Orta Doğu olmak üzere bölgelerinin güvenliğini sağlama adına samimi ve güçlü bir güvenlik modeli oluşturabileceğine işaret eden Şahin, güvenliğin sadece silah satılarak, suni kimi tehdit algıları oluşturarak sağlanmak zorunda olmadığını vurguladı.
Şahin, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye ve Pakistan’ın bölge ülkeleri ile sahip oldukları ortak genetik, sosyal ve kültürel uyum da göz önünde bulundurulduğunda bölge adına çok güçlü bir güvenlik üretme potansiyeline sahip oldukları görülecektir. Aslında en güçlü güvenlik, barış yoluyla sağlanabilecek bir güvenliktir. Batı’nın sömürmek amacıyla düşmanlık, çatışma ve tehdit üreterek oluşturduğu suni güvenlik ihtiyacının yerine barışı merkeze alarak, bölgesel bir güvenlik modeli ortaya koymak hem daha maliyetsiz hem de çok daha samimi ve insani bir güvenlik ve istikrar modeli olacaktır.”
Nüfusu nüfuza dönüştürmek
Türkiye ve Pakistan’ın gerek sahip oldukları nüfus ve nüfuz potansiyeli bağlamında gerekse askeri güç ve etki bağlamında başta Orta Doğu ve Güney Asya olmak üzere İslam coğrafyasının güvenlik sorunlarına etkin ve samimi çözüm üretebileceklerini vurgulayan Şahin, Katar’da oynanan son FIFA Dünya Kupası’nın güvenliğinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye’den giden güvenlik güçlerince sağlanmasını örnek gösterdi.
Şahin, aynı şekilde Pakistan ordusundan emekli birçok generalin Orta Doğu’da birçok ülkede güvenlik misyonu üstlendiğine dikkati çekerek, bölge ülkeleri ve İslam coğrafyasıyla güçlü genetik yakınlık, sosyal ve kültürel bağlar zemininde Türkiye ve Pakistan’ın güvenlik üretme potansiyellerini kurumsallaştırarak bölgesel ve küresel barışa önemli katkılar sağlayabileceklerini belirtti.
Müslüman sorunlarına Müslüman çözüm mekanizmaları
Şahin, Türkiye ve Pakistan’ın ortak potansiyelleri bağlamında çok önemsediği bir diğer hususun, Müslüman mahalle sorunlarına Müslüman çözüm mekanizmaları üretmeleri yönünde misyon üstlenmeleri olduğunu ifade etti.
Tam yüz yıldan bu yana Müslüman mahalle sorunlarına başka mahalle sakinlerinin, Batılıların müdahale ettiğine ve bu müdahalelerin çözüm getirmek bir yana çözümsüzlüğü, istikrarsızlığı ve çatışmaları daha da derinleştirdiğine dikkati çeken Şahin, Afganistan ve Irak’ın bu yönde çok acı örnekler olduğunu kaydetti.
Şahin, Türkiye ve Pakistan’ın kendi mahallelerinin İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi örgütleri ve mahallelerin kimi sakinleriyle bir araya gelerek Müslüman mahalle sorunları için Müslümanca çözüm mekanizmaları üretmelerinin gerekliliğine kuvvetle inandığını vurguladı.
İslamofobi’ye çözüm modeli ortaya koymak
Türkiye ve Pakistan’ın küresel ölçekte üslenecekleri bir başka misyonun da Batı’da yaşayan Müslüman toplumlar başta olmak üzere İslam’ı tehdit eden İslamofobi’ye çözüm modeli ortaya koymak olduğuna işaret eden Şahin, “Son günlerde yaşanan Kur’an-ı Kerim yakma eylemlerini de düşünürsek bu yönde Türkiye ve Pakistan’ın, İslam’ın sahip olduğu insan, çevre (hava, su, toprak) kadın, düşünce, bireysel özgürlükler gibi evrensel değerlerini ortaya koyan çok güçlü kendi özgün metin ve manifestolarımızı üretmeleri ve Batı’nın helvadan putu olan demokrasiye karşı meydan okumaları gerekir. İslam’ın sahip olduğu insan, çevre ve düşünsel değerler, demokrasiyle kıyaslanamayacak ölçüde güçlü, samimi ve evrenseldir.” ifadelerini kullandı.
