Korkut, AA muhabirine, Kahramanmaraş merkezli depremlerin büyüklüğü, kapsama alanının genişliği ve yıkıcı etkisiyle sigortacılık sektörünün ezberini bozduğunu, paradigmalarını değiştirdiğini söyledi.
Türkiye geneli DASK zorunlu deprem sigortalılık oranının yüzde 59 olduğu bilgisini veren Korkut, şöyle konuştu:
“20 milyon DASK zorunlu deprem sigortalımız var ancak yaşayan poliçe sayımız 12 milyon civarında bulunuyor. 4 konuttan sadece biri DASK dışındaki ihtiyari konut sigortalı. Zorunlu trafik sigortasındaki sigortalılık oranı ise yüzde 80 seviyesinde bulunuyor. Her 4 araçtan biri kaskolu. Yangın sigortalarında ise büyük sanayi işletmelerinde oran yüksek iken KOBİ’lerde yüzde 50 seviyelerinde. Yani iki KOBİ’den sadece biri sigorta yaptırıyor. Genel anlamda sigorta kapasite kullanım oranı yüzde 40 seviyesinde bulunuyor.”
“Sigorta bilinci tabana yayılmalı”
Korkut, iklim değişikliğinin etkileriyle doğal afetlerin yıkıcı etkisinin giderek daha fazla hissedildiğini, bunun neticesinde can ve mal kayıplarının arttığını dile getirerek, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de konut, yangın ve iş yeri sigortalarının önem kazandığını anlattı.
Her deprem, doğal afet ya da yangınlar sonrasında sigortalılık oranın arttığına dikkati çeken Korkut, “Ancak olması gereken bu ve buna benzer kötü olaylardan sonrası değil, öncesinde ve kalıcı olarak sigortalılık oranının artmasıdır. Bunu gerçekleştirebilmede en önemli etkenin ise eğitim, bilinç ve farkındalık olduğunu düşünüyorum. Kamu, iş dünyası, sigorta şirketleri, biz aracılar hep birlikte sigorta bilincini tabana yaymak konusunda ciddi bir çaba harcamak zorundayız.” ifadelerini kullandı.
Sigorta bilincinin oluşturulması için okul çağlarından başlanarak projeler yapılması, gelecekte daha güçlü bir sigorta sektörü için bugünden temeller atılması gerektiğini vurgulayan Korkut, KOBİ’lerin sigortaya olan ilgisini artırarak sağlam KOBİ’ler inşa edilmesinin önemini vurguladı.
Korkut, araç ve hasar onarım maliyetlerinin yükselmesiyle motorlu araç sigortalarının da (Kasko, zorunlu trafik ve ihtiyari sorumluluk) öne çıktığına işaret ederek, “Devlet teşvikinin yüzde 30’a çıkması ve toplumda farkındalığın artması nedeniyle de BES’e ilgi artıyor. Sağlık enflasyonunun yüksek olması, sağlık riskinin artması neticesinde özellikle tamamlayıcı sağlık sigortaları da öne çıkarmaktadır. Ayrıca ithalat, ihracat artışı ve nakliyattaki olası risklerin artışı nedeniyle nakliyat branşı sigortalarında da ciddi artışlar söz konusu.” değerlendirmesini yaptı.
“Hasarlar daha hızlı ve etkin bir şekilde karşılanabilecek”
DASK’ta kapsam değişikliğinin de gündemde olduğunu anımsatan Korkut, özellikle fon havuzunun daha da büyütülerek olası afetlerde reasürans kapasitesinin genişletilmesinin DASK’ın ödeme gücünü çok daha üst seviyelere taşıyacağını söyledi.
Korkut, gerçekleşebilecek hasarların daha hızlı ve etkin şekilde karşılanabileceğini belirterek, “Bu fonlar reel sektör için sermaye piyasalarında uzun vadeli, uygun fiyatlı kredi sağlanmasına zemin hazırlayacak. DASK’taki düzenleme sektöre reasürans kapasitesi anlamında da olumlu yansıyacak. Sigortalı açısından baktığımızda ise vatandaşın sigortanın korumasından daha sık ve daha fazla faydalanmasını sağlayacak, toplumda sigorta bilincini artırarak, yaşanan felaketlerdeki ekonomik kaybın hızla telafi edilmesine hizmet edecek.” diye konuştu.
“Poliçelerdeki en büyük sorun teminatların eksikliği”
Sigortanın çok özel ve teknik bir ürün olduğunu vurgulayan Korkut, sigorta yaptıracak vatandaşlara şu uyarıda bulundu:
“Hasarlar sonucu en büyük sorunun poliçelerdeki teminatların eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bu durum ciddi mağduriyetler yarattığından 7/24 ulaşabilir olan sigorta acentelerinden alınan teminat eksiği olmayan poliçelerde hasar vukuunda iyi, hızlı ve eksiksiz hizmet alınabileceğini vurgulamak istiyorum. Poliçe vadesinin takibi de çok önemli. Düşük fiyatlı bir poliçe hasar anında gerektiği gibi korumayabilir. Böyle bir ürünle karşılaştığınızda en azından acentenizden bir görüş talep etmenizi öneriyorum.”