Büyükelçi Önal, BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) düzenlenen “İklim Değişikliğinin Gıda Güvensizliğine Etkisi” konulu üst düzey oturumda konuştu.
Dünyanın farklı, karmaşık ve birbiriyle bağlantılı sınamalarla mücadele ettiğine dikkati çeken Önal, çözüm için sonuç odaklı ortak eylem gerektiğini kaydetti.
Sınamalar arasında çatışma, gıda güvensizliği ve iklim değişikliğinin ön planda yer aldığını belirten Önal, iklim değişikliği konusunda tarihi olarak en az sorumluluğa sahip ülkelerin orantısız şekilde en fazla yükü üstlenmek zorunda kaldığına işaret etti.
Söz konusu ülkelerin iklim değişikliğinin adil olmayan etkileriyle mücadele edebilmeleri için desteğe ihtiyaçları olduğunu ifade eden Büyükelçi Önal, “Tüm taraflar ortak ancak farklı sorumluluklar çerçevesinde daha fazlasını yapmalı.” ifadesini kullandı.
Önal, diğer taraftan çatışmaların tek nedeninin iklim değişikliğiyle alakalı olmadığının, sürdürülebilir barış ve güvenlik için sorunların temelindeki çok boyutlu nedenlere inilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kararlı olduğunu, bu çerçevede Sıfır Atık Girişimi’yle gıda güvensizliğine karşı önemli adımlar attığını ifade eden Önal, aynı zamanda Türkiye’nin 2026’da 31. BM İklim Konferansı’na ev sahipliği için adaylığını koyduğunu bildirdi.
Büyükelçi Önal, sürdürülebilir gıda güvenliğinin özellikle çatışma dönemlerinde kesintisiz tedarik zincirlerine bağlı olduğunu, Türkiye’nin bu amaçla Karadeniz Tahıl Girişimi’ne önemli katkılar sağladığını anımsattı.
“Türkiye aşağı kıyıdaş ülkelerin ihtiyaçlarına da hassasiyet gösteriyor”
BMGK’nin 2417 sayılı kararının çatışma ve gıda güvensizliği arasındaki bağı ortaya koyduğunu ifade eden Önal, “Bu kararla Konsey, savaş taktiği olarak sivillerin aç bırakılması ve insani yardım erişiminin engellenmesini güçlü bir şekilde kınadı. Özellikle Gazze, Suriye, Yemen, Ukrayna ve Afrika’nın bazı bölgelerinde kararın etkili bir şekilde uygulanması önem taşıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Önal, milyonlarca insanın hayatlarının hala uluslararası insani yardıma bağlı olduğunu, bu çerçevede Suriye’deki duruma da odaklanılmaya devam edilmesi gerektiğini söyledi.
Önal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye, Suriye’de çatışmanın başlangıcından bu yana sınırın her iki tarafında yaklaşık 9 milyon Suriyeliye yardım ve koruma sağlamaya devam ediyor. Bu çerçevede Suriye rejimi temsilcisinin (Fırat Nehri’nden bırakılan su kaynakları konusundaki) asılsız iddialarına da değinmek isterim. Sınır aşan sular konusunda Türkiye konuya uzun vadeli ve istikrarlı politikası uyarınca, insani açıdan yaklaşıyor. Türkiye aşağı kıyıdaş ülkelerin ihtiyaçlarına da hassasiyet gösteriyor. Sadece yukarı kıyıdaş değil, aşağı kıyıdaş ülkelerin de suyun sınırlı olduğu bölgemizde suyu sürdürülebilir ve etkili kullanma yönünde sorumlulukları bulunuyor.”
“Konsey’in Gazze’deki feryada kulak vermesi gerekiyor”
Büyükelçi Önal, yeterli insani yardım olmadan Gazze’de 2,2 milyon kişinin durmak bilmeyen bombardıman altında olduğuna dikkati çekerek, “Gazze’de açlık tehdidi alarm verici düzeyde.” ifadesini kullandı.
Aynı zamanda bazı ülkelerin Gazze’deki insani yardım operasyonlarının bel kemiği olan BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) fonlarını askıya aldığını anımsatan Önal, “Ancak ihtilafın beşinci ayında BMGK hala bu insan eliyle oluşturulan faciayı durduramadı. Biz konuşurken, Gazze’nin güneyindeki Refah’ta, uluslararası toplumun tüm uyarılarına rağmen, trajedinin yeni bir perdesi açılıyor. Konsey’in Gazze’deki feryada kulak vermesi gerekiyor.” dedi.
Önal, Konsey’in acilen insani ateşkes ile kesintisiz insani yardım sağlaması ve zorla yerinden edilmeyi engellemesi gerektiğinin altını çizerek, son tahlilde iki devletli siyasi çözümün tüm çabaların parçası olması gerektiğini kaydetti.
Büyükelçi Önal, Türkiye’nin barış, iklim değişikliğiyle mücadele ve gıda güvensizliğini yok etmeyi amaçlayan tüm uluslararası çabaları desteklemeyi sürdüreceğini vurguladı.