Batı Şeria’nın kuzeyindeki Huvvara beldesi yakınlarında 26 Şubat’ta düzenlenen silahlı saldırıda iki Yahudi yerleşimcinin öldürülmesinin ardından İsrail ordusu, bölgedeki 120 bin nüfuslu Filistin kenti Nablus’a giriş-çıkışları kapattı.
Yüzlerce fanatik Yahudi yerleşimci de akşam saatlerinde olayın gerçekleştiği Huvvara beldesine baskın düzenleyerek Filistinlilere saldırdı. Fanatik yerleşimciler, kentte onlarca evi ve yüzlerce arabayı kundakladı, Filistinlilerin evlerini taşladı.
İsrail ordusu Filistinlilere saldıran yerleşimcilere engel olmadı
Görgü tanıklarının aktardığına göre İsrail ordusu, söz konusu fanatik yerleşimcilere engel olmadığı gibi toplu saldırılara katılan yerleşimcileri Filistinlilere karşı koruma altına aldı.
Yahudi yerleşimcilerin saldırılarına engel olmaya çalışanlardan biri de Huvvara beldesinin yakınındaki Zatara köyünden 5 çocuk babası Samih Hamdallah Mahmud Aktaş idi.
Samih Aktaş, yerleşimcilere karşı koymak için köyün girişine gitti. Bu sırada İsrail askerleri ya da yerleşimcilerin silahından çıkan bir kurşunla karnından vurularak ağır şekilde yaralanan Samih Aktaş, Yahudi yerleşimcilerin ve İsrail ordusunun bölgedeki ana yolları kapatması nedeniyle toprak yollardan geçilerek hastaneye ulaştırıldı. Ancak Samih Aktaş, götürüldüğü hastanede geçirdiği iç kanama sonucu yaşamını yitirdi.
İsrail ordu sözcülüğünden isminin gizli kalmasını isteyen bir kaynak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede bir Filistinlinin öldürüldüğü haberini aldıklarını ancak “herhangi bir İsrail askerinin olayla ilişkisi olmadığını” söyledi.
Türkiye’yi ve Türkleri çok seviyordu
Filistinli Samih Aktaş’ın ağabeyi Vail Aktaş, AA muhabirine, kardeşinin Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Türkiye’deki yardım çalışmalarına katılma sürecini anlattı.
Vail, bir diğer kardeşi Yasir’in bir süredir Bursa’da yaşadığını ve Samih’in de hem aile ziyareti hem de ticaret amaçlı sık sık Türkiye’ye gidip geldiğini ve Türkiye’yi Türkleri çok sevdiğini ifade etti.
Samih’in çok merhametli biri olduğunu, sadece beldesinde değil uzak veya yakın elinden geldiğince ihtiyaç sahibi herkesin yardımına koştuğunu aktaran Vail, Türkiye’deki deprem felaketini haber alır almaz beldede bir yardım kampanyası başlattıklarını söyledi.
Türkiye’deki depremzedelerin yardımına koşmuştu
Vail, Samih’in toplanan bağışlarla iki gün içinde Ürdün üzerinden Bursa’daki kardeşi Yasir’in yanına gittiğini, burada hazırladığı iki kamyon gıda, battaniye, ısıtıcı gibi yardım malzemeleriyle Adıyaman’daki depremzedelerin yardımına koştuğunu belirtti.
Vail, Türkiye’deki depremzedelere yardımdan döndükten sonraki kardeşi Samih’in halini ise şu ifadelerle anlattı:
“Türkiye’deki depremzedelere yardımdan döndükten sonra Samih bize ‘Biliniz ki, kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak gelip size çatacaktır. Sonra akıl ve duyularla idrak edilemeyeni de edileni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz, O da size yapıp etmiş olduklarınızı bildirecektir’ şeklindeki (Cuma Suresi 8.) ayeti okuyor ve ‘Bak insanlar Suriye’deki savaştan kaçtı, ölüm onları orada buldu. Almanya’dan geldi akrabalarını ziyaret ediyordu, depreme yakalandı. Kimisi otelde kalıyordu, yolcuydu, bina üstlerine yıkıldı, öldü.’ diyordu.”
Depremzedeler için konut yaptırmak istiyordu
Vail, kardeşi Samih’in Türkiye’de gördüğü felaketten çok etkilendiğini ve “Türkiye’deki kardeşlerimize yaptığımız bu küçük yardımların yüreklerinde büyük yeri var.” dediğini aktardı.
Filistin’in Beyta ile Adıyaman belediyelerinin kardeş belediyeler olduğuna işaret eden Vail, Samih’in Beyta Belediye Başkanı ile iletişime geçtiğini ve bir miktar para toplayıp Türkiye’deki depremzedeler için 50 kadar konut yaptırmayı planladığını anlattı.
Yerleşimciler köye ve çevredekilere doğru taş atarak ilerliyordu
Filistinli sağlık gönüllüsü ve Samih’in yeğeni Yezen Aktaş (23) ise o günü anlatırken, pazar akşamı Zatara köyü girişinde toplanan fanatik Yahudi yerleşimci sayısının giderek arttığını dile getirdi.
