AA muhabirine açıklamalarda bulunan Köse, son zamanlarda güvenli gıdanın hem dünyanın hem de Türkiye’nin gündeminde önemli bir yere sahip olduğunu, güvenli gıda zincirinin güvenli ham maddenin üretim ve analizi ile başladığını söyledi.
“Özellikle hayvansal üretimde, ham madde girdileri hayvanın ve en nihayetinde ürünü tüketen insanın sağlığını etkiliyor.” diyen Köse şunları kaydetti:
“Toksin içeren yemle beslenen hayvanlarda, canlı ağırlıkta azalma, performans kayıpları, nihai ürün kalitesinde bozulma ve bağışıklık sisteminin baskılanması sonucu enfeksiyonlara karşı direncin azalması gibi olumsuz sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Belirli küfler tarafından üretilen mikotoksinler ile mücadele yem güvenliği ve dolayısıyla sağlıklı gıda için büyük önem taşıyor.
Bu konuya özenle eğilmek, güvenli yem ve gıda üretimini devam etmesi gereken bütüncül bir süreç olarak görmek gerekiyor. Artan tüketici bilincinin de etkisiyle daha fazla ülkede üretimde antibiyotik kullanımına getirilen kısıtlamalar, hayvan yemi ve bileşenlerini kontaminasyondan korumak için sürekli uygulanabilir yaklaşımları çok daha gerekli hale getiriyor.
Türkiye’de güvenli gıda süreçleri konusunda önemli adımların atılacağını ön görüyoruz. Hayvansal üretim proseslerini geliştirmek isteyen Türk üreticisinin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz.”
Köse şöyle devam etti:
“Bir çiftlikte verimlilik sağlayabilmek için biyogüvenlikten iyi yönetimsel uygulamalara, yem ve su yönetiminden bağırsak sağlığının korunmasına, yapılacak desteklemelere kadar pek çok noktanın kontrol noktası olarak belirlenmesi ve bu kontrol noktalarının bir arada değerlendirilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda da elde edilen gelişimin gözle görülür hale gelmesi için kayıtların tutulması ve ölçümlenebilir parametrelerin rakamlara dönüştürülmesi gerekiyor.
Biz de programımız kapsamında tüm bu çalışmaları detaylı olarak ele alacağız. Şimdilik ilk aşamada kanatlı hayvancılık sektöründe yumurtacı tavuklara yönelik üretim yapan çiftliklerdeki durumu belirleyerek daha fazla verim için çözüm önerileri sunmayı hedefliyoruz.”
“2007’den bu yana Türkiye’de faaliyetlerimizi sürdürüyoruz”
Trouw Nutrition’ın 100 yıllık tecrübesini yerel pazarın dinamiklerine hakim olma yetisiyle birleştiren Trouw Nutrition Türkiye olarak 2007 yılından bu yana Türkiye’de faaliyetlerini sürdürdüklerini belirten Köse, “Global ağımız, güçlü AR-GE yapımız ve kaliteli ürün gruplarımızın yanı sıra çözüm odaklı hizmet ve servislerimizle de fark oluşturuyoruz.” açıklamasında bulundu.
Köse, “Ankara’da bulunan genel merkezimiz, Zonguldak’taki üretim tesisimiz, İzmir’deki Antrepo-Lojistik Merkezimiz ve ülke genelindeki 200’e yakın bayimiz ile Türk hayvancılık sektörünün en güçlü oyuncuları arasında bulunuyoruz. Bu kapsamda ruminant, balık, kanatlı ve pet kategorisinde vitamin ve mineral premiksleri ile toksin bağlayıcılar gibi özel ürünler üretiyor; organik asit karışımları, mayalar ve birçok özel yem katkı ürününün de tedarikini sağlıyoruz.” dedi.
Trouw Nutrition Türkiye olarak gelecek dönemde de hayvan sağlığı ve refahı, iklim değişikliği ve döngüsellik, sürdürülebilirlik ve sektörel sosyal sorumluluk alanlarına odaklanarak sektöre yüksek katma değer sağlamayı hedeflediklerini kaydeden Köse, artan girdi maliyetleri hayvancılık sektöründe hem ruminant hem de kanatlı tarafında üreticiyi de tüketiciyi de zorladığının altını çizdi.
Trouw Nutrition Türkiye Genel Müdürü Köse şunlara vurgu yaptı:
“Çiftlik ve kümes hayvanlarının verimlilikleri, sağlıklı gelişebilmeleriyle paralel olarak ilerliyor. Sağlıklı gelişimin yolu ise diğer tüm besinsel öğelerin yanı sıra vitamin ve minerallerin güvenilir kaynaklardan yeterli bir şekilde alındığı doğru besleme yöntemlerinden geçiyor. Geniş ürün portföyümüz ile kümes ve çiftlik hayvanlarının sağlıkla gelişebilmelerine ve yaşam boyu yüksek performans gösterebilmelerine katkı sağlıyoruz.
Gıda sağlığı ve güvenliği açısından antibiyotik direnci konusu da son derece önem taşıyor. Yoğun ve yanlış antibiyotik kullanımı ilaca dirençli bakterileri egemen hale getiriyor. Antimikrobiyal direnç olarak adlandırılan bu durumdan kurtulabilmek adına antibiyotik kullanımının sınırlandırılması hem hayvan hem de insan sağlığını desteklemek için büyük önem taşıyor.
Sağlıklı beslenen hayvanların antibiyotiğe olan ihtiyacı da azalabiliyor. Küçükbaş, büyükbaş ve kanatlı kategorilerindeki hayvanların ortalama verimliliğini artırmaya katkı sağlama hedefimizle inovatif bir çözüm olarak hayata geçirdiğimiz LifeStart konsepti ile çiftlik ve kümes hayvanlarının erken dönem beslenme ve üretim performansı kalitesini bilimsel yöntemlerle geliştirerek genetik potansiyellerini en üst düzeye çıkarıyoruz.
Hayvanların sağlıklı bir şekilde gelişebilmeleri ve optimum verim için ihtiyaç duydukları besin maddelerinin güvenilir kaynaklardan temin edilmesi gerekiyor. Hayvan yemleri, Enterobakter, küf ve maya gibi mikroorganizmalar tarafından bozulma veya kontamine olma riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Bir bakteri türü olan Salmonella hayvansal ürünlerden insanlara geçerek gıda kaynaklı hastalıklara neden olabiliyor.”
Köse, hayata geçirdiklerin ürün ve çözümlerle kontaminasyon seviyelerinin azaltılmasına yardımcı olarak daha kaliteli yem üretimine, daha güvenli ham madde ticaretine, daha sağlıklı hayvancılığa katkı sağlamayı ve üretimi çok daha ekonomik bir hale getirmeyi hedeflediklerini belirtti.
Türkiye gerek nüfusu gerek jeopolitik önemi nedeniyle kendisiyle birlikte çevre ülkelerin de besin kaynaklarına erişmesi anlamında önemli bir potansiyeli beraberinde getirdiğini belirten Köse, “Türk üreticiler için ihracat fırsatları önem arz ediyor. Güvenli ham madde, güvenli besin kaynakları gerek Türk ihracatının gerek iç piyasa fırsatlarının gelişmesi adına kilit bir öneme sahip.” değerlendirmesinde bulundu.