Dünya Kanser Günü dolayısıyla bir otelde, hibrit olarak uluslararası katılımlı düzenlenen “2. Ankara Hematoloji ve Onkoloji Günleri” başladı. Bu çerçevede Ankara Hematoloji ve Onkoloji Derneğinin ev sahipliğinde 6 Şubat’a kadar sürecek toplantıların ana gündem maddesini CAR-T hücre tedavisi ve kanserde agnostik tedavi yaklaşımları oluşturacak.
Derneğin Kurucu Başkanı ve aynı zamanda Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Kliniği ve Kök Hücre Nakli Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, bu kapsamda düzenlediği basın toplantısında, güncel kanser tedavileri hakkında bilgi verdi.
Dünya Kanser Günü’nün bu yılki uluslararası sloganının “Tedavi açığınızı kapatın” olarak belirlendiğini anımsatan Altuntaş, “Dünya Kanser Günü mottosu ‘Kansere meydan okumak için 21 günde 1 gün.’ Yani 2022 yılında kişisel sağlığınızı iyileştirmek, rahim ağzı kanserinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmak, kendinizi eğitmek, kanser hizmetlerine erişmek için en az 21 günde 1 gün kendinizle konuşun. Günlük motivasyon ve pratik danışmanlık almak için kanser okuluna kaydolun.” ifadesini kullandı.
Türkiye’de her yıl yaklaşık 2 bin yeni lösemi vakası görülüyor
Löseminin de tedavi edilebilir ve tamamen yenilebilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Altuntaş, “Ülkemizde her yıl 1500-2 bin yeni lösemi vakası görülmektedir. Her ne kadar lösemi görülme sıklığı artmış olsa da güncel tedaviler ile uzun süreli yaşam yüzde 60’lara kadar çıkmıştır. Bazı çocukluk çağı lösemilerinde bu oran yüzde 90’lara kadar ulaşmaktadır.” bilgisini paylaştı.
“Kişiselleştirilmiş tedavilere yanıt oranı yüzde 80’lere çıkıyor”
Kişiye özgün tedavilerin uygulanabilmesi, olası yan etkilerin önceden öngörülebilmesi, tedavi etkinliğinin değerlendirilmesi gibi unsurlar açısından “parmak izi” olarak adlandırılan “Genomik Profilleme”nin klinik faydasının artık tartışılmaz hale geldiğini söyleyen Altuntaş, kanser hastaları için kişiselleştirilmiş tedavilerin önemini vurguladı.
Prof. Dr. Altuntaş, bugün onkoloji tedavilerinin yüzde 46’sının hedefli tedavi olduğunu, geliştirme aşamasındaki kanser ilaçlarının yüzde 73’ünü ise kişiselleştirilmiş tedavilerin oluşturduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Hedefli tedaviler, sağ kalım oranlarını önemli düzeyde artırmaktadır. Çoğu kanser türünde kemoterapi yanıtları yüzde 30-50 iken, kişiye özgü hedefli tedaviler ile tedaviye bağlı yanıt oranları yüzde 80’lere kadar çıkmaktadır. Kişiselleştirilmiş tıbbın amacı, hastaların genetik yapısını ve hastalara özgü diğer özellikleri dikkate alarak tedavileri bireylere uygun hale getirmektir.
Kişiselleştirilmiş tıp, tümörlerde kansere yol açan genetik değişimlere odaklanmaktadır. Değişen genler, hedeflenebilir genomik değişiklikleri tespit eden bir test türü olan genomik testlerle tespit edilebilmektedir. Hastaların kansere yol açan onkogenik etkenleri seçici bir şekilde inhibe eden potansiyel tedavilerden yarar sağlayabilmesi için yüksek kaliteli gen testlerinin rutin klinik uygulamanın bir parçası olması önemlidir.”
Türkiye’de ilk olan CAR-T hücre tedavisinin klinik çalışmaları sürüyor
Prof. Dr. Altuntaş, kişiselleştirilmiş CAR-T hücre tedavisinin, Türkiye’de ilk kez klinik araştırma kapsamında Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hematolojik kanserli hastalara uygulanmaya başladığını anımsattı.
Altuntaş, tedaviye ilişkin, şu bilgileri paylaştı:
“Ülkemizde bir ilk olarak Multiple Myeloma hastalarında faz çalışmaları kapsamında, CAR-T hücre tedavisini uygulamaya başladık. Hastalar, kanser hücrelerini daha güçlü bir şekilde yok eden ve yüz binlerce dolara mal olan bu tedaviden, yürütülen klinik araştırma kapsamında ücretsiz yararlanabiliyor.
CAR-T hücreleri genetik olarak tasarlanmış yapay T-hücre reseptörlerini taşır. Bu şekilde bağışıklık hücreleri kanser hücrelerine karşı yönlendirilmekte ve kanser hücrelerinin bağışıklık hücreleri tarafından yok edilmesini sağlamaktadır. Teorik olarak, bu üretilmiş hücreler, herhangi bir antijene karşı yönlendirilebilir ve hedef kanser hücrelerini daha güçlü şekilde öldürebilir. Bu işlem aslında kişiselleştirilmiş bir tedavi yöntemidir.”
Altuntaş, umut verici bu tedaviden daha fazla hastanın faydalanabilmesinin, geniş ölçüde erişilebilirliğine bağlı olduğunu vurguladı.