Küresel lobi misyonu
Şahin, Türkiye ve Pakistan’ın birlikte üstlenebileceği üçüncü küresel misyonun, Avrupa ve Amerika’da ortak lobi misyonu olduğunu aktararak, hem Türkiye hem de Pakistan’ın Avrupa ve Amerika’da çok önemli nüfus potansiyelinin bulunduğunu bildirdi.
Hindistan Yarımadası kökenli Müslümanların, Batı’daki varlıkları da düşünüldüğünde bu nüfusun çok daha güçlü bir dinamizm oluşturabileceğine dikkati çeken Şahin, bu nüfus potansiyelini organize ederek Türkiye ve Pakistan’ın Amerika ve Avrupa merkezli çok güçlü bir lobi ve diaspora hareketi ve dinamizmi oluşturabileceğinin altını çizdi.
Şahin, İngiltere Başbakanı’nın Hint, İskoçya Başbakanı’nın Müslüman Pakistanlı olduğu düşünüldüğünde kurulacak ortak lobi mekanizmasının, İslam ve Müslümanlar lehine ne denli güçlü bir etki oluşturacağını rahatlıkla görebileceklerini vurguladı.
Diasporaları harekete geçirmek
Şahin, Pakistan ve Türkiye’nin özellikle Avrupa ve ABD’de oldukça büyük diasporasının bulunduğunu, İngiltere’ye, Kanada’ya ya da ABD’ye gidildiğinde yoğunluklu olarak Hint Yarımadası’ndan Müslümanları gördüklerini belirtti.
Şahin, Türkiye’nin Avrupa’da 5 milyonu aşkın gurbetçisinin bulunduğunu ve Latin Amerika’da da ortak lobi misyonunun çok önemli olduğunu vurguladı.
Önerisini somutlaştıran Şahin, “23 ülkenin oluşturduğu Latin Amerika ve Karayipler Parlamentosu PARLATİNO Türk Grubu Başkanlığını yürütüyorum. Latin Amerika’da çok güçlü bir Ermeni diasporası ile karşı karşıyayız. Amerika ve Fransa’dan sonra en güçlü Ermeni diasporası, Arjantin merkezli Latin Amerika’da bulunuyor. Geçtiğimiz yıl Arjantin’e düzenlediğim ziyarette Buenos Aires, Pakistan ve Azerbaycan elçiliklerini de ziyaret ederek ortak bir mekanizmanın oluşturulmasının önemine değindim.” bilgisini paylaştı.
Bunun ilk adımını TBMM’de attıklarını anımsatan Şahin, geçen dönemde Pakistan, Türkiye ve Azerbaycan’ın parlamentolar arası üçlü bir mekanizma ve ortak üçlü dostluk grubu oluşturduğunu anlattı.
AK Parti, Asya ve Afrika’da temsilcilik açmalı
Şahin, Pakistan ve Hindistan Yarımadası Müslümanları ile tarihsel akrabalık bağı ve ilişkilerini geliştirmek ve genişletmek adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a AK Parti’nin İslamabad merkezli bir Asya temsilciliğinin açılmasını önerdiğini aktararak, AK Parti’nin başta İslam alemi olmak üzere tüm dünyada model alınan siyasi hareket olduğunu vurguladı.
AK Parti’nin Avrupa’da iki ve ABD’de bir temsilciliğinin bulunduğunu belirten Şahin, şunları kaydetti:
“Asya’da ise bulunmuyor. Eğer Türkiye Yüzyılı’nda küresel ölçekte bir misyon üstleneceksek AK Parti’nin de kıtasal ölçekte yapılanması gerektiğine inanıyorum. Sonuç itibarıyla imar ve inşa ediyor ve edecek olduğumuz 3 coğrafyamız var: Millet, ümmet ve insanlık coğrafyalarımız. Bu coğrafyaların ihya, imar ve inşaları için AK Parti’nin küresel ölçekte yapılanmasını önemsiyor ve Asya ölçeğinde Pakistan’da AK Parti temsilciliğin açılmasının gerekliliğine inanıyorum.
Bir sonraki temsilcilik adımının da gecikmeden Afrika olması gerektiğini düşünüyorum. Küresel ölçekte büyüyen Türkiye ve Erdoğan sempatisini yönetmek ve iklimlemek adına hem Asya hem de Afrika’da birer AK Parti temsilciliğinin gecikmeden mutlak surette açılması tarihsel bir misyon ve gerekliliktir.”