Köyün girişinde Yahudi yerleşimciler ve İsrail ordusunun beklediğini belirten Yezen, saldırganların köye ve çevredekilere doğru taş atarak ilerlediğini kaydetti.
Yezen, Zatara’daki Filistinlilerin de Yahudi yerleşimcilere taşla karşılık verdiğini ve kalabalığın köye girmesini engellemeye çalıştığını söyledi.
“Amcamı ambulansla hastaneye götürmek istedik ama yollar yerleşimciler tarafından kapatılmıştı”
Yahudi yerleşimcilerin köye girişini engellemek için amcası Samih’in ön saflarda yer aldığını kaydeden Yezen, burada açılan ateş sonucu amcasının karnından vurulduğunu belirtti.
Amcasının, karnına isabet eden kurşun nedeniyle iç kanama geçirdiğini kaydeden Yezen, şunları söyledi:
“Amcam vurulduktan sonra herkes sağlık görevlilerini çağırdı. Amcamı oradan çıkardık. Köyün girişindeki durum karışıktı bu nedenle normal bir arabaya bindirip arkadan toprak yoldan gittik. Zatara’dan Beyta’ya doğru ilerledik ve iki araba değiştirdikten sonra amcamı ambulansa bindirebildik. Burada yerleşimciler nedeniyle 25 dakika kadar zaman kaybettik. Ambulansla Nablus’a hastaneye götürmek istedik ancak burada da tüm yollar yerleşimciler tarafından kapatılmıştı. Maalesef amcamı gerekli sağlık müdahalesi yapılamadığı için kaybettik.”
Yezen, olayın yaşandığı sırada havanın karanlık olduğunu ve amcasını vuran kurşunun Yahudi yerleşimcilerin silahından mı yoksa İsrail askerlerinin silahından mı çıktığı konusunda emin olamadıklarını sözlerine ekledi.
İsrailli insan hakları örgütü, yaşananları Nazi Almanya’sındaki “pogrom”a benzetti
İsrailli insan hakları örgütü B’tselem, Yahudi yerleşimcilerin pazar akşamı Nablus’un güneyindeki beldelerde Filistinli halka karşı gerçekleştirdiği toplu saldırıları, Nazi Almanya’sında 9 Kasım 1938’de Yahudilere karşı toplu saldırıların başladığı “Pogrom Gecesi”ne benzetti.
B’tselem, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadelere yer verdi:
“Yahudi üstünlükçü rejim, Nablus çevresindeki köylerde bir Pogrom uyguladı. Bu, olayların kontrolden çıkması değil. Bu, İsrail hakimiyetinin gerçek yüzü. Yerleşimciler saldırır, ordu onları korur, siyasetçiler bunu destekler. Bu bir sinerji. ‘Huvvara Pogromu” İsrail’in uzun süredir sürdürdüğü siyasetin uç bir temsili. Bu, İsrail devleti tarafından yapıldı.”
Fanatik Yahudi yerleşimcilerin temsilcisi aşırı sağ iktidarda
İsrail’de kurulan yeni hükümette Batı Şeria’daki fanatik Yahudi yerleşimci grupların destekçisi aşırı sağ siyasetçiler kritik görevler üstlendi.
Filistinlilere yönelik ırkçı söylem ve provokatif eylemleriyle tanınan Yahudi Gücü Partisi lideri Itamar Ben-Gvir, kolluk kuvvetlerinden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanı oldu.
Aynı şekilde geçmişinde terör saldırısı planlandığı için gözaltına alınmış, ayrımcı ve ırkçı söylemiyle tanınan aşırı sağcı siyasetçi Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich, Maliye Bakanlığının yanı sıra Savunma Bakanlığı bünyesinde yerleşim birimi faaliyetlerinde önemli yetkiler elde etti.
Ben-Gvir, son olarak dün işgal altındaki Batı Şeria’da İsrail nezdinde de hukuksuz kabul edilen bir kaçak Yahudi yerleşim biriminde düzenlediği basın toplantısında, “Düşmanlarımız, yerleşimlerin ve onları bir bir ezdiğimizin mesajını duymalı. Bu, dün başlayan veya bir günde bitecek bir savaş değil. Bu, bizim evimiz ve yaşamımız için verdiğimiz bir savaş.” ifadelerini kullanmıştı.
Huvvara’da yaşanan olaylara değinen Ben-Gvir, Yahudi yerleşimcilerin “öfkesini anladığını” ancak “kanunları kendi elleriyle uygulamaktan kaçınmaları gerektiğini” söylemişti.
Maliye Bakanı Smotrich ise Huvvara’daki olayların ardından basına yaptığı açıklamada “yoldaş yerleşimci kardeşlerinden” kanunları kendileri uygulama arzusuna karşı koymalarını istemişti.
İsrail basını, Smotrich’in, bölgedeki Yahudi yerleşimcilerin liderlerinden Davidi Ben Zion’un sosyal medya hesabından yaptığı, “Huvvara beldesi haritadan silinmeli” paylaşımını beğendiğine dikkati çekmişti. Ben Zion’un Yahudi yerleşimcilerin Huvvara beldesine saldırılarının başlamasının ardından söz konusu paylaşımını sildiği aktarılmıştı.